Bölüm 13

4.5K 157 32
                                    

Rüzgar'ın şaşkın bir şekilde bana bakan gözlerinin altında eziliyordum. O bana baktıkça küçüldüm ve yok olmayı diledim. Rüzgarın bana bakışlarını fark edene kadar ben de ne yaptığımın farkında değildim. Az önce olan şey bir anlık duygu patlamasıydı. Geceleri bi kız ne kadar duygusal olabilirse o kadar duygusal oluyordum. Hatta hasta olduğumda melankolinin zirvesine ulaşıyordum. Keşke zamanı geri almak mümkün olsaydı. Bu bilim insanları ne işe yarıyordu acaba? Teknolojinin gelişiminden beri hala iki vida sıkıp bir zaman makinesi yapamamışlardı. Evet benim gibi bu konularda cahilseniz iki vida sıkıp bir zaman makinesi icat etmeyi düşünebiliyorsunuz. Rüzgar hala bana bakıyordu. Ne diyeceğimi bilemedim.

"Imm serumdan sanırım nasıl uykum geldi inanamazsın. Sen git ben de uyuyayım hadi iyi geceler" dedim ve yorganı başıma geçirerek yatağıma uzandım. Birkaç dakika boyunca gitmesini bekledim ama hala yatağımda oturduğunu hissedebiliyordum. Aradan biraz zaman daha geçtikten sonra kalktığını hissettim. Dış kapının sesini duyduğumda derin bir oh çekip yorganı bir çırpıda üstümden attım. Serumu çekip çıkardım ve banyoya koştum. Elimi yüzümü yıkamama rağmen vücudumu saran ateş beni bırakmıyordu. En sonunda kıyafetlerimi çıkarıp kendimi soğuk suyun altına attım. Herkes bilir duş yaparken her zaman hayat boyu yapılan hatalar düşünülür ve neden böyle yaptım diye tüm yaşanmışlıklara kahredilir. Ve bilin bakalım bende aynen öyle yaptım. Az önce yaptığım şeyin pişmanlığını bir ömür yaşayacaktım. Duştan çıkıp aynaya baktığımda karşımda yerle bir olmuş bir kız duruyordu kız demek olmazdı hatta insan demek bile olmazdı. Şu an ayna da bana bakan olsa olsa bir hilkat garibesi olabilirdi. Bornoz ceplerini gereksiz bulan insanların tersine ben çok gerekli bulmuşumdur. Eğer benim gibi evde saatlerce bornoz ile geziyorsanız cebine telefon toka ne bulursanız dolduruyorsunuz. Elime aldığım kremi yüzüme sürerken Moni'nin sesiyle irkildim. Yatak odamın kapısında aralıksız miyavlıyordu. Bu miyavlamanın ne anlama geldiğini biliyordum acıkmıştı. Elimde ki kremi lavaboya umursamazca savurup kedimin yanına koştum. Eğer bir candan sorumluysanız türünün bir önemi yok daima elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorsunuz. Dolaptan Moni'nin mamasını alıp kabına doldurdum. İştahlı gözlerle bekleyen Moni hemen mamasına saldırdı. Salondan gelen bir sesle irkildim. Başımı çevirip baktığımda Rüzgar elinde bir poşetle bana bakıyordu. 

"Sen gitmedin mi ne işin var hala burada?" 

"Çok güzel uyumuşsun gerçekten ya da uyur gezer falan mısın acaba?"

" Sana dedim ki neden hala buradasın"

Elinde ki poşeti havaya kaldırdı

"Sen açlıktan ölme diye buradayım" dedi.

"Açlıktan ölmeye hiç niyetim yok o yüzden gidebilirsin kendim hallederim "

"Dedi daha bu sabah kucağıma bayılan kız" diyerek beni dalgaya aldı.

Ağzımı açıp bir şey söylememe fırsat vermeden mutfağa geçip poşettekileri tezgaha boşatlmaya başladı.

"Makarnadan başka bir şey yemez misin sen? Dolabın hali içler acısı. Şu haliyle satmaya kalksan kimse kullanıldığına inanmaz neden biliyor musun ? Çünkü yeni üretilen bir buzdolabı kadar boş bir dolaba sahipsin" Rüzgar kendi kendine bu şekilde konuşurken bende onu izlemekle ve bir sussa da araya girsem diye düşünmekle meşguldüm. Boşluğunu yakaladığm bir anda

"Tamam alışverişte yapmışsın teşekkür ederim gerisini gerçekten ben hallederim artık gidebilirsin"

Elinde ki havuçları tezgaha koydu ve direk gözlerime baktı

"Az önce öyle demiyordun." dedi

İtiraz edercesine

"Ben az önce bir şey demedim" dedim. Kimi kandırıyordum ki karşımda alzaymır hastası olmadığı müddetçe söylediklerimi kimse unutmazdı. Ya da bir salak olmalıydı. Ve Rüzgar ikisi de değildi.

AŞK KÖLESİ &(Sözleşme)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin