''Abi!''
''Yılmaz? Ne bu halin-''
''Abi ev-''
''Ne olmuş oğlum eve?'' diyerek kardeşinin yakalarına yapıştı Azer. Korkusundan ne zaman kalkıp adamın yanına geldiğini hatırlamıyordu bile.
''Polis olan Ahmet aradı. Bizim adresten silahlı çatışma ihbarı gelmiş az önce. Evi taramışlar abi, Karaca'nın olduğu evi taramışlar...''
.
.
.
.
.
Ellerinin altındaki direksiyonu biraz daha sıkarak gaza yüklendi Azer. Dikiz aynasından arkasından gelen arabaları kontrol ettiğinde eve neredeyse varmak üzereydi.
Görüş alanına giren evi gördüğünde içindeki korku biraz daha arttı. Duvarlar delik deşik olmuş, büyük garaj kapısı kırılmış etraf kan gölüne dönmüştü.
Azer kırık kapıdan son sürat içeri girdiğinde gözü etrafındakileri göremeyecek kadar kararmıştı.
Kendisini arabadan dışarıya attığında birkaç saniye içinde ulaştı evin kapısına. Hiç düşünmeden kapıyı kırarak eve daldığında birkaç saniye etrafta gezdirdi gözlerini.
''Karaca!'' diye bağırarak mutfağı kontrol etti önce.
Kırılan eşyaların yıkılan camların arasından zor da olsa yerdeki kan lekelerini fark eden Azer bu izlerin koltuğun arkasına gittiğini gördüğünde koşarak ilerledi koltuğa doğru.
Koltuğun kenarında kanlar içinde yatan Karaca görüş alanına girdiğinde Azer yerin ayaklarının altından kaydığını hissetti. Vakit kaybetmeden kızın yanına koşarak kollarına aldığında ilk olarak nabzını kontrol etti Azer. Az da olsa nabzını hissettiğinde gözünden düşen bir damla yaşa rağmen derin bir nefes verdi.
Üzerindeki ceketi çıkararak kızın yarasına bastırdığında Karaca'dan fısıltı gibi ufak bir inleme duyuldu.
''Karaca? Karaca duyuyor musun beni?'' diyerek kızın saçlarını okşadığında kızın bembeyaz yüzünü gören Azer kaybedecek vakti olmadığının farkına vardı.
Kızın canını yakmak pahasına hızla kucağına aldığında evin kapısından içeri giren Yılmaz'ı gördü.
''Benim arabaya geç, çabuk!''
Yılmaz önce abisine sonra kucağında yatan Karaca'ya baktığında kızın hali onu da korkutmuştu. Koşarak arabaya ulaştığında önce abisi ve Karaca'nın bilebilmesi için arka koltuğun kapısını açtı. Azer dikkatli ama bir o kadar hızlı hareketlerle arabaya yerleştiğinde Yılmaz kapılarını kapatarak direksiyon başına geçti.
Son sürat yola çıktıklarında Azer kolları arasında cansız gibi yatan kızın saçlarını okşuyordu. Kardeşinin biraz daha hızlandığını fark ettiğinde Karaca'yı kendine biraz daha çekerek sarıldı.
''Dayan Karaca, yalvarırım dayan!''
.
.
.
.
.
.
Kafasını bir kez daha yaslandığı duvara vurdu Azer. Yaklaşık yarım saat önce hastaneye varmışlardı. Doktorlar kızın yarasını görür görmez kızı özel bir odaya alarak ilgilenmeye başlamışlardı.