AŞK KÖLESİ &(Sözleşme)

Bölüm 29

Sana gitme demiyorum  ama illa gideceksen ruhumda açtığın tüm hüznü de yanında götür sevgilim. Zira ruhuma işleyen karanlığın engeldir sevinçlerime...

işte oradasın tüm endamınla karşımda duruyor zaten alışık olduğum o soğuk bakışlarını ruhuma nakış nakış işliyorsun.  Doğa'nın getirdiği içkileri direkt fondip yaptık. Her bir kadeh sana sevgilim en çok da şerefsizliğine. Gerçi sevgilim deme hakkım yok ama senin bilip görmediğin duygular yüzünden hak verdim kendime. Rüzgar ortamdan kopuk görünüyordu, arkadaşları etrafında dans ederek kendinden geçerken o sadece izliyordu. Selen mi? o ise sürekli Rüzgar'ın kulağına bir şeyler fısıldamakla meşguldü. Bi an orayı terk edip gidesim geldi ama bunu yapmak sanki beni küçük düşürecekti. Acı çeken tek tarafın ben olduğunu ima etmek gibi bir şeydi. Ki bunun bir etkisi de olmayacaktı bana nerden mi biliyorum? Yıllar önce yani daha ortaokula giderken hoşlandığım bir çocuk vardı hatta sadece hoşlandığım çocuk değil aynı zamanda sevgilimdi kendileri. Hani şu Oya isminden nefret etmeme neden olan çocuk. Okulun konferans salonunda onları çok yakın görmüştüm, Allah var çocuk hiçbir şey yapmıyordu ama o yelloz Oya çocuğun etrafında fır dönüyordu. Bi ara çocuk oturmuş koltuğa Oya da çömelmiş bunun ayaklarının önüne, eli kolu rahat durmuyor sürekli çocukla temas halinde. Yok bir şeye gülüyor gülerken eli çocuğun dizlerinde bildiğin o yaşta cilveleşiyor yelloz. Çocuk bişey yapmıyor ama engel de olmuyor. Tabii ben bu duruma sinir oldum onunda bana baktığını biliyordum zaten. Birden yerimden fırlayıp konferans salonunun kapısını öyle bir çarpıp çıktım ki sanırsın beş çocuğumun babasını beni aldatırken yakaladım. Tabii bu artistliğim öğretmenlerin konferans salonunda olmamasından da kaynaklanıyor. Bayram için çalışmalar vardı sanırım o yüzden öğretmenler çalışma bitince bizi salıyordu büyük ihtimal o zamana denk geldi. Gittim sınıfıma oturdum sıraya kös kös, Çocuğun sınıfı da tam bizim sınıfın yanındaydı. Sesler duydum gittim baktım bu da gelmiş koymuş kafayı sıraya uyukluyor. Zaten bu çocuk hep uyuyordu. Okula hep geç gelirdi öğretmenlerden belki iki dakika önce falan sınıfta olurdu. Evinin okulun bir üst sokağında olduğunu varsayarsak baya uyku aşığı bi arkadaştı. Hattan evinden bakınca okul görünüyordu öyle yakındı. Sınıfın kapısından başımı uzattım uyuyon mu dedim bu da dedi ki iyi sen napıyon. Hiç bozuntuya vermeden iyi dedim sonra ne oldu hatırlamıyorum birileri geldi de tüydüm mü naptım çünkü malum gizli aşktı bizimkisi. Şimdi özlüyorum o zamanları her şey o kadar masum ve güzeldi ki. Keşke o günlere geri dönebilsem. Ben böyle kendi kendime düşünürken baya içmiş olacağım ki benim kafa hepten gitti. Bizimkilere baktım onların ayrı bir dünyası var birbirlerine sarılmış dans ediyorlar falan. Sarılmış dans dediysem öyle romantik değil malum burası bar müziklerde hep dıpscık dıpscık baya ateşli ateşli dans ediyorlardı. Bende onlara kaptırdım kendimi saçlarımı savura savura dans ediyorum ama başım nasıl dönüyor. Etrafımda bir tur döndürüp salsalar beni anında yere kapaklanırım öyle dönüyor. Ama bir taraftan da çok eğlenceli, dünya umrumda değil başım çok ağır bi sağa düşüyor bi sola gören de  bunu dans figürü falan sanır. Bi ara artık başım nasıl döndüyse insanların içine karışmışım kalabalıkta. Şöyle bi baktım Elifleri göremiyorum ama yanında dans ettiğim insanlarında kafası bi milyon zaten, içkinin verdiği umursamazlıkla başladım dans etmeye. Aradan bi iki dakika geçti arkamda birinin varlığını hissettim. Kalabalık malum sıkış tepiş ondandır diye az öteye kaydım orda dans ediyorum. Tın tın peşimden geliyor her kimse yine bedenime yaslanıp tuhaf tuhaf dans ediyor. Yahu tamam sarhoşuz falanda o kadar da değil malum hareketli olunca vücut çabuk yakıyor alkolü. Biraz duysun diye öf pöf yaptım yine az öteye gittim. Utanmaz adam yine geldi girdi dibime. En sonunda dayanamadım

"Napıyorsun sen be" dedim 

"Dans ediyoruuuum " dedi gevşek gevşek. Bir de nasıl tipsiz. Ama kendini tipli hisseden tipsizlerden belli.