Multimedia: Elvin
Bazen aklınıza bir konu hakkında iki seçenek gelirdi fakat sizin dudaklarınızdan çıkan bambaşka bir üçüncü seçenek olurdu. Nedeni bilinmez, o an beyniniz size bir oyun oynardı. Bana da aynen bu şekilde olmuştu. Dudaklarımdan çıkan "Hatırlamıyorum," kelimesini avuçlarımla yakalayıp geri dudaklarıma koyamadım.
Eli ensesinde kendi kendine güldü. "Haklısınız, bir günde kim bilir kaç hasta, kaç tane de yakınlarını görüyorsunuz. Ben o gün size teşekkür edemedim. Bu içimde kaldı aslında. Hastahanede de aradım yoktunuz."
"Nöbet çıkışımdı."
Karşımdaki adamın tek kaşı havaya kalkarken ağzımdan çıkanın yeni farkına vardım. Ulan salak! Sen az önce adama hatırlamıyorum demedin mi? Şimdi hemen toparlamazsan neden yaptığını bile bilmediğin oyunu rezil olarak sonlandırmış olacaksın. Gerizekalı Elvin! İçimden kendime sövmeyi sonraya bırakarak dudaklarımı kımıldattım. "Yani o gün nöbetimin son saatleriydi. Büyük ihtimal o yüzden bulamamışsınızdır. Hem teşekküre ne gerek var, işimi yaptım sadece."
'Sen varya sen! Yalan parayla olsa kredi çeker yine söylersin.'
Ne sandın aşko. Tabii söylerim.
Şöyle bir ifadesine bakılırsa yemiş ama yememiş gibi de duruyordu. Aman bana neydi canım? İnanmasa da olurdu. Bir daha görecek değildim ya sonuçta. Tam başımla selam verip gidecektim ki bu sefer de kolumun üzerinde yumuşak bir baskı hissettim. Gözlerim kolumdaki eline oradan da gözlerine çıktı. Beni salası yoktu anlaşılan.
"En azından bir kahve ısmarlayayım. Böyle içim hiç rahat etmeyecek."
Valla canım ben bugüne kadar bir sürü hasta iyileştirdim ama çoğu teşekkür bile etmedi. Sen kalkmış kahve ısmarlamak istiyorsun. Garibime gitmedi de diyemem şimdi. Ya adam çok iyi niyetli birisi ya da....
'Ya da ne?"
Aman öyle bir şeyler işte. Zaten hayatımda hiçbir sosyalleşme belirtisi yoktu. Hastamın yakınıyla bir kahve içsem ne olacaktı ki sanki? Kılığına kıyafetine bakılırsa sapık uyuşturucu bağımlısı gibi gözükmüyordu. Organ mafyasına da benzemediğine karar kıldığımda ona doğru döndüm. Hareket etmemle elini hemen kolumdan çekti. "Uçaktan yeni indim ve haliyle yorgunum. Akşam yemeğinden sonra saat sekiz buçuk gibi kafeteryada buluşalım. Size de uygun mu?"
'Sosyal hayattan o kadar uzak kalmışsın ki Elvin, hastanın yakınıyla kahve içmeyi bile hayatında dalgalanma olarak görüyorsun. Çok rezilsin çok!
İçimde bulunan ve her daim haklı olan yanıma göz devirmekle yetindim. Nasıl olsa her tartışmada kazanan o oluyordu.
Dişlerini ortaya koyarak güldüğünde inci gibi bembeyaz, sıralı olmasında gözüm kaldı. Eğer bir doktorsanız ve haftanızın çoğu günü hastahanede geçiyorsa görmeye alışık olduğunuz şeylerden biri de dişleri sigaradan sararmış, sizi her an bıçaklamaya hazır kılıktaki insanlar oluyordu. Ve bu adam benim için kesinlikle alışılmış dışıydı. Sesiyle düşüncelerimden sıyrıldığımda bakışlarım tekrar gözlerine tırmandı.
"Tabii. Akşam görüşürüz o halde. Sizi tutmayayım."
Arkamı dönüp çoktan gelmiş olan asansöre bindim. 12. katı tuşlarken aklım hala o adamdaydı. Biz ilk karşılaştığımızda Balıkesir'deydik. İsviçre'de tekrardan yüz yüze gelmek ya hayatın labirentli oyunlarından biriydi ya da kocaman bir tesadüf. İçimde bir yerler asla tesadüfe inanmıyordu. Kaderci bir insandım ve eğer bu karşılaşma benim kaderimse ben de ona ayak uyduracaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ya Sonra?
RomanceEn büyük aşklar nefretle başlar klişesi yok! Aileler şirket bağlamak için görücü usulü evlendirmiyor! Kızımız kötü, oğlanımız playboy değil! Hayatına uzun zamandır kimseyi almamış iki işkolik birbirini bulunca ne mi yapar? Ya gözdeki perdeler kalkar...