Katil arabasıyla sonradan gitmeyi planladığı Levent'in evine gitti. Arabayı evin önüne park edip koltukta duran silahı aldı. Silahı etrafı kolaçan ederek beline soktuktan sonra anahtarla apartmandan içeri girdi. Otomatik yanan ışıkların altındaki uzun koridordan geçti ve giriş katta, sondaki kapıyı açtı. Eve girer girmez yaptığı ilk iş silahı çok gizli bir yere saklamak oldu. Zira bu silahı daha bir süre kullanmayı planlamıyordu ve kimsenin bu silahı bulmasını da istemiyordu. Silahla işi bitti, ardından evi kurbanları için düzenli bir hale getirdi: İşkence aletlerini hazırladı, mahzendeki salonu, mutfağı, oturma odasını, vs. evin odalarını gösteren kameraları açtı. Bu kameralar evin içerisinde olanları mahzendeki bilgisayara yansıtıyor ve sesler de hoparlörden duyuluyordu. Yaklaşık yarım saat sonra işini bitirip evden çıktı, tekrar arabaya binip girmeyi planladığı gece klubünün arka sokağına kadar geldi. Arabayı park edip dışarı çıktı, derince bir nefes çekti içine. Sokakta yürürken havanın bu zamanlarda gerçekten de çok güzel olduğunu anımsayıverdi; akşamları ne çok soğuk ne de çok sıcaktı. Ilık havanın içinden ağaçların dallarını yalayarak esen rüzgar insanın tüm vücuduna yayılıyordu. Bu insanda ister istemez rahatla duygusu uyandırıyor, sanki bütün dertler bir anlık da olsa uçup gidiyordu. Amaan diyordunuz bir saniyeliğine; dertler, sıkıntılar şurada duradursun. Nasıl olsa hayat dertlerle dolu, bir saniyeliğine uzaklaşıversek kar. Gözlerinizi kapatıp kendinizi bu güzel havaya bırakıyorsunuz işte, yerden gelen toprak kokusunun havaya sinmiş aromasını ciğerlerinize çekiyorsunuz, uçuşan küçük polenler teninizi gıdıklıyor, sallanan ağaç dallarının çıkardığı sesler kulağınızda şarkılar söylüyor...
Katil işte böyle güzel bir havanın içinden geçerek arka sokağa ilerledi, aradığı gece kulübünü buldu: Havana Night Club. Tam da planladığı gibi gece kulübünün önünde deli gibi sıra vardı ve tabiri caizse 'damsız' alınmıyordu. Katil bir köşeye geçip etrafına bakındı, gözleri ile bir süredir takip ettiği kurbanlarını aradı. Lakin daha gelmemişlerdi. Bu nedenle köşeye sırtını dayayıp beklemeye başladı. Beklerken çevredeki insanları süzdü, hiçbirisi kendisinin tehlikeli bir seri katil olduğunun farkında değildi. Daha bu sabah 2 kişiyi öldürmüştü, ancak yanından geçip giden insanlar onu normal, sıradan bir vatandaş olarak görüyorlardı. Bu durum katilin öylesine hoşuna gitti ki keyfinden sesli bir şekilde gülmeye başladı. Sonrasında ciddileşti, uygulayacağı planını tekrar aklından geçirdi. Her şey ve herkes öylesine birbirine bağlıydı ki. Yapacağı en ufak bir hata ya da yanlış hesaplama özgürlüğüne, hatta daha da kötüsü canına mal olabilirdi. Bu endişe içerisinde gözlerini bir noktaya dikmiş, düşünceler arasında dalıp gitmişti. Yaklaşık 20 dakika sonra 5 kişilik bir grubun sokağın sonundan kulübe doğru yürüdüğünü gordü. İşte bunlar beklediği kurbanlarıydı: Burak, Ezgi, Özgür ve Ceyda. Bir süredir bu dört kurbanını takip ediyordu.
Her şey bir hafta kadar önce dilenci kılığıyla sokaklarda gezerken başlamıştı. Nedense bu dörtlü grubu görünce katilin içinden onları öldürmek geçmişti ve bu dürtüsüne engel olamayarak her birini evlerine, iş yerlerine kadar takip etti. Ne zaman kafeye otursalar, yakında bir yerlere yatıp yalandan dilenmeye, dilenirken de onları dinlemeye başladı. Böylece elde etmesi gereken bilgileri bir hafta içerisinde topladı. 2 gün önce bugün için bu kulübe geceklerini duyunca da hareke geçmeye karar verdi: Artık sıra günlerce takip ettiği kurbanlarını avlamaya gelmişti. Katil önce kurbanlarının kulübün sırasına girmelerini bekledi, ardından ağır adımlarla avına yaklaşan bir çita gibi ilerledi. 4 kişilik arkadaş grubunun yanına yaklaşırken yalandan cebindeki telefonu çıkardı, konuşur gibi yaptı. Sıranın sonuna geçerken özellikle kurbanlarının duyması için sesini hafifçe yükselterek konuştu:
- Ne ? Geç mi kalıcaksınız? Tamam hadi ben sıraya girdim gelin sizde, bekliyorum.
Katil telefonu kapatırken dikkatleri üzerine çektiğini fark etti. Tam o sırada Burak arkasına döndü ve bir saniyiğine göz göze geldiler. İşte katilin beklediği anda buydu; planını fiiliyata geçirmenin tam sırasıydı, çünkü katil gruba sızmak için araç olarak Burak'ı seçmişti. Zira grupta kandırılmaya en müsait ve en saf oydu. Burak çocukluğunden beri hep haylaz, uçarı kaçarı tiplerle takılan fakat hiçbir zaman onlar gibi olamayan bir tipti. İçindeki insanlara karşı olan saflık yüzüne de vurmuştu: Bembeyaz bir teni vardı, gözleri etrafa masumca bakan bir kediyi andırıyordu, sinek kaydı tıraşıyla da tam bir güven hissi veriyordu insana. Yuvarlak bir yüzü vardı, bununla orantılı olarak da boyu 1.75 civarındaydı. Hayatın zorluklarını pek de görmüş sayılmazdı, aksine rahat bir hayat geçirmişti şimdiye kadar. Ailesi tek çocuk olması hasebiyle Burak'ı el bebek gül bebek büyütmüştü. Öğrenim hayatı boyunca da sıkıntı çekmemiş, şimdiki işine de babasının torpili ile girmişti. Yani anlayacağınız hayat onun karşısına daha tümsek bile çıkarmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aramızdaki Katil
AventuraUstaca kimlik değiştirme marifeti, soğukkanlılığı ve detaylı planları sayesinde seri katil Savaş Durmaz 2 yıl boyunca ardında yakalanmasına yol açacak herhangi bir iz bırakmadan polislerden kaçmayı başarmıştır. Şimdi ise 5 kişilik bir arkadaş grubu...