Tao, bir hafta önce Xiumin'in ofisinden çıkarken çok sinirliydi. Yoora onu takip etmiş, evine kadar gelip Baekhyun'u görmüştü. Şimdi hergün sabah erkenden geliyor, bütün gün hâlâ daha kendine gelemeyen baygın yatan Baekhyun'a titizlikle bakıyordu.
Aslında Baekhyun hemen hemen düzelmişti ama bir türlü uyanamıyordu. Kyungsoo, 'yaşadığı travma yüzünden dış dünya ile ilişkisini reddediyor' diye açıklamıştı bu durumu. Son üç gündür eve gelen psikolog, Baekhyun uyusa da onunla konuşuyor, rahatlatmaya çalışıyordu.
Yüzündeki, bedenindeki morluklar ve yaralar büyük ölçüde geçmişti. Yarı baygın halde yatıyordu. Etrafının farkında değildi, neredeydi? Ne yapıyordu? Bilmiyordu.
Tao, Luhan'ı arayarak Sehun'u biraz daha oyalamasını istemişti. Baekhyun'un sadece bir kaza geçirdiğini, bu yüzden Sehun'un üzülmesini istemediğini anlatmıştı. Sehun, hergün Baekhyun'la konuşmak için arıyordu. Tao her seferinde bir bahane uydurup geçiştiriyor, ama daha ne kadar oyalayabileceğini bilemiyordu. Bir hafta daha Jeju da kalmak zorunda olduğunu öğrenmek Sehun'u yeterince üzmüştü. Baekhyun'la da konuşamadığı için oldukça endişeli olduğunu biliyordu Tao.
Tao, Baekhyun'u kontrol etmek için odaya girdi. Baekhyun yatakta yan dönmüş dizlerini kendine çekmiş, kollarıyla karnını bir şeyi korumak ister gibi sarmış yatıyordu. Yüzünde garip bir gülümseme vardı. Yoora endişeli gözlerle yatakta oturmuş eli Baekhyun'un omuzunda onu izliyordu.
''Bir sorun mu var, Yoora abla?''
Yoora, önce duymamış gibi bekledi sonra başını salladı aklı karışmış gibi görünüyordu.
''Az önce Baek kendi kendine mırıldanıp durdu.''
''Abla, Baek sürekli mırıldanıp duruyor zaten''
Yoora içini çekti. ''Biliyorum Tao ama bu seferki çok anlaşılır ve garipti.''
Tao yatağın yanına yaklaştı. ''Nasıl yani?
''Az önce Baek, söz veriyordu.'' Bir süre Baekhyun'a baktıktan sonra Tao'ya dönüp devam etti. ''Baek, Tanrı'ya ve annesine söz verdi.''
''Söz mü? Ne sözü?'' Tao, şaşkın bakışlarla Yoora'ya baktı.
''Söz veriyorum Tanrım. Emanetine iyi bakacağım. Söz veriyorum mucizemize iyi bakacağım anneciğim.'' Yoora, Baekhyu'un sözlerini tekrarladı. ''Sonrada yan dönerek kollarını karnına dolayıp gülümsemeye başladı. Sence ne demek istedi Tao?''
''Belkide rüya görüyordur abla. Güzel bir rüya,'' dedi Tao düşüncelere dalarak.
''Belkide,'' dedi Yoora tekrar Baekhyun'a bakarak.
•
•
•
Chanyeol, ablasından Baekhyun'un durumunun kötü olduğunu öğrendiğinden beri kendini kötü hissediyordu. Deli gibi onu görmek istiyordu, aklı ve düşünceleri sürekli Baekhyun'la doluydu. Bir haftadır kendinde değildi hiçbir şeye odaklanamıyor, içinden çalışmak gelmiyordu.
Bir hafta önce Tao, Xiumin'in ofisinden peşinde ablası ile çıktıktan sonra, Xiumin ona çok kızmış, demediğini bırakmamıştı. Haklıydı ama bilerek yapmamıştı ki, sarhoştu. Geceleri uyuyamıyordu, uykuya daldığı zamanlarda ise sürekli Baekhyun'un acı dolu yüzünü ve 'yapma... lütfen' diyen yalvaran sesini duyuyordu. Baekhyun içine işlemişti adeta.
Son iki gecedir bu görüntülere ve seslere küçük bir çocuğun gölgesi ve gülen seside eşlik etmeye başlamıştı. ''Deliriyorum galiba,'' diye söylendi. Ama garip bir biçimde bu gülen çocuk sesi ona huzur veriyordu.
Eun Mi ile arasıda iyi değildi. Eun Mi sürekli onu arayıp duruyor, gelmesini istemediği halde ofise gelerek onu rahatsız edip duruyordu. Neden sadece rahat vermiyordu ki? İki gün önce tartışmışlar ve Chanyeol bir süre görüşmek istemediğini söyleyerek onu ofisinden göndermişti. Son zamanlarda yakın arkadaşı, aynı zamanda aile dostu olan Lay de ona oldukça ters davranmaya başlamıştı. Nedenini araştırıp soracak kadar bile güçlü hissetmiyordu kendini.
Eun Mi'yi kendinden uzaklaştırdıktan sonra hiç üzülmediğini, hatta onu özlemediğini fark etmişti Chanyeol. Hani onu seviyordu? Peki öyleyse şimdi neden onun için değilde Baekhyun için üzülüyordu? Neden Eun Mi'yi değil de Baekhyun'u görmek istiyordu? Neden aklı ve düşünceleri Baekhyun'la doluydu?
Neden?
•
•
•
Eun Mi, Chanyeol'la tartışıp ofisten çıktığı günden beri deliye dönmüş gibi hareket ediyordu. Lay de aynı Eun Mi gibi sinirliydi.
''Eun? Chanyeol gerizekalısıyla neden tartıştınız? Neler oluyor?''
''Ah, Lanet olsun Lay! Bilmiyorum. Birdenbire tartışmaya başladık ve bir süre görüşmek istemediğini söyleyerek beni ofisinden kovar gibi gönderdi. İki gündür de ne arıyor, ne de soruyor.''
Lay, oturduğu koltuktan sinirle kalktı. Odanın içinde aşağı yukarı dolanıp söylenen Eun Mi'nin kolunu sıkıca tutarak durdurdu, yüzüne eğilip sinirle bağırdı.
''Bana bak Eun, bir an önce Chanyeol'la aranı düzeltmeye bak yoksa senin canını çok fena yakarım,'' derken diğer eliyle çenesini tutup sıktı Eun Mi'nin.
Eun Mi acıyla inledi. Lay'den böyle bir hareket beklemiyordu ama Lay'in sinirlenince neler yapabileceğinide biliyordu. Korkuyla açtığı gözleriyle Lay'e baktı.
''T- Tamam Lay, elimden geleni yaparım,'' diyerek yutkundu.
''Elinden geleni değil Eun, sadece yapmanı istiyorum,'' diye tısladı adeta Lay. Gözlerini öfke ateşi bürümüştü.
''Sadece yap...''
•
•
•
•
============================
Y/N: Hepinize kucak dolusu sevgiler 🙆
Ben bu hikayedeki Lay'i çok seviyorum ya 🤣
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarmısınız lütfen?
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın, mutlu kalın 💙💙💙💙
Hepinizi klasik Baekhyun öpücüğüyle öpüyorum 😙😙😙😙 mu mu mu mu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Contracted Married / Chanbaek
FanfictionBiri, kendine miras kalan mal varlığını almak için, diğeri kardeşten öte sevdiği kader arkadaşını yaşatmak için yaptıkları anlaşmayla evlenmek zorunda kalan, biri öfkeli, diğeri yaralı iki ruh. Ve onları bekleyen acı ve hüzün dolu bir yolculuk...