Başkomiser Zafer, Komiser Yavuz, Polis Memuru Ahmet ve Komiser Yardımcısı Fuat Burak'ı gönderdikten sonra Emniyet Müdürü Haluk ile beraber sorgu odasına geçtiler. Her birisi demir sandalyelere oturup katilin kurbanları ve muhtemel kurbanları ile ilgili dosyaları demir masanın üzerine koydular ve düşünmeye başladılar. Katil kimdi ? Niye Burak'ı katil gibi göstermeye çalışmıştı ? En önemlisi katil ne ya da neler planlıyordu ? 4 polis de saatlerce kafalarını bu davaya verdiler, ancak her zaman olduğu gibi yine hiçbir sonuç alamadılar. Bütün ipuçlarını tekrar tekrar incelediler, karşılarına onlarca şüpheli çıktı. Çıkmaz yola girmişlerdi adeta; ulaştıkları sonuç herkesin katil olabileceğiydi. Konuşmalar yavaş yavaş tartışmaya dönerken Komiser Yavuz aniden irkildi, heyecanlı tavrı ile sigara içeceğini söyleyerek odadan çıktı. Herkesin düşünceler aleminde dolanması onun bu tuhaf tavrını gizledi, kimse Yavuz'a dikkat bile etmedi. Gitmesinin ardından dakikalar geçti, lakin kimse ortalıktan yok olduğunu anlayamadı. Zira hep beraber katilin kim olabileceği hakkında konuşurlarken kendilerini bu heyecanlı duruma öylesine kaptırmışlardı ki Komiser Yavuz'un ortalıktan kaybolduğunu fark etmeye dikkatleri kalmamıştı. Bu durum en değerli varlıkları zamanı kendi aleyhlerine kaybetmelerine, dolaylı yoldan da katili kaçırmalarına yol açacaktı. Komiser Zafer'in gitmesinden yaklaşık yarım saat sonra nihayet Başkomiser Zafer başını dosyalar yığınından kaldırdı ve etrafına bakındı. Gözleriyle eski dostunu aradı, bulamadı. Ayağa kalktı, çenesini kaşıdı. Kaşlarını çatarak odadakilere baktı:
- Yavuz nereye kayboldu ? Bayadır ortalarda yok.
Herkes Zafer'e dikkat kesildi, ancak hiçbirisi Yavuz'un nereye gittiğini bırak ortalarda olmadığını bile fark etmemişti. Zafer elini cebine attı, hemen 'Kişiler'e girip Yavuz'u aradı. Telefon bir kaç defa çaldı, Yavuz meşgule attı. Bu da ne demek oluyordu şimdi ? Zafer endişelendi ve Yavuz'u ardı ardına aradı. Fakat nafile, Yavuz bütün aramaları aynı şekilde meşgule attı. Başkomiser endişeli ses tonu ile etrafındaki arkadaşlarına doğru konuştu:
- Meşgule atıyo...Hiç böyle yapmazdı. Niye açmıyo ki ? Nerdesin be Yavuz nerdesin ?
Başkomiser'in endişesi ile herkes ayağa kalktı, aralarında anlaşıp koordine olarak odadan çıktılar ve merkezde Komiser'i aramaya başladılar. Tüm katlar kontrol edildi, her odaya tek tek bakıldı. Dakikalar sonra Emniyet Müdürü Haluk, Başkomiser Zafer ve Polis Memuru Ahmet sorgu odasına tekrar geldiklerinde ellerinde Ahmet'in kapıdaki guvenlikten aldığı ufak bilgiden baska hiçbir şey yoktu. Bu ufak bilgi ise kapıda bekleyen polis memurunun Komiser Yavuz'u yanında başka bir polis memuru ile arabasına binerken görmesinden ibaretti sadece. Şimdi Yavuz'un yanına bir polisi de alarak dışarıya gittiklerini biliyorlardı. Fakat asıl sorun nereye gittikleriydi. Bunun cevabı da dakikalar sonra nefes nefese odaya giren Komiser Yardımcısı Fuat'tan geldi. Fuat elinde küçük bir kağıt parçası ile odaya girdiğinde daha yüzünden önemli bir haber vereceği anlaşılıyordu. Nefesini zar zor toparladı, yutkunarak söze girdi:
- Komiser Yavuz'un nereye gittiğini biliyorum.
Zafer, Haluk ve Ahmet Fuat'a dikkat kesildiler. Başkomiser Zafer söz konusu kişi en yakın arkadaşı, dostu olması sebebiyle heyecanına hakim olamadı, sordu:
- Nasıl ? Ona ulaşabildin mi yoksa ?
- Hayır, ama masasının üzerindeki dosyaların arasında bunu buldum.
Komiser Yardımcısı Fuat elinde tuttuğu kağıdı sallayarak Başkomiser Zafer'e verdi, Emniyet Müdürü Haluk ve Polis Memuru Ahmet de Başkomiser'in sağ omzundan, sol omzundan eğilerek kağıdı okudular.
'Eğer karının katilini bulmak istiyorsan bu numarayı ara Komiser: 05... Korkmuyorsan adresim: ...'
3'ü Komiser Yavuz'a gönderilmiş kağıttaki yazıyı okurlarken Fuat da gün boyu yaptıkları önemli hayatı idrak etti:
- Burak ile uğraşarak zaman kaybettik, asıl katil arkadaşı Levent'ti. Kağıtta yazan adres Levent Uysal'a ait.
Başkomiser Zafer tam konuya yorum getirecekti ki ince, tiz bir kadın sesi sorgu odası kapısından geliverdi. 4 polis memuru arkalarına döndüklerinde ağlamaklı ses tonuyla konuşan kişinin Burak'ın sevgilisi Ezgi olduğunu gördüler. Biçare kız polis merkezini defalarca aramış, fakat kendilerini dinlemediklerini fark edince derdini anlatmak için buralara kadar gelmişti.
- Sevgilime ulaşamıyorum...Polisler eve bıraktıktan sonra Burak Levent'in evine gitti, şimdi de ne ona ne de Levent'e ulaşamıyorum...Tıpkı Eylül'e ulaşamadığım gibi...İkisi de Özgür ve Ceyda gibi kayboldular.
Ezgi cümlesini bitirir bitirmez gözyaşlarına boğuldu. Başkomiser Zafer Polis Memuru Ahmet'e kızı dışarı çıkarması için eliyle hareket yaptı. Ahmet hemen Ezgi'yi yatıştırmak için kollarından tuttu, 'Onu bulmak için elimizden geleni yapıcaz...' diyerek Ezgi ile beraber dışarı çıktılar. Ardından Başkomiser Zafer odadakilerin yüzüne teker teker bakarak 'Hadi gidelim şu Levent'in evine.' dedi. Odadaki herkes hatta kendisinden mevkice üstün olan Haluk bile bunu bir emir olarak algıladı ve 3'ü birlikte sorgu odasından çıkarak Emniyet Müdürlüğü'nün dış kapısına yürüdüler. Polis Memuru Ahmet kapının önünde Ezgi'yi sakinleştirmeye çalışıyordu. Üstlerinin geldiğini fark edince kızı bırakıp amirlerinin peşinden koştu. 4 polis memurunun da polis arabalarına gittiğini gören Ezgi nereye gittiklerini anlayıverdi. Lakin kendisini almadan gitmelerine izin veremezdi. Olanları bizzat kendi gözleriyle görmeliydi. Sonuçta söz konusu olan kişiler en yakın arkadaşları ve sevgilisiydi. Hemen polislerin arkasından hızlı hızlı yürüdü, arabaya binmeden onları yakaladı. Önlerine geçerek ağlamaklı ses tonu ile çıkıştı:
- Ben de sizinle gelicem.
Emniyet Müdürü Haluk elini sertçe kaldırarak 'Olmaz, gelemezsin. O ev şu an çok tehlikeli olabilir.' dedi ve kızın emrivakisini reddetti. Ancak Ezgi öyle çabuk pes edeceğe benzemiyordu, ağlayarak ısrar etmeye devam etti:
- Gelmem lazım lütfen...Eğer onlara bi şey olduysa; arkadaşlarıma ya da sevgilime...Lütfen gelmeme izin verin, söz veriyorum polis arabasında kalıcam, eve girmicem. Ne derseniz yapıcam söz veriyorum. Lütfen sadece gelmem izin verin.
Normalde bu duruma Haluk gibi karşı çıkması gereken Başkomiser Zafer kızın gözyaşlarına dayanamayarak 'Peki.' dedi, 'Ama arabada kalıcaksın.' Ezgi gözlerini ovuşturdu, rahatlayarak önündeki polis arabasına bindi. Haluk ise 'Ne yaptın be Zafer ?' der gibi Başkomiser'e bakıyordu. Nihayetinde Başkomiser Zafer, Polis Memuru Ahmet ve Ezgi bir arabada, Emniyet Müdürü Haluk ve Komiser Yardımcısı Fuat başka bir arabada olay yerine doğru hızla yola koyuldular. Yolda giderken hepsi de olmuş olabileceklerden ve olabileceklerden endişeliydi. Acaba katil kaçırdığı Özgür ve Ceyda'yı öldürmüş müydü ? Ya da Eylül ile Burak hala hayatta mıydı ? Ve katil Komiser Yavuz'a zarar vermiş olabilir miydi? Yoksa hala hepsi için bir şans var mıydı? Böylesi bir durumda hiç kimse yaşanacakları bilemezdi elbette. Ancak ve ancak tahmin edilebilirdi olacaklar ve olmuş olabilecekler. Bunun da en iyi yolu düşmanını tanımaktan geçiyordu. Geleceği bilmenin tek yolu karşındakinin atabileceği adımları hesap etme yeteneğine bağlıydı. Bu hikayede de sadece düşmanını daha iyi tanıyan kişi hayatta kalacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aramızdaki Katil
AventuraUstaca kimlik değiştirme marifeti, soğukkanlılığı ve detaylı planları sayesinde seri katil Savaş Durmaz 2 yıl boyunca ardında yakalanmasına yol açacak herhangi bir iz bırakmadan polislerden kaçmayı başarmıştır. Şimdi ise 5 kişilik bir arkadaş grubu...