Saçlarında gezinen ellerle açtı gözlerini genç kız. Karşısında gördüğü yüzle gülümserken alnına değen dudaklarla daha da büyüdü gülümsemesi.
"Günaydın gülüm"
"Günaydın, saat kaç?"
"9'a geliyor"
"Ve sen evdesin? Hayırdır?"
"Çıkacaktım da, gülümü bi göreyim, günüm aydınlansın öyle gideyim dedim"
Yattığı yerden doğruldu Karaca. Karşısındaki adamın boynuna doladı kollarını. Belinde hissettiği kollarla daha çok yerleşti adamın boynuna. Kapının tıklatılmasıyla panikle ayrıldılar. Karaca hızla yataktan kalkarak Azer'i odasındaki banyoya sürükledi, adamın bir şey demesine fırsat vermeden kapıyı yüzüne kapattı. Odasının kapısına koşup panikle açtığında karşısında Yılmaz'ı görmesiyle rahat bir nefes aldı.
"Sen miydin be"
"Hee benim beğenemediniz mi yenge hanım, abimi mi beklerdiniz yoksa"
"Beklemesine gerek yok ben burdayım zaten"
"Ooo rahatsız ettik genç çiftimizi kusura bakmayın ama Fadik Sultan kahvaltıya bekliyo. Oyalanmasınlar dedi."
"Tamam sen git geliyoruz biz"
Yılmaz gülerek merdivenlerden inerken Azer kapıyı kapatarak kızı kapıyla arasına aldı. Elini kızın saçlarına atarak yüzünü sevdi bir süre, sonra yaklaştı kızın yüzüne dudaklarını birleştirdi. Fark etmeden kendini yasladı genç kıza. Hissettiği alevle aralandı genç kızın dudakları, alevlendi öpüşleri. Adam kızın saçları arasındaki ellerini beline indirirken kız ellerini adamın ensesine ordan da saçlarına çıkardı. Kızın saçlarıyla oynaması daha da alevlendirdi adamı, belindeki ellerinden destek verdi, kızın bacaklarını beline dolmasını sağlayarak daha çok yasladı kendini kıza.
Kendilerini kaybetmek üzereyken kız ayırdı dudaklarını, alınlarını yasladı birbirine. Az önce yaşadıkları anın etkisiyle nefes nefeseydi ikisi de.''Ne yapıyorsun sen bana böyle?''
Adam kızın ayaklarını yere indirmesine yardım edip saçlarını koklayarak öptü alnından.
''Ben iniyorum aşağıya, çok oyalanma sen de''
Dili tutulan kız hiçbir şey demeden kafasını sallayarak çekildi kapının önünden. Adam odasından çıktığında koşarak yüzünü yıkadı ve dolabın karşısına geçti. Babaannesinin dün yolladığı yeni kıyafetlere baktı. İçlerinden biraz dekolteli bordo kazağını ve siyah dar pantolonunu alarak değiştirdi üstünü. Yüzüne hafif bir makyaj da yaptığında koşarak aşağıya indi.
Masaya yeni oturan Kurtuluş'lar merdivenden sekerek inen kızı incelediler bir süre. Kız neşe içinde yerine oturdu.
''Ooo Karaca hanım bu ne güzellik, hayırdır bi yere mi gidiyosun?''
''HÖST''
''Noldu oğlum?''
''Yok bişey ana''
Karşısındaki adamın verdiği tepkiye gülmemek için kendini zor tuttu genç kız. Kardeşinden bile kıskanacak kadar seviyor olduğunu bilmek ona iyi geliyordu.
''Abartma Yılmaz. Nereye gidicem evdeyim işte''
''Yok yok bu sadece ev süsü değil, bi farklısın bugün. Dimi ana?''
''Valla Yılmaz haklı, pek bi güzelsin bugün kızım.''
''Sağol fadik teyze''
Kız utançla kafasını önüne eğdiğinde Azer karşısındaki kızı incelemeye başladı. Bugün gerçekten ışık saçıyordu etrafına. Kızın yüzünden gözlerini çektiğinde fark etti üzerindeki kazağı. Daha önce görmediğine emindi. Kardeşlerinin de böyle kazakları yoktu. Nerden çıkmıştı bu kazak?