Bölüm 2

225 11 5
                                    


Komiser Yavuz telefonu çaldığı sırada geçen gece geç saatlere kadar çalışmaktan yorgun düşmüş bir halde, yatağında baygın gibi uyuyordu. Komiser Yavuz 30'larının ortasına daha yeni gelmişti, yani nispeten genç sayılabilirdi. Ancak yüzünün neredeyse tamamını kaplayan kirli sakalı onu ele veriyordu. Buna ek olarak yılların verdiği tecrübe ve yaşadıkları onun daha yaşlı görünmesine yol açıyordu, tabii geç saatlere kadar çalışması sonucu gözlerinin altında oluşan torbaların da bu yaşlılık konusunda hatırı sayılır etkileri vardı. Görünüşünü bir kenara bırakacak olursak karakteri de pek iç açıcı sayılmazdı doğrusu, özellik sürekli sinirli olması kişiliğini ciddi derecede etkilemekteydi. Bundan dolayı olsa gerek sessiz bir yapıya sahipti, ihtiyaç olmadığı sürece konuşmazdı. Zamanının çoğunu tek başına merkezde geçirdiği için konuşmaya pek ihityacı olmuyor da denebilirdi. Uyumak ve yemek yemek dışında tüm zamanını şu psikopat seri katili bulmak için harcıyordu. Buna rağmen hala onu bulmak bağlamında gözle görülür bir ipucu bulamaması hayret vericiydi doğrusu. Lankin onu ne pahasına olursa olsun bulmak zorundaydı. O pisliği bulmaya yemin etmişti, çünkü bu katil ondan değeri ölçülemeyecek ve geri döndürülemeyecek bir şey almıştı.

Komiser Yavuz telefonundaki amirinden aldığı haberle fırlayarak yatağından kalktı, apar topar üzerine bir şeyler giyerek evden 10 dakika içerisinde çıktı. Arabasının anahtarını unuttuğunu fark edince küfür ederek kilitlediği kapıyı tekrar açtı, arabanın anahtarını kaptığı gibi merdivenlerden 4 kat aşağıya koşar adımlarla indi. Apartmanın dış kapısından çıkınca sabahın yedisinde havanın çok güzel olduğunu fark etti. Güneş sabahın bu saatinde insanın tenine hafifçe dokunuyordu. Kuşlar ağaçlarda şarkı söylercesine cıvıldıyor, çiçekler dans edercesine rüzgarda sallanırken etrafa hoş kokularını salıyorlardı. Bu havaya gezmek, tozmak, eğlenmek yakışırdı ancak. Lakin Komiser Yavuz'un bütün bunlar için hiç zamanı yoktu. Onun çok acelesi vardı ve aldığı telefon gereği bir an önce varması gereken yere gitmeliydi. Arabasının kumandasına basarak kilidi açtı, arabasına bindi. Arabayı çalıştırınca gaza bastı ve hızla asfaltt yol almaya başladı.

Başkomiser Zafer çiçek sokağının önünde Komiser Yavuz'u bekliyordu. Kendisi pek sabırsız bir tip sayılmazdı, ama bu seferki iş gerçekten de ciddiydi. Zira bu defa katilin kurbanlarından birisini canlı olarak ele geçirme ihtimalleri vardı. Yaklaşık 2 yıldır bu vakadaki en önemli ipucunu yakaladıkları an bu olabilirdi ve sabahın köründe Başkomiser Zafer'in haber alır almaz apar topar buraya gelmesinin başlıca sebebi de buydu. Aslında böylesine koşuşturmak onu hayli yoruyordu, zira artık 60'larına gelmiş bir adamdı. Saçları yer yer ağarmış, başındaki kel gün geçtikçe yayılır olmuştu. Sakallarını daha sabah tıraş etmesine rağmen eliyle yanlışlıkla kesmediği kısımları kaşıyordu. Gözleri ise yılların vermiş olduğu yorgunluktan çökmüş bir halde etrafına bakıyordu. Ancak yuvarlak yüz yapısı ona hala güvenilir bir hava katmaya yetiyordu. Gençliğinden beri geçen şu zamana kadar polislikte her şeyi gördüğünü sanırdı. Hatta yakın zamanda emekli olmak gibi bir planı da vardı. Fakat son birkaç yıldır gördükleri ve yaşadıkları onu bu fikirlerinden caydırmaya yetmişti. Bu yüzden emekliliğini biraz ertelemek zorunda kaldı. Zira Komiser Yavuz gibi o da bu katili yakalamaya ant içmişti. Sonrasında emekli olup geri kalan ömrünü rahat bir şekilde geçirebilirdi. Lakin o psikopat katil sokaklarda rahatça gezerken bunu yapabileceğini hiç sanmıyordu.

Başkomiser Zafer iş arkadaşını arayalı yarım saatten fazla olmuştu. Komiser Yavuz bir an önce gelmezse incelemeye kendi başına başlamak zorunda kalacaktı. Bunları düşünürken istemsiz bir şekilde yeni çıkmaya başlayan sakallarını kaşıyan Başkomiser Zafer sağ tarafından birisinin kendisine doğru geldiğini fark etti. Bu gelen hiç de yabancı gibi değildi. Gözlerini kısarak bakınca bunun Emniyet Müdürü Haluk'un oğlu Fuat olduğunu anladı. Fuat zayıf mizacı ve uzun boyuyla kalabalığın içerisinde bile bulup hemen parmakla gösterebileceğiniz bir tipti: Uzun bir burun, ince bir boyun ve dışarıya doğru çıkık halde duran patlak gözler. 20'li yaşlarında olan Fuat babasının isteği üzerine üniversiteyi bitirmiş, iyi bir tahsil almış, gayet atik ve istekli bir gençti. Üniversiteyi bitirir bitirmez çocukluktan beri hayali olan cinayet büroya girmeyi başarmış ve iş hayatına doğrudan bu vakayla başlamak istemişti. Zira bu gizemli katili yakalayabileceğinden neredeyse emindi. Bu yüzden babasına kendisini bu vakaya ataması konusunda o kadar çok ısrar etti ki Emniyet Müdürü Haluk istemeye istemeye yetkisini kullanarak oğlunun bu ricasını yerine getirmek zorunda kaldı. Fuat'ın artık yapması gereken 2 şey vardı: Amirleri ile tanışıp onlarla iyi geçinmek ve ipuçlarını yeniden gözden geçirip katili yakalamak. Oysa ikisini de yapması tahmin ettiğinden çok daha zor olacaktı.

Aramızdaki KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin