Bölüm 25

74 3 0
                                    


Komiser Yavuz sabırsızlıktan yolda tüm trafik kurallarını ihlal ederek gitti: Kırmızı ışıkta geçti, hız tabelalarına aldırmadı. Zira arabasını olabildiğince hızlı kullanarak bir an önce karısını kaçıran ve muhtemelen çoktan öldürmüş olan katile ulaşmak istiyordu. Araba hızlı gittiği için açık pencerelerden süzülen hava iki polisin saçlarını birbirine karıştırıyor, koltuklara yapışmalarına neden oluyordu. Yanındaki Polis Memuru Ufuk ise yol boyunca korkudan altına işememek için kendini zor tuttu. Lakin üstü olması sebebiyle Komiser'ine hiçbir laf edemedi, çıtını bile çıkartamadı. Ayrıca Komiser Yavuz'un her zaman göstermekten çekinmediği sinirli mizacı da Polis Memurunun sessiz kalmasında etkiliydi. Yavuz ayağını hiç gazdan çekmeden ışık hızına yakın bir hızda Levent'in evinin önüne geldi. Anahtarı yuvasından çıkarıp kapısını açtı. Polis Memuru Ufuk da arabadan çıkarak onu takip etti, zaten başka yapabileceği bir şeyde yoktu. Kendisine seçenek sunulmamış, emredilmişti. Komiser Yavuz apartman kapısının önüne geldiğinde güvenlik amaçlı belindeki silaha davrandı. Polis Memuru da aynı hareketi izleyerek silahını eline aldı. Bu esnada Yavuz kapıyı açtı, Polis Memuru Ufuf içeri girerken o herhangi birisi kendilerini gözlemliyor mu diye etrafa bakındı. Ufuk üstünü beklemeden merdivenleri tırmandı. Daha çok gençti ve toydu. Hatta polis olduğundan beri belindeki silahı gerçek anlamda ilk defa şu anda eline alıyordu. O merdivenleri yüreğinde pıt pıt atan kalbi ile çıkarken Yavuz da apartmanın kapısını yavaşça kapattı ve o da merdivenleri tırmanmaya başladı. Lakin Polis Memuru Levent'in kapısına çoktan dayanmıştı bile. Kapının açık olduğunu görünce şaşırdı, ne yapacağını bilemedi. Ardından heyecanla amirinin emrini beklemeden açık kapıyı ittirdi ve içeri bir adım attı. Komiser Yavuz Polis Memuru Ufuk'u içeri girerken görünce durması, kendisini beklemesi için elini kaldırdı. Yavuz tam 'Dur!' diyecekti ki acemi Polis Memuru Savaş'ın dakikalar önce evin kapısının üzerine kurduğu tuzağa düşüverdi. Polis Memuru kapıyı ittirince kapının içerideki koluna bağlı ip gerildi ve ipin diğer ucundaki, kapının tam üzerinde bulunan tüfek patlayıverdi. Kurşunlar tam başına isabet etti ve zavallı Polis Memuru Ufuk yere düştü. Komiser Yavuz patlama sesi ile irkildi, hemen sırtını duvara dayayarak siper aldı. Biçare Polis Memuru ise yerde çırpınıyor, hayatta kalmak için Tanrı'ya yalvarıyordu. Ölüm onun için çok erkendi, hem de çok erken. Ne var ki kurşun çok hayati bir yerine gelmişti, bu nedenle hiç şansı yoktu. Saniyeler içerisinde kalbi durdu, azrail Ufuk'un canını alıverdi. Komiser Yavuz bu durum karşısında kılını bile kıpırdatamadı, zira tehlike henüz geçmiş değildi. Polis Memurunun çırpınmaları bitince sırtı duvarda yere çöktü, elini uzattı. Ufuk'un boynuna dokunarak nabzını kontrol etti ve öldüğünden emin oldu. 'Hay anasını si.eyim böyle işin.' diye geçirdi içinden. Masum birisi daha ölmüştü işte katil yüzünden, hem de gözlerinin önünde. Elinden hiçbir şey gelmemesi ne kadar sinirini bozsa da sinirini içine attı ve konumunu korudu, çünkü katili yakalaması için ne olursa olsun hayatta kalması gerekiyordu. Derin derin nefes aldı, verdi. Tekrar ayağa kalkıp silahını sımsıkı kavradı. Usulca başını kapıdan içeri uzattı, arkasından kendisini geri çekerek ayağıyla kapıyı sertçe itti. Hiçbir hareket olmadığını görünce ağır adımlarla kapıya yaklaştı, silahını içeri doğrultarak ayağını paspasa attı. Silahı saga sola çevirdi, uzun kontrolünden sonra ölü Polis Memuru'nun cesedinin üzerinden atlayarak nihayet evden içeri girebildi. Temkinli adımlarla yürüdü, gözleri ile etrafı inceledi. Hemen karşısındaki kapalı odanın kapısının altından akan oluk oluk kanla irkiliverdi. Demek ki katil katliamlarına başlamıştı bile. Tam o tarafa doğru yürüyecekti ki bu sefer de dikkatini sağdaki odanın durmadan kapanıp açılan kapısı çekti. Kan gölüne dönmüş odayı bir kenara bıraktı ve silahını iki eliyle tutarak sağdaki odaya ilerledi. Aniden içinde bir ürperme belirdi. Acaba katilin başka tuzakları da var mıydı diye düşünmeden edemedi. Kalp atışı hızlandı, terlemeye başladı. Kapının önüne geldiğinde kapının ardında bir tuzak olduğundan neredeyse emindi artık. Başta sakince davranmayı düşünse de bunun temkinli bir hareket olmayacağı kanısına vardı. Sonuç olarak içeriye sakince girmesi hiçbir şeyi değistirmeyecekti. En iyisinin aniden girmek olduğuna karar verdi ve ayağıyla kapıya sertçe vurdu. Hemen eğilerek siper aldı, parmağını silahın tetiğine koydu. Oysa ortada beklediği gibi bir tuzak yoktu. Aksine Levent'in odası bomboştu. Kapının sürekli açılıp kapanmasının sebebi ise odanın penceresinin açık olması ve dış kapıdan odaya gelen rüzgarın sirkülasyon ile odada cereyan oluşturmasıydı. Başta gayet masum gözüken bu tablodaki hata saniyeler sonra Komiser Yavuz tarafından bulundu. Bu hata pencerenin kenarından süzülerek içeri doğru yol alan, ucu yatağın köşesine bağlı olan neredeyse bir ip haline getirilmiş yorgan kılıfıydı. Yavuz gardolab ile yatak arasından geçti, yorgan kılıfını takip ederek penreden aşağı baktı. Kılıf başka yorgan kılıflarına sarılmıştı ve metrelerce aşağıya doğru sallanıyordu. İp halindeki yorgan kılıfının az ilerisinde de bir adam koşar adımlarla arabasına gitmeye çabalıyordu. Bu kişi katilin ta kendisiydi. Kot farkından yükseklik çok olunca katil yorgan kılıfını ip yapmış, ipi de yata ucuna bağlayarak öyle kaçmayı düşünmüştü. Ve bunu neredeyse başarmıştı da. Komiser Yavuz alelacele arabasına binen bu kişinin katil olduğunu idrak ederek silahını doğrulttu, 'DUR, KAÇMA!' diye bağırdıktan sonra bir iki el ateş etti. Kurşunlar arabanın arka camını kırdı, fakat katile gelmedi. Bu sırada katil arabasına bindi ve motoru çalıştırarak gaza bastı. Komiser Yavuz da ateş etmeyi bırakarak silahı beline koydu, yorgan kılıfına tutunarak kendisini aşağı attı. Yere yakın bir mesafedeyken zıpladı, yere düşeyazdı. Hemen doğrularak arabasına doğru koştu. Bir çırpıda arabasına bindi, silahı koltuğa atıp kontağı çevirdi, gaza basarak hızla gözden kaybolan katilin arabasını takip etmeye başladı. Gaza sonuna kadar yüklendi ve saniyeler içerisinde katile yetişti. Ancak katil öyle kolay kolay pes edeceğe benzemiyordu. O da arabasını elinden geldiğince süratli kullanıyor, ardındaki polisi geride bırakmayı başarıyordu. Yakın takip halindeki bu kovalamaca yarım saate yakın sürdü. Bir ara Komiser Yavuz aralarındaki arabaları sollayarak katilin tamponuna kadar girdi. Lakin tam bu sırada telefonunun çalması ile dikkati dağıldı, telefonu almak icin elini cebine attığı sırada direksiyon hakimiyetini kaybeder gibi oldu. Dengeyi hemen geri sağladıysa da katilin arabası daha da öne geçerek aradaki mesafeyi çoğalttı. Komiser Yavuz katilin kendisinden uzaklaştığını görünce bağırdı:

Aramızdaki KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin