Bölüm 10

4.9K 170 6
                                    

Rüzgar yerde ki cam kırıklarını toplarken bende mutfak kapısına yaslanmış bir şekilde onu izledim. Birkaç dakika sonra her yer tertemiz olmuştu. Rüzgar arkadaşlarının yanına geri döndü ve bende mutfakta kalan işlerimi halletmeye koyuldum. Bir ara kulağıma bir şeyler çalındı. Arkadaşlarından biri Rüzgar'a Selen isimli bir kızı sordu. Uzun zaman oldu haberini almadın mı falan dedi. Rüzgar da haberi olmadığını söyledi. Selen kimdi acaba? Belli ki önemli biri. Akşamdan beri maç muhabbetinden başka bir şey dönmeyen ortamda adı geçtiğine göre. Belki de Rüzgar'ın eski sevgilisi falandı. Neden ayrılmışlardı ki ? Acaba kız yurt dışına falan mı gitmiş, zenginler genelde ayrılık durumlarında öyle yaparlar en azından filmlerde öyle oluyor. Aman neyse ne banane sanki. Şunlar gitse de bende evime gidebilsem artık. Şu yemekler basit bile olsa evde kendime hazırlamıyorum böyle. Elalemin misafirlerine hazırlıyorum. 

Saat 11.30 a gelirken misafirler hala gitmedi. Mutfaktan Rüzgar'ın bakışını bi yakalasam söyleyeceğim ya da en azından işaretlerle ben gideyim diyeceğim ama o da hiç benden tarafa bakmıyor. Bir şey de istemiyor ki gideyim diye araya sıkıştırayım. Bir şey değil ne dolmuş ne otobüs bulamayacağım 12.00 den sonra. Taksiye verecek param da yok. Ben dakikaları sayarken onlar hala muhabbet ediyordu. En son telepati yoluyla falan  Rüzgar bana baksın diye uğraşıyordum ki... Biri tarafından dürtüklenerek zorla uyandırıldım. Rüzgar başımda dikilmiş bana bakıyordu. 

"Napıyorsun sen uyuyor musun?"

"Yoo ne alakası var" hemen toparlandım. 

Delici bakışlarını üzerime dikti

"Baya baya uyuyorsun nasıl ne alakası var"

"Beş dakika içim geçmiş sadece " dedim saati göstererek. O an gözlerim yerinden fırlayacaktı saat ne ara 12.45 olmuş. Ben bir saattir uyuyor muydum? Eve nasıl gidicem ben ya

"Ya saat kaç olmuş neden beni uyandırmadın ben şimdi nasıl gidicem eve?" diye Rüzgar'a carladım

Kollarını önünde bağladı ve 

"Uyumuyordun tabi ya. Arkadaşlarım giderken kaç kez seslendim sana ama bari ben rezil olmayayım diye sustum sen horul horul uyurken"

"Neden acaba? Sen ve senin arkadaşlarına hizmet edicem, yemek yapıcam diye yoruldum ondan uyuyakalmışım"

Dünyanın en saçma cümlesini duymuşcasına bana baktı

"Hizmet? Yemek? Sen ne saçmalıyorsun ya ev bıraktığım gibi duruyordu, yemek diye hazırladıklarını da insanlar ara öğün niyetine yiyor. Ne yaptın da yoruldun acaba"

"Ukâla bilmiş sen bana sordun mu yemek yapmasını biliyor musun diye belki ben yemek yapmasını bilmiyorum elimden bu kadarı geliyor ne biliyorsun?" 

"Ukâla mı? Madem bilmiyorsun neden söylemiyorsun bir de sen o kadar saat uğraşınca bende hakkaten bir şeyler yapıyorsun sandım. O kadar saat bu masa için mi uğraştın? Bravo gerçekten katıksız bir beceriksizsin"

Neden bilmiyorum ama o an bana beceriksiz demesi beni ağlatacak hale getirdi. İşte ben böyleydim. Sinirden gözleri dolan ve tartıştığı insana söyleyecek söz bulamayınca hemen ağlamaya oturan ağlak bir bebektim. Yıllarca bu huyumdan vazgeçmeye çalıştım. Üzülmekten çok sinirden ağlardım hep ve şimdi de öyle oluyordu. Rüzgar karşımda durmuş anlamsızca bana bakarken benim gözlerimden yaşlar akıyordu. Bir an o da ne olduğuna anlam veremedi ve ne yapacağını şaşırdı. Bense onun o hallerini gördükçe daha da hönkürerek ağlamaya başladım. 

"Ben zaten kendime bakamıyorum nasıl yemek yapayım hı -Kısa hıçkırıklarla bir iç çekiş- Ben Moni'ye zor bakıyorum. Kendi hayatımı zor idare ediyorum - bir iç çekiş ve burun çekmesi daha- Bir de sen çıktın başıma. Köle diye istediğini yaptırıyosun bana. Sözümde durucam diye sesimi çıkarmıyorum ama yeter yaaa - iç ve burun çekmelerine devam- " 

AŞK KÖLESİ &(Sözleşme)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin