Selaaam!
Multimedyada Nicholas var arkadaşlarım yeni ama has karakterimiz. Yarı Türk yarı Amerikalı bir karakter canlandıracak.
Adının Nicholas olması kesinlikle Caos yüzünden değil ğdmsockdisöc
Bölüm şarkısı Billie Eilish- Lovely
İyi okumalar🧚🏻♀️
"Lanet olsun, iyi misin?"
Çenem zangır zangır titrerken "İyiyim," diye mırıldandım. Sırtım yüzüne dönük olduğundan göz teması kuramıyordum fakat ağzından çıkan homurdanmaya bakılırsa inanmadığı kesindi. Kim yere yıkılmış bir insanın iyi olduğuna inanabilirdi ki? Üstelik üstüm başım çamur içerisindeydi. Sık ağaçlarla bezenmiş orman içerisinden dört beş kişi yanımıza doğru koşturmaya başlayınca üzerimden aldığım bakışlarımı onlara çevirdim. Hepsinin üzerinde siyah montlar vardı ve polis olduklarını belli eden armalar sol taraflarında yer alıyordu. Arkamdaki adam "İzninizle," dedi ve bir kolunu bacaklarımın altından geçirip diğerini de sırtıma yaslayarak beni kucakladı. O kadar bitkin hissediyordum ki 'kendim yürüyebilirim' bile diyemedim. İkinci adımımda kesinlikle yere yapışır ve rezil olurdum çünkü.
Hissizleşen kollarımdan biri aşağıya doğru sarktığında diğerini destek almak için omzuna koydum. Sert sesi ve akıcı aksanıyla "Çabuk gidelim. Sağlık ekibi kontrol etsin," dediğinde bakışlarım nihayet yüzüne çıktı. Başındaki siyah berenin içinden bir kaç tutam saç alnına dökülmüştü. Yeşil mi yoksa mavi mi olduğunu anlamadığım gözleri yola bakıyordu. Bu adamı daha önce görmediğime emindim. Kurtarma ekibinden biri olmalı diye düşündüm fakat üstünde diğerleriyle aynı monttan yoktu. Beyaz şişme bir mont giyiyordu. Üzerindeki baskının farkına varmış olacak ki bana baktığında göz göze geldik. Hemen kafamı çevirip aşağıya doğru indiğimiz yola odaklandım. Yakalanmış olmanın verdiği utanç bile yüzümü ısıtmıyordu. Hala donuyordum!
Toprak şeritten oluşan yolun sonuna geldiğimizde hava kararmaya yüz tutmuştu. Alacakaranlığa alışan gözlerim ambulans ve polis arabalarından yayılan ışıkla kamaştı. Görevlilerin yardımıyla beni sedyeye bırakan adam ayakta dikilip müdahale etmelerini bekledi. İlk önce ateşimi ölçmeye gelen kızıl saçlı kadın hemşire kulağıma cihazı yaklaştırdı. Bip sesiyle beraber ambulans içerisindeki birine seslendi. "Ateşi 38.7. Damar yolu açalım, hastahaneye ulaşınca ateş düşürücü verilir."
Sedye geriye doğru çekildi ve montum üzerimden sıyrıldı. Kapının önüne gelip "Durumu nasıl? Elvin Hocam iyi misiniz?" diye bağıran Mert'e zar zor iyi olduğumu söyledim. Herkesi yok yere telaşlandırmıştım. Kadın hemşire sırtımı sedyeye yaslandırmak için omzumdan hafifçe iteklediğinde Mert'in "Teşekkürler Efendim, siz olmasaydınız..." diyen sesini güçlükle duyabilmiştim. Sonrasında ambulansın kapısı kapandı ve hastaneye doğru yola çıktık. Halsiz kalan vücudum daha fazla dayanamayınca uykuya daldım.
...
Gözlerimi araladığımda hayatımın bir parçası olan hastahane kokusu burnumu doldurdu. Kolumda serum takılıydı ve bitmesine çok az kalmıştı. Bütün vücudum tutuk bir şekilde doğrulmaya çalıştım. Bantları dikkatli bir şekilde çekip serumu kolumdan sıyırdığımda ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım. Ormandaki halime göre kat ve kat daha iyi hissediyordum ama yüksek ateşten olsa gerek kaslarım hala ağrıyordu. Boğazımdaki acıma bir nebze olsun dinsin diye yatağın hemen yanında duran komidinin üzerindeki bardağa su koydum. Yudumladıkça içim serinliyor ve kendime geliyordum. Bardağı yerine geri koyup odanın çıkışına doğru adımladım. Danışmadaki kadınla muhabbet eden Mert'in yüzü bana dönerken hızlı bir şekilde yanıma gelip kolumdan tuttu. "Hocam iyi misiniz? Dinlenseydiniz biraz daha."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ya Sonra?
RomanceEn büyük aşklar nefretle başlar klişesi yok! Aileler şirket bağlamak için görücü usulü evlendirmiyor! Kızımız kötü, oğlanımız playboy değil! Hayatına uzun zamandır kimseyi almamış iki işkolik birbirini bulunca ne mi yapar? Ya gözdeki perdeler kalkar...