Bölümü biraz hızlı yazdım bu gece bitirmek istediğim için. Yazım hatalarım varsa kusura bakmayın. Umarım beğenirsiniz bölümü. Satır arası yorumları ve oy vermeyi unutmayın lütfen.
İyi okumalar :)
Vücuduna sarılan kollarla uyandı Karaca. Adamın bu hareketine gülerek başını yanında uyuyan Azer'e çevirdi.
Genç kız ne zaman adamın kollarından çıksa Azer derin bir uykuda bile olsa bunu hissederek kızı tekrar kollarının arasına alıyordu. Kendince uykusunda bile koruyordu kızı.
Çok zor günlerden geçmişlerdi birlikte olabilmek için. Defalarca kez birbirlerinin canıyla sınanmış, defalarca kez kaybetme korkusu yaşamışlardı. Hem de iliklerine kadar ama ne olursa olsun ne Çukur ne de Koçovalılar engel olamamıştı birlikte olmalarına.
Yaşadıkları zor günleri hatırlayan Karaca kafasını iki yana sallayarak unutmaya çalıştı o günleri. Güzel şeyler düşünmek istedi ve yanında uyuyan kocasına çevirdi bakışlarını.
Bir süre öylece yatan adamı izledi ses çıkarmadan. Sonra usulca sokuldu adamın göğsüne, yasladı başını. Azer bunu bekliyormuşçasına kızı kolları arasında daha çok sıkarken uykuyla uyanıklık arasındaki o ince çizgide ufak bir öpücük kondurdu kızın saçlarına. Karaca adamın bu ufak hareketine kıkırdarken Azer karısının o güzel gülüşüne açtı gözlerini.
Bu sefer tamamen uyanık bir şekilde kızın saçlarından öptüğünde Karaca elinin altındaki kasların gevşemesinden adamın uyandığını anladı. Kafasını adamın göğsünden kaldırarak yüzüne baktığında Azer'in yarı açık gözleriyle kendisini izlediğini gördü.
Azer kızın konuşmasına bile izin vermeden kafasını eğerek birleştirdi dudaklarını. Gülüşerek öpüştükleri birkaç saniyenin ardından Karaca ayırdı dudaklarını.
''Günaydın.'' Dedi adamın göğsündeki ellerini sakallarına çıkarırken.
Azer kızın dudaklarına bir kez daha eğilirken Karaca yeniden gülümsedi ve karşılık verdi Azer'e. Belki 1 belki 2 saniye süren bir öpüşmenin ardından Azer dudaklarını biraz yukarı kaldırarak kızın burnuna tüy kadar hafif bir öpücük bıraktı. O kadar hafifti ki Karaca'nın huylanmasına sebep olmuştu.
Kız hızla burnunu kaşırken Azer kollarının arasında duran karısının güzelliğine daha fazla dayanamadı. Beline sabitlediği ellerini kızın yanaklarına çıkararak sıkmaya başladığında Karaca'nın gülüşleri daha da arttı. Kız güldükçe daha da keyiflenen Azer kızın yanağını ısırmak için hareketlendiği sırada çalınan kapıyla ikisinin bakışı da o tarafa döndü.
''Hih! Basıldık!'' diyerek küçük bir çocuk gibi fısıldayan karısına bakan Azer az önce yapamadığı şeyi yaparak ısırdı kızın yanağından. Karaca'dan gelecek olası bir darbeden kaçmak için hızla yataktan fırladığında Karaca kapının önüne giden adama çoktan yastık fırlatmıştı bile.
Azer uyandığı bu güzel sabahın mutluluğuyla merdivenlerden sekerek indi aşağıya. Kapıya doğru ilerlerken bu saatte ne olduğunu merak ediyordu.
Kapıyı açtığında karşısında korumalarından biri vardı Azer'in. İşin garip tarafı elinde kocaman bir gül buketi tutuyordu.
''Oğlum? Hayırdır ne bu?''
''Az önce bir kurye bıraktı abi. Karaca yengeye gelmiş, bırakan çocuk öyle söyledi.''
Karısının adını duymasıyla çatıldı kaşları Azer'in. Herkes biliyordu Karaca'yla evlendiğini. Kim cesaret edebilir böyle bir şeye diye düşünürken korumasına çiçekleri verandaya bırakmasını söyleyerek bahçedeki depoya doğru yürüdü.