Aldığı yosun kokusuyla açtı gözlerini genç kız. Oysa soğuk ve karanlık bir depoda uyanmayı bekliyordu. Etrafına bakındı bir süre. Oldukça lüks bir teknede olduğunu fark ettiğinde aklına Çağatay geldi. Adamın ailesine yaptıklarını hatırladığında içinde yeşeren korkuya engel olamadı. Olduğu yerde çırpınarak bağlandığı iplerden kurtulmaya çalıştığı sırada tepesinden gelen ayak seslerini duymasıyla hareket etmeyi bırakarak kapıya döndürdü bakışlarını Merdivenlerden inen adamı gördüğünde bu sefer şaşkınlıkla açıldı gözleri. Belki de görmeyi beklediği en son insan karşısında duruyordu.
''Sonunda uyandın güzelim''
.
.
.
O sırada Korumalar Karaca'nın yokluğunu fark etmiş ve merdivene bırakılan notu bulmuştu. Azer'in Karaca konusunda hassas olduğunu bilen Mert böyle bir haberi telefonda vermek istememiş ve Azer'le eve gelmesi gerektiği üzerine bir konuşma yapmıştı. Mert'ten aldığı telefonla bütün işlerini bırakan Azer sinirle çıktı depodan. Mert'in sabah tembihlediği şey üzerine aradığını düşünüyordu Azer. Başka bir ihtimal olabileceği aklının ucundan geçmemişti bile.
Korumalar ise panik içinde adamın eve dönmesini bekliyordu. Uzaktan adamın arabasını gördüklerinde açtılar kapıları. Azer arabasından indiğinde Mert karşıladı onu. Karşısındaki adamın gözlerindeki korkuyu gören Azer o an bunu umursamamaya karar verdi. Önce Celasun'un cezasını kesecekti.
''Nerde lan o Celasun?!''
''Ne Celasun'u abi? O nerden çıktı?''
''Olum beni o yüzden çağırmadın mı?''
''Yok abi, ben şey için çağırdım...''
''Ne için çağır- Ne oldu lan bunların suratına?''
''Ben de onun için çağırdım abi... Siz gittikten sonra biri ya da birileri saldırmış bunlara. Bayıltmışlar...''
''Eee bişey mi oldu birine? Anlatsana oğlum, anam / Karaca iyi mi herkes?''
''Abi Fadik teyze iyi de...''
''Karaca?!''
''Saldırı sırasında bahçedeymiş abi. Bizimkiler ayıldığında koşarak aradık bahçeyi ama bulamadık. Merdivende bu notu vardı abi.''
Karşısındaki adamın uzattığı kağıt parçasını sinirle çekti Azer. Yüreğindeki yangını susturamıyordu bir türlü. Daha sabah kollarında olan kadın şimdi nerdeydi, kimleydi, zarar görmüş müydü hiç birini bilmiyordu. Sevdiği kadını koruyamamanın ağırlığı altında ezildi Azer. Notu yavaş hareketlerle açarken bir yandan da Mert'in dediklerini dinlemeye çalışıyordu.
''Sevdiğim kadını alıkoyarak hayatının hatasını yaptın Azer Kurtuluş! Onu senden geri alamayacağımı düşünerek daha büyük bir hata yaptın. Şimdi birlikte yeni bir hayata yelken açacağız, senden Koçovalı'lardan çok uzakta yeni bir hayata...
-EMRAH''
''Bu Emrah kim diye araştırdık biz abi. Çukur'dan değil ama orayla bir bağlantısını yakaladık. Bu Yamaç'ın ölen karısı, Sena. Onun abisiymiş bu Emrah. Geçen sene Koçovalı'ların baskısıyla ayrılmış İstanbul' dan.''
''Karaca'yla ne bağlantısı var bu adamın?!''
''Valla abi onunla ilgili bir şey bulamadık. Tek bağlantıları o Sena.''
''Bu Emrah denilen adamın gidebileceği her yeri arayın, gerekirse ölün ama bana Karaca'yı bulun!''
''Abi peki Koçovalılar? Onlara haber vermeyecek misin?''