Bölüm 16

58 4 0
                                    


Savaş yine gece boyu kurbanları ile oynamış, kendisi için tazecik, sulu sulu yeni etler elde etmişti. Sanaha doğru kurbanlarını uyuşturdu ve etlerini buzluğa kaldırdı. Ardından yumuşacık yatağına yattığı gibi uyuyakaldı. Rüyasında hayal alemlerinde gezerken kapının çalmasıyla yatağından fırladı. Uyuyalı kaç saat olduğunu bilmiyordu. Ancak bildiği bir şey varsa o da kapıyı çalan her kimse acil bir sorunu vardı. Zira kapıyı alacaklı gibi çalınıyordu, yani kapıyı çalan kişi elini zilden asla ayırmıyordu. Savaş gözlerini kaşıyarak koşar adımlarla dış kapının önüne geldi. Otomatiğin beyaz tuşuna bastı ve 'Kim o?' diye sordu. Karşılığında Eylül'ün endişeli sesi makinede yankılandı:

- Biziz Levent, aç kapıyı acil bi durum var.

Savaş kırmızı tuşa basarak dış kapıyı açtı, başının üzerinde duran sahte gözlüğünü taktı: Artık Levent'ti! Saniyeler içerisinde telaşlı suratları ile sevgilisi ve iki arkadaşı merdivenlerde görüldü. Eylül sevgilisinin boynuna atladı, ona sımsıkı sarıldı. Ardından gelen Burak Savaş'ın elini sıkarak selam verdi. Son gelen Ezgi ise hepsinden telaşlı gözüküyordu. Yüzü nemli duruyordu, ağlamış olmalıydı. Ceyda onun en yakın arkadaşıydı ve Özgür'ün hemen ardından kaybolması hakkında derin şüpheleri vardı. Evden içeri girerken ev sahibine attığı bakış Savaş'ı yeniden şüphelendirmeye yetti. Savaş aralarında soğuk rüzgarlar esmesini önlemek için elini uzattı, fakat Ezgi elini sıkmadan içeri girdi. Bu olay Savaş'ı ziyadesiyle rahatsız etmişti, çünkü bu kız yüzünden yaptığı tüm planların bozulması riskini göze alamazdı. Yüzüne endişeli bir tavır takındı ve salona geçen arkadaşlarını takip etti. Herkes yerine kurulduktan sonra sohbeti başlatan sahte endişeli yüz hali ile Savaş oldu:

- Ee, ne oldu anlatmayacak mısınız ?

Burak başını önüne eğdi, dün Ceyda'yı engellediği için olanlardan kendisini sorumlu tutuyordu. Bu nedenle sesi dünkü kadar gür çıkmıyordu.

- Ceyda bu sabah işe gelmedi. Komşularla konuştuk, hatta gidip kendimizde baktık, ana geceden beri evine de gitmemiş.

Ezgi Burak'tan uzağa, tek kişilik koltuklardan birine oturmasıyla ona karşı sinirli olduğunu belli ediyordu. Ezgi'ye göre dün polise gitselerdi belki de Ceyda hala yanlarında olacaktı. Kaşlarını çatarak gözlerini sevgilisinden kaçırdı, kollarını kavuşturdu.

- Dün Özgür kaçırıldı, şimdi de Ceyda. Dün polise gitmemekle hata ettik.

Ezgi hala kuşkucu bakışlarıyla Savaş'ı rahatsız ediyordu. Savaş bu bakışlara daha fazla maruz kalmamak için masum ayağına yattı ve planını erkene çekerek bozmak pahasına değiştirdi:

- Bence hatanın neresinden dönsek kardır...Bi an önce polise gitmeliyiz. Hatta Emniyet Müdürlüğü'ndeki şu insanları kaçıran katil için kurulmuş özel büroya gidelim.

Ezgi Savaş'ın ağzından bu lafı duyunca şaşırdı, kısa süre içerisinde şaşkın bakışlarının yerini yine üzgün tavrı aldı. Savaş'ın biricik sevgilisi Eylül ise pasif kalmayı bırakarak hem sevgilisini destekledi hem de olaya son noktayı koydu:

- Levent haklı, hadi bi an önce Emniyete gidelim.

Odadaki herkes ayağa kalktı ve arkadaşları kendilerinden sadece metrelerce uzaktayken umudu polise bağladılar. Savaş herkesi önden gönderdikten sonra muftaktaki buzdolabından önceden arkalara koyduğu kurbanı Levent'in baş parmağı derisini aldı. Bunu uzun süredir saklıyordu, çünkü bir gün polise gideceğinden ve parmak izinin lazım olacağından adı gibi emindi. Planlarını da bunun üzerine yapmıştı ve hedefini yine tam 12'den vurmuştu işte. Kurbanının derisini cebine atıp evden çıktı ve Burak'ın arabasıyla beraber Emniyet Müdürlüğüne gittiler. Yolda 4 arkadaştan kimse konuşmadı; ne arkadaşlarının kayıp olduğundan bahsettiler ne de Burak başta olmak üzere hepsinin sorumsuzca davrandığından. Büyük bir sessizlik arabayı kapladı, rüzgarın açık camlardan girerek içeride oluşturduğu sesi saymazsak tabii ki. Burak Emniyet'in yakınlarına arabayı park etti ve 4'ü yürüyerek otomatik cam kapıdan içeri girdiler. Polis Merkezine girer girmez Savaş'ın gözleri Komiser Yavuz'u aradı, ancak istediğini bulamadı. Hep birlikte gördükleri ilk polis memuruna, yani Polis Memuru Ahmet'e 'Özel Kayıp Büro'sunu sordular. Ardından Ahmet'in tarifine göre 3. kata çıktılar, herkesin kalbi inanılmaz derecede hızlı atıyordu. Büronun kapısının önüne geldiklerinde kapıyı çalan Burak oldu. İçeriden ince ve genç bir ses 'Girin.' dedi, kapıyı açıp teker teker içeri girdiler. Savaş büronun içerisini dikkatlice inceledi: 3 masa ve sandalyeden yalnız birisi doluydu. Dolu olan masanın sahibi de Emniyet Müdürü Haluk'un oğlu Fuat'tan başkası değildi. Savaş'ın öngördüğü gibi Başkomiser Zafer ya da daha önemlisi Komiser Yavuz ortalarda yoktu. Buraya gelirken özellikle Komiser Yavuz'u görmeyi bekliyordu, zira ona bir mesaj vermeliydi. Ancak böylesi bir durumda bunu yapamazdı. Fakat ne yapıp edip mesajı bırakmanın bir yolunu bulmalıydı. 4 arkadaş başı ile Fuat'ı selamlayarak bürodaki fazladan koltukları Komiser Yardımcısı'nın masasının önüne çektiler, oturdular. Fuat bir müddet gelenlerin konuşmasını bekledi, kimse ağzını açmayınca kendi üzerine düşeni yapmaya karar verdi ve direkt olarak konuya girdi:

- Evet, niye buradasınız ?

Burak hem kendisini sorumlu gördüğü için hem de grubun lideri gibi hissettiği için kimseye laf bırakmadı:

- 2 arkadaşımız kayboldu. Biz onları şu gazetelerdeki katilin kaçırmış olabileceğini düşünüyoruz.

Burak'ın endişeli tavrı ve konuşması Fuat'ın gözünden kaçmamıştı. Aslında Burak'ın böylesi endişeli davranmasının temel nedeni olanlar için kendisini suçlamasıydı. Lakin Fuat'ın açısından bu durum suçlu psikolojisi olarak değerlendirildi. Komiser Yardımcısı yetkisini gayet ciddiye alarak koltuğunda dikeldi, kaşlarını çatıp sesini kalınlaştırarak odadaki herkesi soyutladı ve sadece Burak'a doğru konuştu:

- Düşünüyoruz derken sadece sen mi düşünüyorsun, yoksa arkadaşların da seninle aynı fikirde mi ?

Burak tam kendisinden yaşça küçük olan bu ukala polise bir şeyler söyleyecekti ki Fuat sorusuna cevap beklemeden konuşmaya devam etti:

- Hem arkadaşlarını bi katilin kaçırmış olabileceğini nerden çıkardın ? Belki de sadece bi süreliğine ortadan kaybolmak istediler ya da intihar ettiler, denizde boğuldular...Neden aklından geçen ilk şey bi katil tarafından öldürülmüş olabilecekleri ?

Burak kendisinin suçlandığını anlayınca istemsiz suçlu psikolojisine girdi ve kekeleyerek konuştu:

- Çü...çü...çünkü sürekli gazetelerde o katilin kurbanlarını görüyoruz ve...ve...

Fuat elini kaldırdı, sertçe 'Yeter!' diyerek Burak'ın susmasını sağladı. Ardından önündeki masanın alt kısmında bulunan çekmecelerin birisinden birkaç boş kağıt aldı. Masanın üzerindeki kalemlerle birlikte bu kağıtları 4 gence uzattı.

- Bu kağıtlara adınızı, soyadınızı, kimlik numaranızı, yaşadığınız adresinizi, kısacası kişisel bilgilerinizi ve arkadaşlarınızın kaybolması hakkında bildiğiniz her şeyi yazın.

Bürodaki 4 genç Komiser Yardımcısının dediklerini harfiyen yaparken Fuat da ayağa kalkarak odanın etrafında volta atmaya başladı. Dakikalar sonra gençler kağıtları doldurup polise teslim ettiler. Fuat kağıtları masanın üzerine koyduktan sonra 'Beni takip edin.' dedi ve odadan çıktı. Kendisini takip eden gençlerden parmak izi almalıydı, özellikle de şu şüphelendiği Burak'tan. Fuat yanlış kişiden şüphe ederken aslında asıl katilin aralarında olduğunun ve onun ekmeğine yağ sürdüğünün farkında değildi. Savaş 'Levent' kılığında gayet masum bir tavırla araya sızmıştı. Şimdilik dikkatleri üzerine çekmemekten gayet memnundu. Bir hayalet misali mesajını Komiser Yavuz'a da işte böyle bıraktı. Herkesin önden çıkmasını bekledikten sonra hızlı hareketlerle masanın üzerindeki kağıttan bir parça aldı ve üzerine bir not yazdı:

'Eğer karının katilini bulmak istiyorsan bu numarayı ara Komiser: 05... Korkmuyorsan adresim: ...'

Bu notu Komiser Yavuz'un masasına koydu ve arkadaşlarının peşinden koştu. Bu sırada herkes koridorun sonunda parmak izlerini vermeye başlamıştı bile. Savaş da zaten parmak izi verileceğini önceden tahmin etmişliğin ve kurbanının baş parmağı derisini de yanına almışlığın rahatlığıyla gülümsedi. Parmak izini verirken kimseye çaktırmadan deriyi cebinden çıkardı, kendi baş parmağına yapıştırarak makineye tuttu. Fuat'ın gözü Burak'ta olduğu için asıl katilin bu hareketi görmedi. 4 genç de bu şekilde parmak izlerini verdikten sonra Emniyet'ten ayrıldılar. Arabayla yolda giderlerken Burak Polis memurunun ne kadar kibirli, kendini beğenmiş olduğundan bahsetti. Lakin hepsinin aklında kaybolan arkadaşları vardı. 4 genç de arkadaşları için endişeliydi ve içleri kan ağlıyordu, tabii ki Savaş dışında. Savaş bütün bunlara içinden kıs kıs gülüyordu. Levent'in evinin önüne geldiklerinde Savaş sevgilisini öptü ve herkese selam vererek arabadan indi. Şimdi ayrılmak zorundalardı, zira Burak, Ezgi ve Eylül iş yerinden izin almalılardı. Eylül sevgilisinin kulağına 'Ben hemen gelicem.' diye fısıldadı tam kapıdan inerken. Savaş başını sallayarak arabadan inerken yüzünde zafer kazanmış komutan edası vardı. Enayilerin arkasından sahte hüzünlü suratıyla el salladı. Ardından planının diğer aşamasına, yani zaman kazanma stratejisine geçti: Özgür'ün şahsi eşyalarını ve Burak'ın önceden kendisinde unutmuş olduğu birkaç eşyasını Burak'ın parmak izine bulayıp bunları uzak bir yere attığı Özgür'ün arabasına koymak ve polislerin bunu fark etmesini sağlayarak hedef şaşırtmak!

Aramızdaki KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin