İftardan sonra jelibon kemirirken bölüm yazmak mı? Alırım bi dal.
Multimedya: Elvin
İyi okumalar!
"Güzel," diye mırıldandı. "Çünkü takip ediliyoruz ve benim senin yardımına ihtiyacım var."
"Ne? Alaz şaka falan yapıyorsan komik değil burnuna yumruk atarım."
Önce güldü sonra da kafasını silkeleyip ciddileşti. Kaşlarım çatılırken "Şaka yapmıyorum. O yüzden elimizi çabuk tutmalıyız," dedi.
Arkamı dönüp bakmaya çalışmamla beni kolumdan tuttuğu gibi geri koltuğa yapıştırdı. "Ne yapıyorsun Elvin? Anladığımızı belli edeceksin."
Kolumdaki elini iteklerken homurdandım.
"Her gün takip edilmiyorum Alaz. Heyecanlandık şurda."
Derin bir nefes verip telefonumu açmamı söyledi. Sergilediğim tavırlardan gerizekalı olduğumu düşünüyor falan olmalıydı çünkü gerçekten öyle davranıyordum şu an.
"Navigasyona girip en yakındaki polis istasyonuna bak."
Olayın ciddiyetini yeni yeni kavrayan paraşütlü beynim titremesi için ellerime komut verdi. Arama kısmına zar zor aratıp en yakındakine tıkladım. Kadının yönlendirmesine göre arabayı süren Alaz, bir dikiz aynasına bir telefona bakıyordu. Kendi telefonundan bir numarayı çevirdi ve kulaklığının tekini taktı.
"Takip ediliyoruz."
"..."
"Elvin de var yanımda." Bana kısa bir bakış atıp tekrar önüne döndü.
"Kim olduğunu bilmiyorum ama görevle alakalıysa ve kimliğim açığa çıktıysa başımız büyük dertte."
Tekrar karşıdan gelen sesi dinledi.
"Arabanın arka kamerasını erişime açtım. Plakayı aratıp görüntüyle oynayarak içindekilere ve kim olduklarına bak. Ben en yakın polis istasyonuna gelmek üzereyim, oradan sonra peşimizi bırakırlar."
"..."
"Lan sen gerizekalı mısın?! Elvin'i nasıl öyle bir tehlikeye atayım?"
Öfkeyle yükselen sesiyle yerimde irkilirken "Gerekeni yapın," diyip telefonu kapattı. İleriden sağa dönmemiz için ikaz eden sesle oraya dönüp görüş açımıza giren polis istasyonuna sürdü. Bir kaç saniye sonra otoparkına girdiğimizde siyah araba köşede durup son süratle uzaklaştı. Koyulaşmış kahverengi gözleri beni bulduğunda "Korktun mu çok?" diye sordu. Korkmuş olmama rağmen gülümseyip başımı iki yana salladım.
"Hiç korkmadım."
Emin değilmiş gibi bakışları yüzümde gezinirken "Sen varsın ya yanımda. Neden korkayım?" dedim. İnandırma çalışmalarım işe yaramış olacak ki dudakları yukarı kıvrıldı.
Başka bir takipçi olmadığına garanti getirdiğinde otele gittik. Giriş yaptığımız anda lobiden bir ses yükseldi. "Alaz, buradayız!"
Alaz'ın adımları oraya giderken belimdeki eliyle onun peşinden gittim. İki adam karşımızda duruyordu. Birisini tanıyordum, Enes'ti. Fakat diğerini tanımıyordum.
Alaz eliyle tanımadığım adamı göstererek "Elvin, Burak'la tanış. Hani şu kurşun yaralanmasından tedavi ettiğin arkadaşım," dedi. "Enes'i zaten biliyorsun."
Burak'ın uzattığı eli sıkarken gülümsedim. "Memnun oldum."
Bakışlarım Enes'e dönerken sırıtıp kaşlarıyla Alaz'ı işaret etti. Gözlerimi devirdim. Adam hala o günkü gıcıklığını koruyordu. O gün sorduğum soruları ima etmekten vazgeçmeyeceğini hissediyordum. Derin bir nefes alıp bana hitaben konuşan Burak'a döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ya Sonra?
RomanceEn büyük aşklar nefretle başlar klişesi yok! Aileler şirket bağlamak için görücü usulü evlendirmiyor! Kızımız kötü, oğlanımız playboy değil! Hayatına uzun zamandır kimseyi almamış iki işkolik birbirini bulunca ne mi yapar? Ya gözdeki perdeler kalkar...