Anne ve babası gülerek ona bakıyordu, Beakhyun'un gözleri doldu. Çok çok uzun zamandır onlarla yeniden kavuşacağı zamanı bekliyordu. Her ikiside onun için kollarını açınca koşarak o kolların huzurlu sıcaklığına kendini bıraktı. Onları o kadar çok özlemişti ki, onaltı yıl sonra yeniden aynı sıcaklık ve huzurla dolu kollarında olmak, onların kokusunu hissetmek, gülen gözlerle kendisine bakmalarını görmek tarifi imkansız bir mutluluk vermişti.
Ağladı, hem de çok. Hem mutluluktan hemde utançtan. Utanıyordu. Anne ve babasına bu şekilde yıpranmış ve kirlenmiş ruhuyla kavuşmak onu utandırıyordu. Yıllarca onların özlemini duymuş hep kavuşacakları günü beklemişti ama bu şekilde kirlenmiş olarak değil.
Annesi sevgi dolu kollarıyla sıkı sıkı sararken babası saçlarını okşadı. Annesi duymayı özlediği o yumuşak tatlı sesiyle, ''Ağlama meleğim... Sakın utanma... sen her zaman bizim saf ve temiz bebeğimizsin...'' diyerek saçlarına öpücük kondurdu. Baekhyun, annesinin göğsüne gömdüğü başını kaldırıp ona gülümseyen annesine yaşlı gözlerle baktı. ''Anneciğim ben...'' diyebildi gözlerinden yeniden akmaya başlayan yaşlarla.
''Şişşt... Konuşma bebeğim,'' derken annesi Baekhyun'un başını yeniden göğsüne bastırdı, babası elini sırtına koyup yavaşça okşarken, ''Sakın ağlama oğlum güçlü ol, her şey yolunda,'' diyordu. Annesi yüzünü ellerinin arasına alıp gülen gözlerle onun gözlerinin içine baktı.
''Gitmelisin...''
Baekhyun itiraz etti. ''H-hayır, istemiyorum anne.''
''Gitmelisin...'' diye tekrarladı annesi fısıldar gibi bir sesle. ''Gitmelisin, henüz çok erken.''
Baekhyun başını salladı. Gitmek, onları bırakmak istemiyordu direndi. ''Hayır. Gitmek istemiyorum... Orada siz yoksunuz, b-ben yanlızım beni koruyacak kimsem yok.''
''Annen haklı oğlum, henüz çok erken...''
Baekhyun daha çok ağlamaya başladı annesi onu kollarına alıp dudaklarını saçlarına bastırdı. ''Ağlama meleğim, biz burada senin bize geleceğin zamanı beklerken huzurlu ve mutlu yaşantını izleyeceğiz.''
''B-ben... Mutlu olmak istemiyorum, sizinle kalmak istiyorum.''
''Peki ya Sehun ne olacak. ya da Tao?'' Annesi gözlerinin içine bakarak sordu. ''Onları orada senin acınla yanlız mı bırakacaksın?''
''S-sen onları tanıyor musun anneciğim?''
''Annen ve ben, yıllardır büyümeni gururla izliyoruz oğlum, her zaman senin yanındayız,'' dedi babası.
''Evet meleğim, senin nasıl güzel ve iyi kalpli bir genç olmanı gururla izliyoruz,'' diyerek devam etti annesi. ''Sehun'un sana ihtiyacı var onu yalnız bırakamazsın.''
''A-ama gidersem sizi göremem, sizi özlerim,'' diyebildi Baekhyun hıçkırıklarının arasında. ''Biz de seni özlüyoruz Baekkiem...'' Küçükken onu severken söylediği gibi söyledi annesi. ''Ama şimdi gitmelisin. Baban ve ben hep yanındayız seni her zaman seveceğiz.''
Baekhyun sıkıca sarıldı kokusunu, yumuşak sıcaklığını özlediği annesine, yıllardır özlediği huzur veren kokusunu içine çekti. ''Seni seviyorum anneciğim.'' Ardından aynı şekilde babasına sarıldı. ''Seni seviyorum babacığım." Anne ve babası ona gülerek bakıp aynı anda, "Seni seviyoruz oğlum, minik bebeğimiz," dediler.
''Hadi, bak.'' Daha önce fark etmediği ışıl ışıl parlayan kapıyı gösterdi annesi. ''Seni bekliyor, onu daha fazla bekletme.''
''Baekkk!''
Tao'un sesi bu beyaz huzurlu boşlukta yankılandı. Tao burada mıydı?
Unutma, biz daima senin yanındayız. Ne zaman özlersen gökyüzüne bak, baban ve ben orada olacağız... Vakit dolup yanımıza gelene kadar mutlu ol, huzurlu yaşa hiçbir şey için üzülme. Seni burada bekliyor olacağız.''
Baekhyun, ağlayarak tekrar anne ve babasına sarıldı. Yanlarından ayrılıp ışıl ışıl parlayan kapıya onlardan gözünü bir kez bile ayırmadan yürüdü, üşüyordu hem de çok. Ruhu acımaya başladı. Elini kapıya uzatıp açmadan önce son kez baktı ailesine. İkisi de gülümseyip ona el sallıyordu. Baekhyun'da onlara el salladı kapıyı acıp gideceği an annesinin güzel sesini duydu, dönüp baktı. ''Bebeğim, o kötü biri değil. Güven ona ve küçük mucizenize iyi bakın,'' diyerek gülümsedi.
Baekhyun, annesinin son sözleri zihninde yankılanırken, açılan kapıdan yayılan ışık demetinin içine doğru çekildi. Etrafı mavi bir ışıkla çevrirdi ve hızla düşmeye başladı. Elleri ve bacaklarını açmış sırt üstü düşüyordu. Soğuk, çok fazla soğuk vardı. Yaralı ruhunun titrediğini hissetti, işte o ses, Tao'un uzaktan gelen onun adını haykıran sesi.
''Baekkk....''
•
•
•
Baekhyun, kasılarak sarsılan bedeninin acısıyla yattığı yerde gözlerini aralamaya çalıştı, zihni bulanık olduğu için nerede olduğunu algılayamadı. Biri kapıyı yumruklayıp, aynı zaman da zile basıp duruyordu doğrulmaya çalıştı, başaramadı. Bedenine yayılan acıyla gerçekliğe geri döndü yaşananlar tek tek beynine birer çivi gibi saplanıp acı vererek zihnine doldu. Ağlamaya başladı. Bedeninden akan su, soğumuş duş kabininin sert soğuk zemininde bedeninin daha da soğumasına neden olmuştu.
Titriyordu, onca acısının içinde bir de soğuk yüzünden titriyordu. Gerçeklik hızla beynini ve bedenini sararken ruhu yaşadıklarının etkisiyle titriyor göz yaşları kendi kendine bağımsızlığını ilan etmişcesine yanaklarından aşağıya yuvarlanıp akan suya karışıyordu. Tao kapının dışından sesleniyordu.
''Baekkkk...''
Baekhyun doğrulmaya çalıştı yaptığı bu hareket tüm bedenine milyonlarca iğne batırılıyormuş hissi veriyordu. Sesinin çıktığı ölçüde onun adını söylemeye çalıştı.
''T-Tao...''
Kurumuş boğazından, yara içindeki dudakları ve ağlamaktan kısılmış sesi yüzünden cılız çıkan sesi yeterince güçlü değildi.
''Y-yardım et...''
Soluksuz kalan ciğerleri gözlerinin kararmasına neden oldu, bir kez daha bilinci kapanırken başı sert ve soğuk ıslak zemine geri düştü...
•
•
•
•
=================================
Y/N: Hepinize kucak dolusu sevgiler 🙆
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarmısınız lütfen?
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın, mutlu kalın 💙💙💙💙
Hepinizi klasik Baekhyun öpücüğüyle öpüyorum 😙😙😙😙 mu mu mu mu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Contracted Married / Chanbaek
FanfictionBiri, kendine miras kalan mal varlığını almak için, diğeri kardeşten öte sevdiği kader arkadaşını yaşatmak için yaptıkları anlaşmayla evlenmek zorunda kalan, biri öfkeli, diğeri yaralı iki ruh. Ve onları bekleyen acı ve hüzün dolu bir yolculuk...