Odasında oturmaktan sıkılmış olan genç kadın, ayakkabılarını aramak üzere üst kata ilerlerken babasının oluşturduğu dijital asistanın sesi odada yankılanmıştı. "Bayan Stark, Ajan Barton ve Ajan Romanoff'un ekipmanları üzerinde yaptığınız yenilemeler tamamlandı."
Ayakkabılarını ayağına geçirmekte olan Ashley, memnun bir ifadeyle başını salladı ve ufak bir el hareketiyle ayakkabılarının bağcıklarının ikisi de bağlanmıştı.
Normal adımlarla asansöre doğru yürürken, merdivenleri kullanmayı tercih ederek yön değiştirdi ve laboratuvarına girmeden önce ortak oturma alanına uğradı, Yüzbaşı ve Natasha oturmuş, bir konu hakkında tartışıyorlardı. "Ne tartışıyorsunuz öyle?" diye seslendi ikiliye, oturma alanı ile bitişik olan mutfaktaki kahve makinesinden bir kupaya kahve doldururken.
Ashley'in canlı ve neşe kırıntıları hissedilen sesini duyan Romanoff ile Rogers, kafalarını kaldırıp kıza bakmışlardı, ciddi ifadeleri yüzlerinden silinirken sırtlarını geriye yaslamışlardı. "Kahve istiyor muydunuz?" diye sordu genç Stark, ufak bedenini koltuğa atarken. "Hemen halledebilirim."
Ufak bir tebessüm ile Natasha, Steve'e baktı. "Ben alırım, Steve?"
"Güzel olur," diye mırıldandı Yüzbaşı. Ashley'in elinden çıkan gri sis - duman karışımı parıltılar hızlıca iki kupaya kahve doldurup bir tepsiye konarak ikilinin oturduğu koltuğun önündeki sehpaya bırakılmıştı, genç kadın ellerini saatinden çıkan hologram ekranda gezdirirken gülümsedi. "Afiyet olsun."
Sessizce kahvelerini içen Romanoff ve Rogers'a kaçamak bakışlar atarken homurdandı ve ikisine dik dik bakarken ayağa kalktı. "Sohbetinize doyum olmuyor sizin de."
Tripli hali Steve'i güldürürken, Natasha tepki vermeden boşluğu izlemeye devam etmişti. Normal şartlarda Romanoff, Stark'ın triplerine asla kayıtsız kalmazdı, bu durum Ashley'in, Natasha'nın kafasında dönüp onu rahatsız eden bir şeyler olduğunu hissetmesi için geçerliydi.
"Hey, Nat," dedi kızıl kadına bakarken. "Kıyafetinin yenilemesini bitirdim, başka özellikler de ekledim. Laboratuvara gidiyorum, görmek ister misin?"
Adını duymasıyla kafasını hızla kaldırıp Ashley'e baktı Natasha, sorusunu algıladığında gülümseyerek başını salladı ve kupayı sehpaya bırakarak ayağa kalktı. "Güzel olur," diyerek asansöre yönelen kızın arkasından yürüdü. Asansöre bindiklerinde "Laboratuvarıma," komutunu verdi Ashley ve önündeki boşluğu izledi, kapı açıldığında Natasha'nın ardından asansörden indi.
Kapıda bulunan güvenlik sensörüne doğru ilerlerken, Natasha arkasında kalmıştı. "Laboratuvarın kapısını aç, Karmen," dedi sensöre elini okuturken. Ardından şifresini girdi, asistanının kapıyı açması için beklerken "Ses izi isteniyor," cümlesiyle kendinden emin bir duruşla konuştu.
"Ashley Stark."
― ― ―
"Sen, gerçekten dahisin," diye mırıldandı Natasha yüzündeki memnun gülüşle. Stark ise sandalyesinde ona dönmüş, alayla saçlarını karıştırarak ayağa kalkmıştı. "Bir Stark olduğumu unutma," dedi ajanın yanına gelip kalçasını arkasında duran tezgaha yaslarken, hologram ekrandan kostümü inceleyen Natasha'nın tam karşısında duruyordu.
Kızın bakışlarının boşluğa yöneldiğini gören kadın, hologramı elini savurarak kapatırken sordu. "Stark demişken, bu konuyla ilgili ne hissediyorsun?"
Ashley, derince nefes aldı, aşağı düşmüş başını kaldırıp Natasha'nın yeşil arası gözlerine baktı. "İlk başlarda şaşırdım, hatta babama çok fazla kızdım. Ama uyandığımda, gözlerindeki bakış, tüm öfkemi yutturdu bana. Açıkçası, ya bu bir yalansa, diye gerçekten çok korkuyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OBSIDIAN: Stark's Daughter
Fanfiction[ Wattys2020 Hayran Kurgu Kazananı ] ✯ "Gitmeme izin ver," diye fısıldadı güçlükle göz yaşları içerisindeki bedene, onu, elini bırakması için ikna etmeye çalışıyordu. "İyi olacağız, sorun yok." ✯ "Seni korumak için ne gerekirse gereksin, yapacağım...