Selam
Bu gavurlar 13ü sevmiyor ama ben çok sevdim.
Acaba niye?
Multimedya: Alazcım
SENİN GİBİ MANKENİ NASIL ASKER YAPTIM AMA KUDUR ÇLCDŞCLX
Neyse hadi good okumalar!
"Vay be! Üniversite arkadaşımın kız kardeşiyle İsviçre'de karşılaşacağım aklımın ucundan geçmezdi. Dünya gerçekten çok küçük."
Tabağındaki patatesten birini daha midesine yollarken hala inanamadığı gözlerinden okunuyordu. Normal şartlarda ben de aşırı şaşkın olabilirdim ama tesadüflerle artık aramda ponçik bir bağ var gibiydi. Artık sadece o an 'aaa' diyip geçiyordum. Benim takıldığım tek nokta adamın Türkçe bildiğini düşünmeyerek beynine laf ettiğim kısımdı. Umarım hatırlamıyordur. Üç buçuk atıyordum resmen.
Ha bir de.
Türkçe konuşması çok komik lan.
Neyse gülmemem lazım. Öhöm.
"Egehan bahsetmişti aslında kız kardeşi olduğundan. Tabii biz onunla tanıştığımızda sen lise üçe gidiyordun sanırım."
"Evet, on birinci sınıftım. Peki siz yurtdışında tanıştıysanız, sen nasıl Türkçeyi bu kadar iyi konuşabiliyorsun?" İyi dedim ama Allah çarpmazdı umarım. Yine de bir çok kişiye göre iyi konuşuyordu. Hakkını yemeyeyim.
"Babam Türk, annem Amerikalı. Küçükken iki dili de öğrettiler. Yani Amerika'da büyüdüm fakat Türk kültürüyle yetiştim senin anlayacağın." Peçeteyle dudağının kenarını sildi ve devam etti. "Aksi takdirde Egehan'la muhabbet bile edemezdim."
Ah, bu kesinlikle doğruydu. Abim tam bir Türk erkeğiydi. Öyle karı kız peşinde koşturan abaza birisi hiç olmamıştı. Amerikan kültürünü de az çok biliyoruz yani. Uçuk kaçık. Eğer Nicholas bir Türk gibi yetiştirilmeseydi abim asla yanına bile yaklaşmazdı.
"Doğru diyorsun," dedim başımı sallarken. Edecek muhabbet bulamıyordum. Abimin arkadaşı olabilirdi ama beni kurtarması ve o günkü olay haricinde hiç konuşmuşluğum olmamıştı. Ortak yaşantıya sahip olmadığım biriyle ne gibi muhabbet kurabilirdim ki? Bahane arayacak gibi olduğumda gözüm kolumdaki saate takıldı. On dakika sonra öğle aramız bitiyordu. Hastahanenin sahibinden hastahaneye geç kalmamak için izin isteyip masadan kalksak sorun olmazdı bence. Zaten Mert de sohbete katılamadığı için sıkıntıdan patlıyordu. Minik kuşum.
"Biz hastahaneye geçelim, öğle aramız bitmek üzere," diyip ayaklandım. Mert de çaktırmadan 'oh' diye nefesini verdi.
"Benim de yemeğim bitmişti zaten." O da ayaklanınca kasaya gidip hesapları ödedik. Biz hastahaneye adımlarken O "Tekrar görüşelim sizin ekiple. Bir tanışma toplantısı ayarlamaya çalışacağım," diyip başka yöne ilerlemişti. Eğlencenin dibine vuracağımız bir toplantı olsa fena olmazdı hani.
....
Zaman hastahanede su gibi akıp geçmiş kendimi otel odasına zor atmıştım. Fena yorgun hissediyordum. Ayaklarım sızlıyor, sırtıma küçük küçük iğneler batıyordu. Göz kapaklarım sanki tonlarca ağırlık taşıyan yük gemileri gibiydi. Uyumam için yalvarıyorlardı. Onlara istediğini verecektim fakat önce bir duş almalıydım. Hastahanenin o stabil kokusu ikinci bir parfüm gibi tenime sinmişti. Üzerimdeki kıyafetlerden kurtulup kendimi duşa attım.
Mayışık vücudum yumuşacık yatakla buluştuğunda bir haftadır her uyumadan önce yaptığım şeyi yaptım. Whatsapp'a girip Alaz'ın son görüldüsünü kontrol ettim. Bir hafta önceyi gösteren yazı şeridi yine içime sıkıntı düşürürken ofladım. Her baktığımda modum düşüyor, üzülüyordum fakat yine de kendimi durduramıyordum. Onun sesini duyamadığım her gün sabırsızlanıyor, katlanamıyordum. Neydi bu hissin adı? Özlem miydi? Eğer adı özlemse, özlemek kafayı yediriyordu. Kahve içerken aklıma gözleri geliyor, otele girerken insanları O sanıp duruyordum. Ne yapıyordu bu adam bana böyle? Sorularımın cevaplarını kendimden başka kimse vermediği için günden güne daha büyük çıkmaza sürükleniyordum. Terzi kendi söküğünü dikemiyordu işte. Başkası bana bu soruları sorsa ilişki uzmanı gibi takır takır cevap verirdim oysa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ya Sonra?
RomanceEn büyük aşklar nefretle başlar klişesi yok! Aileler şirket bağlamak için görücü usulü evlendirmiyor! Kızımız kötü, oğlanımız playboy değil! Hayatına uzun zamandır kimseyi almamış iki işkolik birbirini bulunca ne mi yapar? Ya gözdeki perdeler kalkar...