Kurtuluş

3.9K 201 42
                                    

Gözlerini kapalı bir İstanbul sabahına açtı genç kız. Aylardır alışmış olduğu manzarayı göremeyince yaşadığı anlık şokla kalktı yattığı yerden. Kendi odasında olduğunu fark ettiğinde hatırladı evinde olduğunu ama evinde gibi hissetmiyordu. Aylardır alışmıştı Kurtuluş'larla yaşamaya. Düşman dediği aile evi olmuştu, onun hiç olmayan ailesi olmuştu. Şimdi kapıyı açtığında ona kızı gibi sarılan bir Fadik olmayacaktı. Ona sürekli sataşan, abisi gibi gördüğü Yılmaz olmayacaktı. En önemlisi sevdiği adam olmayacaktı. Kim bilir ne zaman görecekti bir daha onları, belki hiç göremeyecekti.
Gözlerinin dolmasına engel olamayan kız kalktığı yatağa geri oturdu, başını ellerinin arasına alarak yaslandı dizlerine ve birkaç damlanın gözlerinden akmasına izin verdi.
Ne kadar zaman öyle kaldığını bilmiyordu, kapısının açılmasıyla geldi kendine. Kafasını kaldırdığında karşısında babaannesi vardı.
Sultan usulca yaklaştı genç kıza, yanına oturdu. Gözyaşlarını silmek için elini kaldırdı Karaca ama Sultan izin vermedi, tuttu ellerini.

"Ağla güzel kızım, ağla. Dök içini tutma kendini"

Babaannesinin acısına ortak olmaya çalıştığını gördü genç kız ilk defa. O kadar mı çaresiz gözüküyorum diye düşündü. Tuttuğu gözyaşlarını bıraktı, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
Yaşlı kadın kızı çekerek göğsüne yasladı, destek oldu torununa. Saatlerce ağladı Karaca, içindeki ateşi gözyaşlarıyla dindirmeye çalıştı, yapamadı.
Torununun bu halini gören Sultan'ın da yandı içi. O da döktü gözyaşlarını torunuyla birlikte.
O sırada evde olan Salih Sultan'ın Karaca'nın odasından çıkmadığını fark ettiğinde bir korku kapladı içini. Dün gece eve gelirken görmüştü onları. Çalıların içine saklanarak izlemişti. Karaca'nın arabadan inemeyişini, Azer'in çaresizliğini, kız gittiğinde nasıl yıkıldığını görmüştü. İçi yandı ikisine. Sultan'ın da Karaca'nın yarasını deştiğini düşündü. Korkuyla çıktı yukarı, sessizce yaklaştı kapalı olan kapıya. Karaca'nın ağlama seslerini duyan Salih elini koydu kapının koluna, girip almak istedi onu içeriden ama içeriden gelen sesle durdu, çekti elini kapıdan.

"Ah benim bahtsız yavrum, ağla. İstediğin kadar ağla, yanındayım ben senin"

"Çok canım yanıyor babaanne, ben"

"Biliyorum, biliyorum güzel kızım benim. Aşk yarası bu, açandan başkası kapatamaz o yarayı."

"Nası yani sen-"

"Biliyorum tabi, benim torunum ilk kez aşık olmuş- hayır eğme başını. Karaca kaldır kafanı! Sen utanılacak hiçbir şey yapmadın."

"Sen kızmadın mı bana?"

"Sen zaten yangın olmuşsun yavrum, benim kızmam ne işe yarar ki?"

Diyecek bir şey bulamadı Karaca. Babaannesi bile anlarken onu bu evde en çok anladığını düşündüğü amcası anlamamıştı onu. Artık amca demek bile gelmiyordu ya içinden. Kaldırdığı kafasını tekrar yasladı Sultan'ın omzuna,devam etti ağlamaya.
Kızın içli içli ağladığını duyan Salih dayanamadı kızın haline. Koşarak indi merdivenleri, çıktı evden. Derin bir nefes aldı. Kızın acısında boğulmuştu. Zamanında kendi yaşadıkları geldi aklına, karısının o çökmüş hali geldi gözünün önüne. Gömleğinden bir düğme daha açarak arabasına yürüdü. Yamaç'la konuşacaktı. Kara kızının kendi yaşadıklarını yaşamasına izin vermeyecekti. Önündeki arabaya attı kendini, Yamaç' ı arayarak yerini öğrendi. Hızla sürdü bulunduğu yere.
.

.

.

Yamaçı gördüğünde hırsla indi arabadan. Karacasının hıçkırıkları doldu kulağına. İçindeki öfkeyi tutamadı daha fazla ve tokat attı karşısındaki adama.

BERCESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin