Gözlerini açtı ve yatakta doğruldu Ashley, etrafa göz gezdirdi. Odasında, yatağında yatıyordu. En son hatırladığı Natasha ile jete binip yola çıkmalarıydı. "Uyuya kalmışım," diye mırıldandı kendi kendine. Sırtını yatak başlığına yaslayıp dizlerini kendine çekti ve gözlerini ovuşturdu, birkaç saniye ardından Jarvis'in sesi odada yankılandı. "Günaydın, Bayan Adams. Yüzbaşı Rogers, Bay Stark ve Çavuş Barnes sizi toplantı salonunda bekliyor."
"Tamam, Jarvis, onlara birazdan orada olacağımı söyle lütfen."
Yataktan kalkıp tuvalete girdi ve yüzünü yıkadı, ardından dişlerini fırçalayıp banyodan çıktı. Üzerindeki pijamaları çıkarıp beyaz tişört, siyah eşofman ve siyah spor ayakkabılarını giyip odasından çıktı. Asansöre binerek beşe bastı, birkaç saniye sonra beşinci kattaydı. Asansörden inip toplantı salonuna girdiğinde Tony'nin Steve'e bakarak güldüğünü ve bir şeylerle alay ettiğini fark etmişti, bu yüzünde ufak bir tebessüm olmasına sebebiyet vermişti. Ashley'i fark eden Steve ciddileşip Tony'yi dürttü. Tony ise arkasına bakıp gülümsemeye devam etti. "Günaydın, Ash. Güzel uyudun mu?"
"Sayılır," dedi Ashley. "Neden buradayız?"
Steve başıyla koltuğa oturmasını işaret ettiğinde Ashley koltuğa geçip etrafa bakınmaya başladı. Bucky ile aynı ortamda olmak onu birazcık, sadece birazcık geriyordu.
Bucky ise kızın gerginliğini sezmiş, bakışlarını odakladığı yerden yani Ashley'in yüzünden çekip yere odaklamıştı. Ashley ve Bucky arasındaki çekimin hissedilmemesine ciddi anlamda imkan yoktu, fakat ikisi ise hiç durmadan bunu inkar ediyordu. Steve boğazını temizleyip Tony ve ikilinin kendine odaklanmasını sağladıktan sonra söze girdi.
"Ash, Daphne ile konuşmaların hakkında konuşmamız gerekiyor."
"Evet, başıma bunun geleceğini biliyordum" der gibi gülümseyen Ashley, derin bir nefes aldı ve sırtını koltuğa yasladı. "Güçlerim ortaya çıktığında, on dört yaşındaydım. Okuldan dönerken okul otobüsü kaza yapmıştı, şoför ve hostes dahil herkes yapılan onca müdahaleye rağmen ölmüştü ve hayatta kalan tek kişi bendim.
Uyandığımda, beni hayata döndürebilmek için vücuduma olması gerekenden çok daha fazla elektroşok verdiklerini söylediler. Ayrıca kan kaybım da fazla olduğu için bir kişi bana kan bağışında bulunmuş. O kişinin kanında birtakım gariplikler olduğunu düşünmüştüm, haksız değildim. Kan bağışından önce ve sonraki kan testi sonuçlarımı değerlendirttim, o kanda değişik bir şeyler vardı. Sanırım vücuduma giren fazla elektroşokla bir araya geldiği için bana bu güçleri verdi. On dört gün boyunca komada kalmışım, uyandığımda saçlarım tamamen griydi. Zihin manipülasyonu, hava kontrolü ve telekinezi yapabildiğimi eve döndükten bir süre sonra fark ettim.
Küçüktüm ve güçlerimi saklamam gerektiğini düşünmemiştim, dahi de olsam, sadece düşünememiştim. Ailem güçlerimi gördükçe benden korkmaya, uzak durmaya ve nefret etmeye başladı, her geçen gün korkularının arttığını hissediyordum. On dört yaşımdan on yedi yaşıma kadar bu devam etti, on beş yaşımda Harvard'da okurken, bir daha eve dönmeyeceğime dair kendime söz vermiştim.
Fakat planlarım pek başarılı olmadı. On beş yaşındaydım, beni görmek istediklerini söyledikleri için istemeyerek tatilde eve gittim, gittiğimde ise olan şeyler güzel değildi. Anne ve babamla ciddi bir kavga ettim, en sonunda öfkem yüzünden güçlerim kontrolden çıktı ve zihinlerini manipüle ettim."
Çatık kaşlarla onu izleyenlerden biri olan Tony, sordu. "Ne yaptırdın onlara?"
Ashley, başını öne eğdi. "Kendilerini imha ettirdim. İsteyerek değildi, o zamanlar güçlerimi kontrol etmeyi bırak, kullanmayı bile bilmiyordum. Bu hale geleceğini düşünmemiştim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OBSIDIAN: Stark's Daughter
Fanfic[ Wattys2020 Hayran Kurgu Kazananı ] ✯ "Gitmeme izin ver," diye fısıldadı güçlükle göz yaşları içerisindeki bedene, onu, elini bırakması için ikna etmeye çalışıyordu. "İyi olacağız, sorun yok." ✯ "Seni korumak için ne gerekirse gereksin, yapacağım...