"Şu kıçını koltuktan kaldırmak gibi bir niyetin var mı, Barnes?"
Televizyon ile arasına giren Natasha'ya dik dik bakarken kalın bir sesle "Hayır." demiş ve yüzünün daha da asılmasına sebep olmuştu, birkaç saniye sonra yüzüne üç yastık fırlatıp söylenerek salonu terk etmişti. Pişman mıydı?
Asla.
Televizyonu izliyor olsa da, kafası çok başka bir yerdeydi, tahminen Ashley neredeyse orada. HYDRA'nın elinden kurtulup Yenilmezler'e katıldığından beri gözlemlediği bu kız, asil ve güçlü karakterde biriydi. Stark ile aralarında anlaşılamaz bir bağ olduğunu görmek için harika bir gözlemci olmaya ihtiyacı yoktu, ikilinin birbirlerine olan bakışları her şeyi birkaç saniyede ortaya döküyordu. Kaldı ki Stark'ın sevgilisi Pepper bu duruma hiçbir şekilde tepki göstermiyor aksine Ashley'i o da fazlasıyla seviyordu, bu Bucky'yi rahatsız ediyor muydu?
Fazlasıyla.
Neredeyse tüm rutinlerini ezberlediği bu kızı başka biriyle yakın görmekten hoşlanmıyordu. Zarar göreceğinden endişelendiği için değildi, kesinlikle, Ashley'i tek başına bir grup adamı toz ederken görmeye yeterince alışıktı.
Bucky Barnes'ı endişelendiren kısım, onun yorgun ruhunun daha da yorulmasıydı. İkizinin intikam zırvalıklarının onu ne kadar kırıyordu tahmin edemiyordu, tek bildiği o bitkinliğini saklamayı çok iyi bilen biriydi.
Stark'a yaklaşabilmesi bir yana, diğer herkes ile de iyi anlaşabiliyordu. Tabii, Stark'a yaklaşabilmek ayrı bir kabiliyet istiyordu, burada hemfikirdi. Bu kabiliyet ise Pepper, Ashley ve Natasha'da bulunuyordu ki, Natasha ve Stark her daim muhalefet olmalarına rağmen iyi anlaşabilirlerdi.
Pepper yani Stark'ın sevgilisi, Ashley'e gerçekten iyi ve yakın davranıyordu, duyduğuna göre Stark'ın Pepper'a açılmasındaki etken Ashley'di. Bu sebepten Pepper, sevdiği adam ve Ashley arasına girmiyordu, Stark ve Adams'a güveniyordu.
Bucky de güveniyordu - konuyla hiçbir alakası olmamasına rağmen - fakat yine de hoşuna gitmiyordu.
Steve'in asansörden inip kendisine doğru geldiğini fark edince yayılmakta olduğu koltukta daha düzgün bir pozisyon aldı ve hafifçe sırıttı. "Ne oldu, Yüzbaşı?"
Steve, sıkıntıyla nefes verdi. "Sizin gibi kaçıklardan oluşan bir süper kahraman ekibine liderlik etmeye çalışıyorum, başka ne olabilir? Özellikle Tony ve Ashley, ikisi birer orduya bedeller zaten. Bir araya geldiklerinde ne oluyorlar, sen de biliyorsun." Kızın adı geçmesiyle kaşlarını çatıp koltukta doğruldu. "Bir sorun mu var, Steve?"
Çatık kaşları ile çenesini kaşımakta olan dostu Barnes'a dönüp güçlü bedenini koltuğa bıraktı. "Ashley yaklaşık üç saat önce çıktı. Hala dönmedi, endişelenmeye başladım." Yüzüne bakıp büyük tesiste dolaşmakta olan Stark'ı işaret etti Bucky. "Stark biliyordur, ona sor."
Steve, Bucky'nin aesindeki rahatsızlığı anlamış olacak ki, yüzünde yumuşak bir ifadeyle gülümsedi. "Onu gerçekten seviyorsun, ha, Buck?"
Bu defa kaşlarını çatan Bucky'di.
"Ne alakası var şimdi?" diye yalanlamaya çalıştı onu, fakat pek işe yaramamıştı. Nihayet pes etti ve uzun zamandır sakladığı hislerinin ifade edilebilir şekilde dudaklarından dökülmesine izin verdi.
"Fazlasıyla yorgun olduğu, gözlerinden belli Steve. İkizinin öfkesi onu korkutmuyor ama kırıyor, çünkü o öfkenin bize, bizi geçtim insanlara yansıması durumunda yapılması gerekecek şeylerin farkında. Anne ve babasını kontrol edemediği güçleri sayesinde öldürmüş olduğu gerçeği ile hala barışamamış, hatta kendisine olan sebepsiz öfkesi her saniye artıyor. Onların ölümüne - kendi kafasında böyle düşünüyor - sebep olmuş olduğu için kardeşinden özür dilemek istiyor, ama gözden kaçırdığı bir şey var. Daphne'nin içindeki şeylerin asıl sebebi ailesinin ölümü değil, Ashley'i kıskanıyor olması."
Hafif bir şaşkınlık yaşayan Steve, şaşkınlığını sonraya saklamaya karar verip tekrar ona baktığında mavi gözlerinde beliren üzüntüyü görmüştü. "Daphne'nin, Ashley'i kıskandığını mı düşünüyorsun?"
Başını sallayıp konuşmaya devam etmeden önce derin bir nefes alıp uzun zaman önce kestirmiş olduğu saçlarını karıştırdı.
"Ashley, her ne kadar kırgın ve üzgün de olsa yalnız değil. Tony, Natasha, sen, kısacası ekip ile beraber. Ama Daphne'nin öyle olduğuna inanmıyorum, birileriyle iş birliği yapıyor olsa da bu sadece bir iş, aralarında duygusal bir bağ yok. Ve Daphne, ikizinin ne kadar üzgün olduğunu göremeyecek kadar kıskanç ve öfkeli, ruhu kararmış onun. Kendi yaptıklarının - ikizini yapayalnız bırakmasından bahsediyorum - farkında bile değil."
Başını sallayıp Kış Askeri'nin yüzünü incelemeye devam etti Steve, ki büyük ihtimal kafasından geçirdiği şeyleri anlamaya çalışıyordu, Bucky ise onu umursamadan televizyona baktı. Açtığı filmi izlemeye kaldığı yerden devam edecekken tesisin dijital yöneticisi ve Stark'ın asistanı olan Jarvis'in sesini duydum. "Yüzbaşı Rogers, Çavuş Barnes; Bay Stark, Ajan Romanoff, Ajan Barton ve Doktor Banner sizi toplantı salonunda bekliyorlar."
"Anlaşıldı, Jarvis," dedikten sonra Bucky'ye baktı Steve. "Artık o kıçını kaldırmanın zamanı geldi Bucky."
"Anlaşıldı, Yüzbaşı," diye mırıldanıp koltuktan kalktı ve Steve ile beraber asansöre binip toplantı salonuna girdi. Herkesin endişeli hali Steve'i alarma geçirmiş olacaktı ki, lider olduğunu belli eden bir havayla neler olduğunu sordu. Aldığı cevap ise ikisinin de sinirle birbirine bakmasına sebep olmuştu.
"Ashley ile iletişimi kaybettik, Steve," dedi Natasha. "O kayıp."
Bir Yenilmez'in aniden iletişimini kesmesi, tüm ekibin alarma geçmesi için fazlasıyla yeterli bir etkendi. "Planımız ne?" dedi Bucky önündeki ekranla uğraşan Stark'a bakarak. "Jarvis'in tarama gücünü ve kaynaklarını yükseltiyorum, dünyanın her yerindeki kaynakları kullanabilmesi için, bu onun konumunu belirlememizi kolaylaştırır. Ben konumu belirleyene kadar hazır olsanız iyi edersiniz, bekleyecek vaktimiz yok."
"Duydunuz," dedi Steve, gür bir sesle. "Yenilmezler, toplanın."
― ― ―
Silahlarını alırken, metal koluna bir defa daha baktı Bucky. HYDRA'nın elinden kurtulduğunda bu koldan da kurtulmak istemişti fakat yapamamıştı, çünkü beğense de beğenmese de Kış Askeri onun bir parçamdı. Sadece eskisi gibi, yetenekleri HYDRA tarafından kullanılmıyordu, beynim Bucky'nin kontrolündeydi.
Ceketini giydikten sonra maskesini de taktı ve aynanın karşısına geçip kendine baktı, herkesin korktuğu, varlığı ve yokluğu ayırt edilemeyen Kış Askeri, bir Yenilmez'di. Ve sevdiği kadını kurtarmaya gidiyordu.
"Süslenmen bittiyse gitmeliyiz, Barnes," diyerek dalga geçen Clint'e gülüp yanına ilerledi Bucky, asansöre binip direkt olarak toplantı salonuna girdiler. Steve ve Natasha ekranlara bakarak hızlıca tuşlara basan Tony'ye bakıyordu, birkaç saniye sonra Stark parmağını şıklattı. "Buldum onu! Jarvis, koordinatları hangardaki Quinjetler'den üçüne uygula. Ayrıca zırhımı da aktive et, Iron Man geri dönüyor."
"Bir yere gitti de bizim haberimiz mi yok?" dedi kalın, hafif aksanlı bir ses. Bu, Thor Odinson'dan başkası değildi.
Herkes gülerek ona baktığında, Tony de gülüyordu. "Hoş geldin, Kırılma Noktası," dedi. "Gelişin için hissettiğim duyguları, Ashley'i geri alınca ifade edeceğim." Kaşları çatılan Thor, Steve'e baktı. "Nerede o? Ne oldu? Kim kaçırdı onu?"
"Henüz bilmiyoruz, konumunu belirledik. Gidip getireceğiz onu, geliyor musun?"
"Tabii ki, Yüzbaşı," dedi Thor alayla. "Ne sandın?"
Ardından Tony hariç herkes hızlı bir şekilde hangara ilerledi, jetlerin önüne geldiklerinde Tony de zırhı ile oradaydı.
"Üç jet hazır, ben zırhımla gideceğim. İkişer olarak jetlere geçin, eğer fazla asker olursa onları etkisiz hale getirmek fazla jet ile daha kolay olacaktır. Yenilmezler, Adams'ı geri getirelim."
Hepsi onu onaylayarak jetlere ilerledi. Steve ile Bucky, Natasha ile Clint, Thor ile Banner beraberdi, herkes birbirini dikkatli olması için uyardıktan sonra tüm jetler havalandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OBSIDIAN: Stark's Daughter
Fanfiction[ Wattys2020 Hayran Kurgu Kazananı ] ✯ "Gitmeme izin ver," diye fısıldadı güçlükle göz yaşları içerisindeki bedene, onu, elini bırakması için ikna etmeye çalışıyordu. "İyi olacağız, sorun yok." ✯ "Seni korumak için ne gerekirse gereksin, yapacağım...