♪ Black Sabbath | Iron Man
― ― ―
"Has he lost his mind? Can he see or is he blind? Is he alive or dead? Has he thoughts within his head?"
Boynuna indirdiği kulaklıklarından yükselen şarkıya mırıldanarak eşlik ederken, bir yandan da kucağındaki tableti kurcalıyordu Ashley.
İki gün önce önlerine getirilen Sokovya Anlaşması, Yenilmezler'in akıbetini belirsiz kılarken, herkes, hiçbir sorun yokmuş gibi davranmayı tercih ediyordu ve bu, genç Stark'ın sinirlerini bozuyordu.
Ortada bir problem varsa, bu problemi görmezden gelmek neye yarardı? Hem de anlaşmanın yürürlüğe girmesine sadece bir gün kalmışken.
Yenilmezler Üssü, şaşırtıcı derecede sessizdi.
Yüzbaşı, zihnini boşaltabilmek için kum torbasına yumruklarını sıralarken, Tony, laboratuvarındaydı. Diana, babasının odasındaki piyanonun başında oturuyor ve bir şeyler çalıyordu, Ashley ise tasarlamakta olduğu yeni yapay zeka ile uğraşıyordu.
Peter, yatağından yuvarlanarak uyandığında ellerini saçlarına attı. Pijamalarını çıkarıp dizleri üstünde biten bir şort ve kolsuz bir kapüşonlu giydikten sonra odasından çıktı. Karşı kapıya ilerlerken, odadan yükselen ses ile ablasının uyumadığını anlamıştı.
Kapıyı ittirip içeri girdiğinde, müzik ile kendinden geçmiş bir şekilde önündeki tablete odaklanmış kıza gülümsedi. "Hey," diye seslenerek yanına ilerlerken, şarkının durmasıyla kapüşonunu açtı. "Günaydın, Pete."
"Sana da günaydın, Ash," diyerek kızın ayaklarını uzattığı büyük koltuğun boş kısmına oturdu. "Ne yapıyorsun?"
Derin bir nefes alıp tabletini kapattı. "Ortama uyum sağlamaya çalışıyorum. Herkes, hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor, ben de öyle yapıyorum." Bu duruma sinirlendiği gayet belliydi. "Aslında herkes değil," dedi Peter gülerek. "Babamın durumunu görmüyor musun?"
Ashley, "babam" kelimesine gülümsedi ve kulaklıklarını çıkartıp sehpaya bıraktıktan sonra bacaklarını kendine çekti. "Bilinmezlikler çok fazla ve bu benim hoşuma gitmiyor," diye yanıtladı.
"Yüzbaşı, anlaşmayı imzalamayacak, Sam, Wanda ve Clint de öyle. Clint zaten emekli olacağını söyledi, ama Sam ve Wanda? Kaçak hayatı yaşamak zorunda kalacaklar, herhangi bir olaya müdahale etmeleri durumunda. Diana hakkında hiçbir fikrim yok, bu anlaşmanın onunla pek bir ilgisi de yok, teknik olarak resmi bir Yenilmez değil sonuçta. Ama babasından ayrı kalmak istemeyecek ve o da kaçak hayatı sürecek."
Kardeşinin endişelerini haklı buluyordu Peter. "Ashley," derken, kızın eline uzandı. "Bu, bizden çıktı artık. Yapabileceğimiz bir şey yok, biliyorsun. Herkes kendi kararını verecek."
"Aslında," dedi Ashley, gri gözlerindeki muzip parıltıyla. "Hayır, hayır, saçmalama!" diye karşı çıktı Peter. "Anlaşmayı imzalatmak için zihinlerini manipüle edemezsin."
İki kardeş didişirken, Tony, laboratuvarında, dehşet içinde hologram ekrana bakıyordu. Elleri, öfke ve aldatılmış hissiyle tüm bedeni titremeye başlarken, derince nefesler alıyordu. "Patron," dedi Friday. "Kalp atışlarınız kontrolsüzce yükseliyor, herhangi birine haber vermemi ister misiniz?"
"Meleğimi çağır," dedi Tony, kendi zorla sandalyeye atarken. Nefes almakta zorlandığını hissettiğinde, üzerindeki kravatı gevşetti ve ellerini başına götürdü.
Bu sırada Friday'in acil uyarısını almış olan Ashley, kalkmış ve hızla merdivenlere koşmuştu. Laboratuvar kapısını açmak için telekinezi gücünü kullandı ve içeri attı bedenini, tamamen titreyen babasını gördüğünde bağırdı. "Baba, ne oluyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OBSIDIAN: Stark's Daughter
Fanfic[ Wattys2020 Hayran Kurgu Kazananı ] ✯ "Gitmeme izin ver," diye fısıldadı güçlükle göz yaşları içerisindeki bedene, onu, elini bırakması için ikna etmeye çalışıyordu. "İyi olacağız, sorun yok." ✯ "Seni korumak için ne gerekirse gereksin, yapacağım...