Bölüm 6

122 3 1
                                    


Gecenin karanlıği bir sis gibi yeryüzüne siniyordu. Sokak lambalarının altındaki insanlar umarsızca son bulacak hayatlarına devam ederlerken dünyanın başka yerlerinde insanlar doğuyor, insanlar ölüyordu. Lakin kimsenin umrunda değildi bu yaşamsal süreç. Bu kadar bencil mi olmalıydı insanlar ? Başkalarının hayatları karşısında bu kadar vurdumduymaz mı olunmalıydı ? İnsan doğasında mı vardı bu kadar bencillik ? Ya da gözden ırak ne olursa olsun gönülden de ırak mı olurdu ? Bu soruları düşünmezdi insanlar, zira hepsinin kendilerine ait önemli addettikleri dertleri vardı. Kendi hayat meşgalelerini değerli ve önemli bulan insanlar sokakta yürümeye devam ettiler gecenin karanlığındaki sokak lambalarının ışığında, hep de devam edecekler. Bu insanlardan 3 kişi de Başkomiser Zafer, Komiser Yavuz ve Komiser Yardımcısı Fuat'tı. Hepsi bencilce düşünce ve fikirler ışığında gecenin bir vakti gelen telefonla kendilerini dışarı atmışlardı. Bu aradıkları katil hakkında önemli bir ipucu olabilirdi. Komiser Yavuz haberi alır almaz apar topar evden çıktı, Başkomiser Yavuz'u evinden alıp olay mahaline geçti. Fakat arabayı olay yerinden çok uzağa park etmek zorunda kaldılar, çünkü olay yeri ormanlık bir arazinin içerisindeydi. Bundan dolayı Komiser Yavuz arabayı uygun bir yere park etti ve olay yerine kadar yürüdüler. Yaklaşık 15-20 dakikalık bir yürüyüşten sonra ağaçların arasından küçük, şirin, müstakil bir ev belirdi. Polis evin etrafı sarı şeritlerle çevirmiş, olay mahalini emniyete almıştı. Başkomiser Zafer ile Komiser Yavuz sarı şeridi atlayarak binaya yaklaştılar, onların geldiğini gören inceleme ekibinden yetkili bir memur, Engin Bey önce başıyla Zafer ile Yavuz'u selamladı, sonrasında rapor vermeye başladı:

- Ev herhangi birisinin üstüne kayıtlı değil, yani katil bu evi iki yıl kadar önce kendi imkanları ile inşa etmiş. Ormanın çok kuytu bir yerinde olduğu için de ne evi ne de cesedi kimse uzun bir süre fark edememiş. Cesedin kimliğini tespit ettik; yaklaşık iki senedir kayıp bi adama ait. Otopsiden sonra ne zaman öldürüldüğünü de tahmin edebiliriz, ama en azından gözlemlediğim kadarıyla bu kişinin katilin şimdiye kadar tespit ettiğimiz ilk kurbanı olduğunu söyleyebilirim.

Başkomiser Zafer ceset lafını duyunca etrafına bakındı, gözleriyle katilin kurbanını aradı:

- Ceset nerede ?

- Ormanın biraz içlerinde...ama aşağıda önemli ipuçları ve bulgular var...

Engin Bey'in bu lafının üzerine 3'ü galoşlarını ve eldivenlerini taktılar ve cesedi görmeden önce şirin, müstakil evin içerisine girdiler. Ev ormandaki ağaçlardan yapılmış basit bir ev sayılabilirdi, fakat içerisi muazzam görünüyordu: Kuş tüyünden yapılma yastıklar, ağaç yaprakları ile yumuşatılmış tahtadan yataklar, dallardan yapılmış süslemeler... Görünüşe göre katil buraya öylesine emek vermişti ki evin bazı kısımlarındaki tahtaları oyarak kendisine pencere bile yapmıştı. Bu eve daha çok yazın geliyor olmalıydı, zira kışın burası buz gibi olurdu.

Engin Bey içerideki küçük odaya girerken konuşmaya devam etti:

- Ev gördüğünüz gibi ilkel bir biçimde yapılmış, ama buradaki eşyalar pek de ilkel sayılmaz.

Komiser Yavuz odanın tahta kapısını araladı; içerideki tahta masada envai çeşit ilaç şişesi, ilaç malzemesi, hastaneden alındığı belli olan iğne, hap, vs. bulunmaktaydı. Odanın içerisine doğru ilerlediler, Engin Bey masanın üzerindeki küçük bir tüpü eline alarak Zafer ve Yavuz'a gösterdi.

- Bu ilaç katilin kurbanlarının kanında bulunan ilacın aynısı.

Komiser Yavuz parçaları birleştirmek için hemen öne atıldı:

- Ormanın içindeki bulanan ceset, onun mesleği...

- Doktor. Evet, katilimiz alanında uzman, başarılı bi doktoru kaçırıp bu ilacı yapması için onu zorlamış.

Aramızdaki KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin