Bölüm 27: Büyük Bir Sorun Var

924 74 9
                                    

Arabadan inerek karşısında duran büyük binaya girdiğinde, saat tam olarak, 15.00'a gelmişti. Ufak bir sırıtış ile SHIELD binasındaki güvenlik kontrolü ile ilgilenmeden asansöre ilerledi, babası tarafından atılmış olan "en üst kattaki toplantı salonundayız" mesajına göz attıktan sonra "Toplantı salonuna," şeklinde mırıldandı.

Sistemden gelen "Giriş yetkisi için erişim bilgileri isteniyor." cevabına, "Ashley Stark." komutunu verdikten sonra yetkisinin onaylanmasıyla, toplantı salonunun önüne ulaşmıştı. En üst kat, sadece Alfa Omega seviyesi yetkililer için açıktı ve tabii ki, Ashley Stark, bunlardan biriydi.

Meksika'da karşılaştığı ve başı her zamankinden daha da belada olan Nick Fury'yi peşindeki adamlardan kurtararak New York'a getirmiş, bu huysuz adamla iyi bir ilişki kurmuştu. Kapıyı tıklatmaya gerek duymadan içeri dalarken, tüm gözlerin kendisine çevrilmesini umursamayarak babasının yanındaki boş koltuğa yerleşti. Fury'nin, "Herkes geldiğine göre, toplantıya başlayabiliriz." sözlerine göz devirip kollarını göğsünde birleştirirken, arkasına yaslanmıştı.

Steve, gayet ciddi bir ifadeyle Fury'yi dinlerken, Natasha, yüzündeki ifadesiz bakışları tüm odada dolaştırıyordu. Ashley ve Tony, konuyu fazla ciddiye -aslında hiç- almadan bir şeyler fısıldaşırken, Bruce, sıkıldığını belli eden ifadesiyle derin bir nefes alarak, Steve'in ciddiyetine sırıtan Clint'e bakmıştı.

"Stark," sözüyle, herkesin dikkati Nick Fury'nin üzerinde toplanmıştı. İki Stark da aynı anda kafasını kaldırırken, şaşkın bakışları, Clint'in hafif gülümsemesine kötü kötü bakan Steve'den, göz bantlı adama yönelmişti. "Evet, Fury?"

"Şu en son ki kesintiler hakkında, ne buldunuz?"

Ashley, gülümseyerek babasına dönerken, Tony de sırıtıyordu. "Bu şerefi bana lütfeder misin, baba?"

"Tabii ki" şeklinde bakışları, kızına geçmesini ifade eden elini doğrulamıştı. Ayağa kalkıp masanın ucuna ilerlerken, parmaklarını saatinin üzerinde gezdirdi genç Stark. Karşılarında açılan hologram ekranın önüne geçerken, boğazını temizlemiş ve konuya girmişti.

"Nükleer santrale yapılan aşırı yükleme, ortak kaynakları kesintiye uğrattı. Santraldeki yükleme, bize, bir deneme izlenimi verdi, çok daha büyük çaplı bir planın denemesi. Eğer dikkat ettiyseniz, ki hiç sanmıyorum çünkü olaya bakmadan bize devrettiniz, santral civarında uçmakta olan tüm uçakların koordinatları karıştı, hatta düşmek üzere olan bir sürü uçak vardı, son anda sistemlerini toparlamamızla ani iniş yapmak zorunda kaldılar fakat, can kaybı olmadı.

Santralde bir patlama yaratmak, o patlamayı uçaklarla güçlendirerek tüm şehri yutturmak veya benim düşüncemle, o uçaklarda ve o anlarda tesiste yer alan spesifik kişileri ortadan kaldırmaktı amaçları, eğer haklıysam, bu bir deneme değil, asıl plandı fakat bir şeyler ters gitti. Bu planı kimseyle paylaşmadım, çünkü eğer paylaşsaydım, mutlaka bir şekilde dışarı sızacaktı. Ekibe güvenmediğim için değil, ama eğer sistemlerimizde açık varsa, bu bilgi kolaylıkla yayılırdı.

Eğer o patlama gerçekleşseydi, babam ve ben de orada hayatını kaybedenlerden olacaktık. Neyse ki, engellemeyi başardık, ayrıca bu işin arkasında kimin olduğuna dair düşüncelerimiz de bulunuyor, hatta sadece düşünce değil, kendisi suçlumuz, Senatör Stern."

Bilgilendirmeyi dikkatle dinleyen ekip, tam konuşmaya başlayacakken, Nick Fury, araya girdi. "Senatör Stern ile ilgileneceğiz, HYDRA ile bağlantısını bulur bulmaz. Sizden isteğim, tetikte kalın. Her an, her şey olabilir. Dağılabilirsiniz."

Fury'nin son sözü ile ayaklanan ekip, birlikte kapıya yönelmiş ve asansöre binmişti. Ashley, babasının kolunun altından başını uzatarak Steve'e yöneldi. "Yüzbaşı, bir planın var mı?"

OBSIDIAN: Stark's DaughterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin