Başkomiser Zafer, Emniyet Müdürü Haluk, Komiser Yardımcısı Fuat, Polis Memuru Ahmet ve Ezgi Levent'in evinin önüne geldiklerinde Zafer hala Yavuz'a ulaşmaya çalışıyordu. Tam arabadan inip apartmana girecekleri sırada Yavuz telefonu açtı ve Zafer ile aralarında kısa bir konuşma geçti. Bu konuşmada Başkomiser Yavuz'u yerlerini söylemesi için ikna etmeyi başaramadı. Yavuz tekrar arayacağını söyleyip telefonu Başkomiser'in yüzüne kapattığında herkes olduğu yerde kalakaldı. Artık Yavuz'un ve katilin evde olmadıklarını biliyorlardı en azından, geriye gitmiş olabilecekleri milyonlarca ihtimal kalıyordu. Zafer açması umudu ile eski dostunu tekrar tekrar aradı. Zaman polislerin aleyhine işledikçe Zafer dışında herkes umudunu yitiriyor gibiydi. Herkes yüzünü yere eğmiş, mutlak kaderi kabullenmişti. Fakat Başkomiser pes etmedi, aramaya devam ederek inadının meyvesini sonunda aldı. Yavuz aramayı cevapladı, yerlerini Başkomiser Zafer'e söyledi. Zafer yanına Emniyet Müdürü Haluk ile Polis Memuru Ahmet'i de alarak aceleyle arabasına koştu. Fuat kendisinin geride bırakıldığını görünce hızlı adımlarla amirinin önüne geçti.
- Ben de geliyorum.
Zafer arkasına döndü, keskin ses tonu ile sertçe 'Hayır, gelmiyosun Fuat.' dedi. Bunun üzerine Komiser Yardımcısı yetkisi olmadığı halde amirine hesap sorma cüretini gösterdi:
- Neden gelemiyomuşum ? Ben de en az sizin kadar bu davaya katkı yaptım ve en az sizin kadar o katili yakalamak istiyorum.
Haluk ile Ahmet arabaya binerlerken Zafer elini babacan tavrı ile Fuat'ın omzuna koydu, gözleri ile Levent'in evini işaret ederek konuştu:
- Senin burda kalman lazım, sana burda ihtiyacım var Fuat. İçeriyi dikkatlice incelemeli, hayatta kalan var ise yardım etmelisin.
- Ama...
- Ne diyosam onu yap Fuat. Unutma; içerideki insanların sorumluluğu sana ait.
Başkomiser Zafer Fuat'ın omzuna basit bir yük koyup onu tatmin ettiğine inandıktan sonra arabasına bindi ve gaza bastı. Fuat üzgün gözlerle arkalarından bakarken 3 Polis Memuru Yavuz'un katili yakaladığı adrese doğru yola çıktılar. Yolda kimse konuşmadı, herkes neler olacağını düşünmeden edemiyordu. Emniyet Müdürü Haluk katilin tutuklanmasını, yargılanmasını, cezasını alarak ziyadesiyle uzayan bu davanın bir an önce kapanmasını istiyordu. Polis Memuru Ahmet katili tutuklayıp dün geceden beri süren şu sıkıcı günün bitmesini, ailesinin yanına gitmeyi arzuluyordu. Başkomiser Zafer ise tek bir şey için dua ediyordu; Müttefiki, iş arkadaşı, yakın dostu Komiser Yavuz'un öfkesine yenilip bir aptallık yapmaması ve hala hayatta olması! Zira katilin kıvrak zekasından bir hayli endişe ediyordu. Bu durum onun motivasyon kaynağı oldu, böylece yarım saatlik yolu neredeyse 20 dakikada aldı. Eski kumaş fabrikasının önüne geldiklerinde Yavuz'un arabasının fabrikanın önüne park edili şekilde durduğunu gördüler. Ancak katilin, daha doğrusu Levent'in arabası ortalıkta yoktu. Zafer'in endişeleri iyiden iyiye arttı, korku ile koşarak fabrikanın kapısından içeri girdi. Etrafına bakındı, yerde kan izleri vardı. Ayakkabıdan çıktığı belli olan kan izleri kapının önüne doğru azalarak yok oluyor, soldaki demir merdivenlere doğru ise yoğunlaşarak çoğalıyordu. Başkomiser Zafer soğuk soğuk terlemeye başladı, neler olmuştu da buralara kadar kan gelmişti ? Acaba Yavuz mu katili, yoksa katil mi Yavuz'u vurmuştu ? Zafer aklında bir dolu soru işareti ile silahını çıkarıp merdivenlere doğru yürüdü, Haluk ile Ahmet de hemen arkasından onu takip ettiler. Polisler ağır ve temkinli adımlarla yürüdüler, kan izlerine basmadan merdivenleri indiler. Zafer merdivenler bitince ileriye doğru baktı, yerde duran cesedi görünce içi bir tuhaf oldu. 'Lütfen Yavuz olmasın, lütfen Yavuz olmasın...' diye defalarca geçirdi içinden. Lakin yürüdükçe yerde duran cesedin Yavuz'a ait olduğu otaya çıktı. Başkomiser Zafer'in üzülerek öngördüğü gibi Yavuz sükunetini sağlayamamış, katilin tuzağına düşmüştü. Nihayetinde Komiser Yavuz kaybetmiş, beyni dağılmış, hareketsiz öylece yerde yatıyordu. Başkomiser Zafer eğildi, eski dostunun bileğini tutarak nabzını kontrol etti. Öldüğünden emin olduktan sonra içini derin bir hüzün kapladı. İşte katil kızı ve torununu kendisinden aldığı gibi en yakın arkadaşını da kendisinden almıştı. Çenesini sıkarak gözlerini kapadı, elini yumruk yaptı. Çok ağlayan birisi değildi, hatta neredeyse hiç ağlamazdı. Fakat durumun ciddiyeti dolayısıyla kendisine hakim olamadı, duygularına yenik düştü. Arkadaşı için gözünden bir damla yaş aktı, göz yaşı yaşlı, kırışık cildinden süzülerek yüzünden aşağı doğru yol aldı. Başkomiser Zafer Komiser Yavuz ile 20 yılı aşkın bir süredir beraber çalışıyordu. İyi kötü, acı tatlı beraber onca anıları olmuştu. Gözlerini kapatınca yaşadıkları anılar aklına geliverdi. Yavuz başına buyruk, dik kafalı birisiydi. Ancak iyi kalpli, güzel bir insandı. Onun psikopatça düşünceleri sadece bunları hak edenler için var olabilirdi. Bu hale gelmesinin sebebi de katilin 2 buçuk yıl önce ona yaşattıklarıydı. Böyle bitmemeliydi, Yavuz böyle ölmemeliydi! Zafer sinirden titreyen elleri ile arkadaşının cansız vücuduna dokundu, o anda içini dolduran nefret duygusu ile arkadaşını öldürüp kaçan katilin peşine düşmek istedi. Ama sükunetini koruyarak bunu yapmaktan hemen vazgeçti. Zira bugün avlanma günü değildi. Zafer ayağa kalktı, arkasını dönüp Emniyet Müdürü Haluk ile Polis Memuru Ahmet'e baktı, onların da üzüntüleri yüzlerinden belli oluyordu. Haluk eski bir dostu olarak Zafer'in omzunu sıvazladı, acı kaybından ötürü onu teselli etmeye çabaladı. Böylesi bir manzarada 3'ü de göz yaşlarını tutamadı, hepsi erkek gibi sessizce ağladılar. Zira bugün ölülerin ardından ağlama, yas tutma günüydü. Sonuçta ölüm yapacağını yapmış, alacağını almıştı. Geriye kalanların ise elinden ağlamaktan başka hiçbir şey gelmiyordu. Bugün gözlerden akan bütün yaşlar masumdu ve hep masum kalacaktı. Toprağa gömülü olan intikam ateşi bu gözyaşları ile beslenecek, verdiği filizler daha çok ölüme yol açacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aramızdaki Katil
AdventureUstaca kimlik değiştirme marifeti, soğukkanlılığı ve detaylı planları sayesinde seri katil Savaş Durmaz 2 yıl boyunca ardında yakalanmasına yol açacak herhangi bir iz bırakmadan polislerden kaçmayı başarmıştır. Şimdi ise 5 kişilik bir arkadaş grubu...