Baekhyun'un heyecandan elleri terliyor tüm bedeni titriyordu. Tao onun ellerini tutup sıktı. Arabanın içinde oturmuş kocaman villaya korku dolu gözlerle bakıyordu. ''Sakin ol. Bu kadar kendini kasma kendini, alt tarafı bir tanışma. Formalite icabı.''
''Off! Tanrım! Nasıl bir belanın içine sürüklendim böyle? Neden sadece boşanmıyoruz?''
''Şişşt... Ne dedim az önce? Sakin ol, ben yanındayım. Kimsenin seni üzmesine izin vermem. Şimdi derin bir nefes al ve arabadan in.'' Tao bunu söyleyip arabadan inerek onun kapısını açtı.
Baekhyun, Tao'un dediğini yapıp derin bir nefes aldı, arabadan inip onun kapısını açan Tao'ya bakıp oturduğu yerden doğrularak çıktı. Üzerini toparladı. Bugün, ofiste ki buluşmalarının aksine takım yerine soluk mavi dar bir kot, belinin inceliğini gösterecek kadar sıkı dar kesim beyaz bir gömlek ve ince bir spor ceket giymişti. ''Hazır mısın?'' Baekhyun cevap vermeden önce birkaç kere daha derin nefes alıp verdi.
''Evet hazırım...''
Tao, villanın ziline basarken yanında heyecandan bayılacak gibi duran Baekhyun'a bakıp gülümsedi. Kısa bir bekleyişin ardından kapıyı bir hizmetli açtı Tao kendilerini tanıtınca kız gülümseyerek onları içeri aldı. ''Bu tarafdan efendim. Tüm aile bahçedeler.''
Hizmetli kızın arkasından onun gösterdiği yere doğru yürüdüler. Baekhyun bu kısa yolculuk sırasında gördüğü kadarıyla evin çok büyük ve gösterişli olduğunu fark etmişti. Salonda ağırlıklı olarak krem tonları hakimdi koltuklar ve perdeler birbiriyle uyumlu renklerde seçilmiş zemine serilen halıyla bir bütünlük oluşturmuştu. Salona bir kaç basamaktan oluşan geniş merdivenlerden iniliyordu. Biraz ilerde kapının yanından yukarı doğru uzanan başka bir merdivense sanırım üst katta ki odalara aitti. Şu anda ilerledikleri kapı salondan bahçenin daha rahat görünmesi için geniş tutulmuş, duvar olması gereken yer tamamen camla kaplanmıştı. Bu sayede bahçe salondan çok rahat görünüyordu.
''Afedersiniz efendim, konuklarınız geldi.'' Hizmetli kız onları işaret ederek gösterdikten sonra selam verip çıktı.
Üç çift meraklı göz onlara bakarken, Chanyeol sert bakışlarla gözlerini Tao'un üzerinde gezdiriyordu. ''Ah, hoşgeldiniz. Ben Park Min Hee, Chanyeol'ün annesiyim. Bu da babası Park Joon Seo.''
''Ben de ablası Yoora,'' diye atıldı ablası, sonra bir Tao'ya bir Baekhyun'a bakıp merakla sordu. ''Hanginiz kardeşimin kocası?''
''Abla...'' Chanyeol'un öfkeli sesi Baekhyun'un sıçramasına neden oldu. ''Ne? Ne var? Yanlış bir şey mi sordum?''
Tao gülerek elini uzattı. ''Bayan Park..''
''Yoora. Bana Yoora deyin.''
''Peki. Yoora, ben Tao. Baekhyun'un arkadaşı ve aynı zamanda avukatıyım. Baekhyun da kardeşinizin nikahlı kocası...''
Kocası derken Chanyeol'a sert bakışlar göndermişti Tao. ''Ah, Tanrım! O sen misin?'' Gidip Baekhyun'un boynuna sarıldı ardından yanaklarını öpüp elleriyle iki yanağını mıncırarak Chanyeol'a döndü. ''Chanyeol, seni şanslı köpek... Kocanın bu kadar güzel olduğunu neden söylemedin?'' Baekhyun, Yoora'ın elleri tarafından sıkılıp mıncırılmaya devam edilen yanakları utancından kızarmaya başlamıştı.
''Kes sesini abla.'' Ablasının Baekhyun'un yanaklarını sıkan ellerine baktı. Baekhyun'un rahatsız olmuş bir hali vardı. Yüzü kızarmış şaşkın gözlerle ablasına bakarken, elleriyle ablasının ellerini bırakmasını ister gibi tutmuştu. ''Ellerini onun yanaklarından çek abla.'' Nedense onun rahatsız olması hoşuna gitmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Contracted Married / Chanbaek
FanfictionBiri, kendine miras kalan mal varlığını almak için, diğeri kardeşten öte sevdiği kader arkadaşını yaşatmak için yaptıkları anlaşmayla evlenmek zorunda kalan, biri öfkeli, diğeri yaralı iki ruh. Ve onları bekleyen acı ve hüzün dolu bir yolculuk...