21. Bölüm>> "Yaşadığımı unuttum."

274 20 6
                                    

Rivriv yapmadan sizi bölüme uğurluyorumm

İyi okumalar!



İyi ve kötüyü ayırt edemiyorum.

Başıma gelen her şeye bir şekilde şükür etmeyi öğrenmiştim fakat isyan etmekten de vazgeçemiyordum. Her şeyi yaşayıp da gün sonuna ulaştığımda 'neden ben?' sorusunu sormaktan alıkoyamıyordum kendimi. Neden biz? Sahiden neden biz? Dünyada o kadar kötü insan varken, neden biz çekiyoruz tüm bunları?
Elini kolunu sallayarak, hayatını güllük gülistanlık yaşayan kötüler neden çekmiyor acılarımızı?

Şu an bu yatakta ruhu çekilmiş gibi yatan, ülkesini ve milletini korumak için savaşan, sevdiğim adam olmamalıydı. O bunu hak etmiyordu ki. Onun içinde bir gram kötülük yoktu. İnsanlara yardım ediyordu. Hayırlı bir evlat, muhteşem bir kardeş, güzel bir sevgili, ülkesine yararlı bir bireydi. Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Daha yaşayacak bir sürü güzel anımız vardı. Beraber kahvaltılar yapmalı, gezmeli, tatile gitmeliydik. Geceleri beraber uyuyup, uyanınca ilk gördüğümüz şeyler olmalıydık. Çok sevmeliydik birbirimizi. Onu doyasıya sevmek için dünyalar kadar vaktim olmalıydı.

Sen burada yatmayı hak etmiyorsun sevgilim.

Göz kapaklarının üzerine birer öpücük kondurup üzerindeki örtüyü düzelttim. Neyseki solunumu bu dört gün içerisinde düzelmişti de odaya alabilmiştik. Böylece onu hepimiz daha çok görebiliyorduk. Meltem Teyze ve Ümit Amca onu görebildiği için çok sevinmişlerdi. Her sabah beraber hastahane kantininde kahvaltı yapıp, başka hastalarla ilgilenmediğim vakitlerde birlikte duruyorduk. Onları biraz daha yakından tanıma fırsatı bulmuştum bu sayede. İkisi de mükemmel insanlardı. Yetiştirdikleri evlatlarından da bu belli oluyordu zaten. İrem ile de tanışmıştım haliyle. Alaz'ın kız kardeşi. Lise sona gidiyordu ve geçen bir sohbette öğrendiğim kadarıyla tıp hedefliyordu. Bunu öğrendiğim vakit onu evden çıkarmayıp ders çalışmaya ikna etmiştim. Günde bir iki saatliğine gelip abisini görüyor ve geri gidip ders çalışıyordu. Yüksek yerler hedefleyen öğrencilerin sıkı çalışması gerekiyordu ve onun modunu düşürecek her şeyden uzak tutmaya çalışıyorduk. Alaz hakkındaki haberleri ona üstü kapalı bir şekilde veriyordum.

Saatin akşama yaklaştığı vakitlerde ise Meltem Teyze ve Ümit Amcayı da  zorla eve gönderiyor dinlenmelerini sağlıyordum. Zaten ortalık aşırı karışıktı. Hastahanede durmaları ikisinin açısından da iyi değildi. Vaka sayıları Türkiye genelinde yüksek derecede artmıştı ve herkes mümkün olduğu müddetçe evden çıkmıyordu. Balıkesir'de vaka sayıları pek çok yere göre yüksekti. Burada çıkan pozitif hastaları merkeze gönderiyorduk. Hastahanelerde yataklar da zor bulunur hale gelmişti.

Telefonuma gelen titreşimi hızla susturdum. Sonra da bu hareketim cam kırığı olup kalbime battı. Sanki Alaz uyuyordu da, telefonun sesine uyanacaktı.

Günlerdir uyanmasını bekliyordum.

Son bir kez daha yüzüne bakıp odadan ayrıldım. Meltem Teyze ve Ümit Amca karşıdaki siyah deri koltuklarda oturmuş ellerindeki karton bardaktan çay yudumluyorlardı. Hafifçe gülümsedim.

"Neden burada oturuyorsunuz? İçeri girseydiniz keşke."

Meltem Teyze gülümsedi ve gözlerinin kenarları hafifçe kırıştı. "Sen varmışsın içeride. Rahatsız etmeyelim dedik."

Anlayışlarına karşı samimiyet ve minnetle dolu bir bakış gönderdim. Anlamış gibi başını salladı hemen. "Benim odama gidip hazırlanmam lazım. Randevular başlayacak yarım saate. Bir sıkıntı olursa arayın hemen beni."

Ümit Amca eliyle kolumu sıvazladı. "Sen işinin başına git kızım. Zaten çok uğraştın bizimle. Biz hallederiz."

"Olur mu hiç öyle şey?" dedim biraz kırgınlıkla. "Tabii ki de ilgileneceğim. Sonra kendinize başka gelin seçersiniz buradan. Etraf kız kaynıyor."

Ya Sonra?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin