(Ufak bir bilgilendirme bu hikayede Karaca ve Azer'in birbirlerine karşı olan duyguları düşmanlıklarına ağır basmış ve sonunda birbirlerine açılışlar. İlişkilerinin daha çok başındalar)
Azer'in Ağzından
Karaca'yı göremediğim 10.güne açtım bugün gözlerimi. Günlerdir yaşadığım o sıkıntı ona açılamadığım günlerde yaşadığım sıkıntıdan daha ağır geliyordu. Çünkü o zamanlar kokusunu, içinde yaşadığı o fırtınaları ve o evde çektiği yalnızlığı bilmiyordum.
Şimdi ise her şeyi biliyorum ama yanında olamıyorum. Ben ne olursa olsun senin yanındayım diyemiyordum ve bu çaresizlik duygusu her geçen gün beni biraz daha boğmaya başlıyordu.Sıkıntıyla yatağımdan kalkıp her sabah yaptığım gibi rutin bir şekilde hazırlanıp aşağı indim. O kadar erken uyanmıştım ki hava daha aydınlanmamıştı bile. Evdekilerin uyanmasını beklerken gözüm birden terastaki o koltuklara takıldı ve ceketimi alarak dışarıya çıktım. Koltuğa oturarak manzarayı izledim. Cebimdeki sigarayı almak için elimi cebime attığımda Karaca'mın buraya ilk geldiğinde üzerine örttüğüm şalı gördüm. Elime alıp burnuma götürdüm. Kokusu tabiki kalmamıştı ama yine de şala dokunduğumda ona dokunurmuşcasına heyecanlandım ve aklım kalbimin onun için ilk çarptığı ana gitti.
.
.
.
.
FlashbackKaraca ona verdiğim şala sarılmış ve oturduğu koltukta öylece uyuyakalmıştı. O an o kadar korumasız o kadar narindi ki gidip ona sarılmak onu ısıtarak ısınmak istedim ama yapmadım, yapamadım.
Ses çıkarmadan yanına yanaşıp masaya yüzüm ona dönük olacak şekilde oturarak Karaca'yı izlemeye başladım. Kaşlarını, burnunu, kirpiklerini ve kirpiklerine baktığım an aklıma gelen o kara gözlerini.
Öyle bir bakmıştı ki bana bugün sanki yardım ister gibi, korunmak ister gibi, sevilmek ister gibi...
"Ah be kızım ne yaptın sen bana böyle?"
O kara gözleri düşündükçe güçlü duruşu geldi gözümün önüne. Şu zamana kadar gördüğüm en güçlü kadın olduğunu düşündüm.
Sonra elim istemsizce saçlarına gitti ama dokunamadım, dokunmaya kıyamadım.
Sonra titrediğini gördüm. İçeri ceset doluydu onu oraya götüremezdim. Bu yüzden ceketimi örttüm omuzlarına ve onu izlemeye devam ettim ta ki güneş doğana kadar. Güneşin doğuşuyla istemeyerek de olsa ceketimi üzerinden alarak içeri ona yiyebileceği bir şeyler hazırlamaya gittim ve hayatımda ilk defa bir kadına kahvaltı hazırladım..
.
.
.
.
Flashback SonYılmaz'ın bana seslenmesiyle kendime gelerek şalı aceleyle koltuğa geri bıraktım.
"Abi? İyi misin?"
"İyiyim aslanım hayırdır?"
"Yok bi sıkıntı şükür de günlerdir bi canın sıkkın gibi abim."
"Hem de ne sıkkın be Yılmazım"
"Hayırdır abi yengeyle mi bi problem oldu? O Celasun iti mi sıktı yoksa canını?"
"Celasun? O herif benim niye canımı sıksın olum? Hayırdır bişey mi duydun sen?"
"Yok-yok abi bişey duymadım."
"Yılmaaaaz belli duymuşsun bişey, ben sinirlenmeden söyle koçum ne oldu?"
"Abi bizim çocuklar o gün Akın'ın peşine giderken görmüşler yengeyi, yanında o iti görünce beklemiş bizimkiler de müdahale etmek gerekirse diye..."
"Eee olum anlatsana lan ayar etme beni napmış Karaca'ya"
"Sessizce konuşuyolarmış ne konuştuklarını duymamış bizimkiler ama bi ara yenge rahat bırak beni, vazgeç artık diye bağırmış. Sonra da arkasını dönmüş gitmiş ama Celasun arkasından koşup yakalamış kolundan. Bizimkiler de tam müdahale edecekken yengenin amcalarından biri gelmiş alıp gitmiş."