Bölüm 31

3.2K 123 19
                                    

Sevgilim değil Eros'un oku, Zeusun şimşeği girse götüne sen aşktan anlamazsın...

Belli belirsiz odama vuran güneş ışığı ile uyandım. bu yaşananlar artık o kadar çok kendini tekrar etmişti ki hiçbir şey olamamış gibi dönüp kıçımı uyuyabiliyordum. Yine berbat bir sabah hiçbir şey yapasım yok, akşama kadar yatakta yuvarlansam, sağım uyuştu deyip soluma dönerim sadece. Evet ya ben üniversiteliyim inek öğrenci gibi her gün okulda olmama gerek yok bence. O yüzden bugünü kendime ayıracağım. Ne mi yapacağım? Tabi ki yatakta yuvarlanmalı film izlemeli bir gün geçireceğim. Eskiden romantik komedi filmlere bayılırdım. Şimdi izleyecek film bulamıyorum ya da sanırım ben büyüdüm o yüzden bu filmler bana inandırıcı gelmiyor.

-Seni seviyorum izabel haydi yağmur altında öpüşelim ve aşkımızı kutlayalım en saf duygularla!

-Evet my darling bana yaptığın onca şeye rağmen evet! Çünkü ben aptal bir kızım!

Ve esas oğlan ve kız yağmurlu sokakta hunharca öpüşürler. Hadi ya? Hayır hiç mi konu komşu görecek laf edecekler korkunuz yok. Gelişmiş ülke falan tamam ama yani siz de hiç yok mu yobaz biri, çocoğomun terbiyesini bozuyonuz diyecek biri. Şahsen bizim ülkede el ele tutuşsan, hiişş birader diye önünü kesiyorlar. Neyse ki bu şehir şehir değişen bir olay. Bazı şehirler diğerlerine göre daha değişik tutumlar sergileyebiliyor bu konuda. Sonuç olarak romantik komediler artık ilgimi çekmediği için başka bir alana yöneldim. Bu alan genel olarak bilim kurgu ve fantastik oluyor bende. Romantik komedilerde olan beklenti bu filmlerde olmuyor bundan dolayı iyi oluyor. Şöyle ki romantik komedide gördüğün ama asla gerçekleşmeyecek bir sahneyi gerçek hayatta bekliyorsun, şimdi gelse tutsa kolumdan çıkarsa beni mekandan, öpse yağmurlu sokakta ne güzel olurdu yaaa diye hayallere dalabiliyorsun ama fantastik de öyle mi kimse gelse de bir ejderha şuralara ateş neyin püskürtse de modumuzu bulsak demiyor.  O yüzden güzel güzel izliyor filmini bitiyor. beş yüz elli altıncı kez izlediğim bir filmi açtım izliyorum, adamlar filmi güzel yapıyorlar izliyorsun üç yüz beş yüz demeden. Birden odam karardı, ani bir gök gürültüsü ve ardından bardaktan boşalır gibi yağan bir yağmur başladı. Ayy iyi ki gitmemişim okula falan. Filmin onuncu dakkasında uykum geldi. Çok direndim ama başaramadım.

Uyandığım da çoktan öğlen olmuştu. Telefonuma baktım iki mesaj gelmiş. Biri Elif'ten

-Nerdesin kız, gelmicen mi okula?

Ve diğer mesaj bay sevginedirbilmeyen

-Ne o ergen kızlar gibi okulu mu asacaksın dün ki konuşma yüzünden?


Elif'e hızlıca bir cevap verdim. Rüzgar'ın mesajı içinse bir süre düşündüm ne yazsam diye sonra hiçbir şey yazmamaya karar verdim. Beklesin dursun belki cevap veririm diye. 

Uykumu bir güzel almışım. Dışarıda da nasıl güzel bir hava var. Yağmur dinmiş güneş açmış kuşlar cıvıl cıvıl etrafı toprak kokusu sarmış. E evde durulmaz şimdi. Ne yapsam diye düşünürken aklıma kütüphane geldi. Ben en iyisi kütüphaneye gideyim hem teslim edilecek kitaplarım var. Bu okuduğum kitapları da hiç teslim edesim gelmiyor. Elimi ayağımı koparıp veriyormuşum gibi geliyor. Üzerimi giyinip ince bir yağmurluk alıp kendimi dışarı attım. Kapıdan çıkar çıkmaz derin bir nefes aldım. Toprak kokusu ciğerlerime doldu. Keşke bisikletim olsaydı estire estire giderdim. Hem çok uzak da değil zaten kütüphane sanırım en geç kırk dakikaya orada olurum. Yürümek için güzel bir gün. Kulaklıklarımı takıp en sevdiğim şarkıları dinleyerek yola koyuldum. Çalma listemin sonuna geldiğimde kütüphaneye varmıştım. Hemen yerini çoktan ezberlediğim, en sevdiğim türlerin olduğu reyona yöneldim.  Bir seferde sadece üç kitap alabiliyordum ve on beş gün içinde geri getirmem gerekiyordu. Üç kitap için kısa bir zaman.  son geldiğimde gözüme kestirdiğim kitaplardan sadece ikisini bulabildim. Yeni aldığım iki kitap ve iade edeceğim üç kitap ile görevlinin yanına gidiyordum. Dolabın köşesinden dönerken biri ile çarpıştım ve dengemi kaybettim, elimde ne kadar kitap varsa hepsi yere düştü. Çarpıştığım kişinin de elinde olan bir sürü belge yerlerdeydi. Birbirimizden özür dileyerek apar topar düşenleri toplamaya başladık. O kendininkileri topluyordu bende kendiminkileri. Ellerimiz birbirine falan da değmedi ama yine de aklım o romantik komedilere gitmedi değil. Romantik komedi demişken bir bakayım şu çocuğun tipine dedim. Başımı yerden kaldırdım çaktırmadan çocuğu bir süzdüm, uzun boylu sarışın yeşil mi ela mı olduğunu çözemediğim renkli gözleri olan babyface bir çocuktu. Ortalamanın üzerinde evet ama Rüzgar kadar yakışıklı değildi. 

AŞK KÖLESİ &(Sözleşme)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin