Acaba balıklar osuruyor mu?
Bence osuruyorlar çünkü niye olmasın.
Multimedya: Nicholas yavrum🐠💨
Çok güzel lan peşxıhxşsmcpsc
Tekrardan eski gürültüsüne dönen mekanın aksine masamıza şiddetli bir sessizlik hakimdi. Semih Bey ve Cenk yanımda oturan Alaz'a kaçamak bakışlar atıyor, Melek hemşire bir bana bir Alaz'a bakıyor, Mert ise 'bu adam ne ayak?' dercesine direkt bana bakıyordu. Ayşen ise... ağzından resmen salyalar akıtarak benim minik askerime bakıyordu. Kaşlarımı çatıp açıkta kalan bacaklarına yanlışlıkla(!) ayağımı geçirdim. "Ay çok pardon Ayşenciğim. Rahat edemedim de." Bacağını eliyle silkeleyip sorun yok der gibi gözlerini kırpıştırdı. Gözün çıksın mendebur. Sessizlik devam ederken yerimde kımıldanıp terleyen avuç içlerimi elbiseye sildim. Şimdi ben bu adamı bu insanlara nasıl tanıtacağım? Götü boklu Ayşen zaten biliyordu. Beni asıl korkutan Mert'in tepkisiydi. Ona anlatmadığım için kesin trip atacak, burnumdan getirecekti. Ayşen bile biliyor ben bilmiyorum diyip sülaleme kadar küfür edecekti. Haklıydı. Allah'ım sen bana güç kuvvet her türlü yardım edici şeyden ver. Dinimiz amin.
"Eee, bizi arkadaşla tanıştırmayacak mısın?"
Tatlı yüz hatlarına sahip çocuksu Mert'imin ciddi bir ifadeyle sorduğu soru beni daha çok gerdi. Abime anlatmak daha kolaydı yemin ederim.
"Öncelikle tanıştırayım, Alaz Balıkesir'den bir arkadaşım. Ve onun da görevlendirmesi buraya çıkınca tekrar karşılaştık. Öyle yani." Çat çat söyleyip iki cümleyle olayı bitirmek en mantıklısıydı. Asker olduğunu söylemem bir sıkıntı yaratır mı emin olamadığımdan bahsetmemiştim. Zaten bu konuyu Alaz ile konuşur ona göre Mert'e detaylı anlatım yapardım.
"Nasıl arkadaşsa bu. Sardın falan ya hani," diyip sağ bacağını diğer bacağının üstüne attı. Ben bu kadarıyla yetinmem diyordu adeta bakışlarıyla. Yanımda Alaz'ın sırıttığını fark edip dirseğimi karnına geçirdim. Ben burda ecel terleri döküyorum be adam.
"Çok güzel denk gelmiş öyleyse. Neyse tanıştığımıza göre içecekleri tazeleyelim mi o zaman?" Muhabbeti fazla uzatmak istemeyip gülümseyerek yüzümüze bakan Semih Bey'e minnettar bir bakış attım. Ortamın en büyüğü olarak o noktayı koymasaydı Mert'in çenesi hiç durmazdı. Cenk eliyle işaret verip mini etekli garsonu yanımıza çağırırken aklım yanımdaki Alaz'a gitti. O kıza gözü bile değsin istemediğimden telefonumu çıkarıp kamerayı açtım. "Hadi fotoğraf çekilelim."
Hiç niye diye sormadan sırtını dikleştirdi ve kolunu nazikçe arkamdan geçirip omzumdan tuttu. Arkadaşlarım fotoğraf çekilelim dediğim zaman ÖSYM tarzı sorular sorup istediğime isteyeceğime bin pişman ederlerdi. Yok saçım çirkin mi, yok havamda değilim. Ama Alaz hiç öyle değildi. Hemen poz vermesini çok seviyordum. Ha bir de kolu omzumda falan ya. Bana bir şeyler oluyor sanki. Otuz iki diş gülümseyerek kameraya baktım ve birkaç poz aldım. Galeriye girip fotoğraflara baktığımızda gelen garson çoktan gitmişti. Bizim yerimize de sipariş verdiklerini bildiğimden içim rahattı. En azından kısa günün karı Alaz'ın gözlerini bir kadın bacağından kurtarmıştım. Aferin kız Elvin. Kedi olalı bir fare mıncıkladın.
"Ya Alaz bak bu çok güzel çıkmış." Telefonu onun gözüne sokunca gülüp "Bence de," dedi. "Tabii sence de olacak. Fotoğrafta ben varım bir kere." Ego gösterime karşılık saçlarımı karıştırdı. Hemen Instagrama girip fotoğraf ekleme kısmına tıkladım. En beğendiğim fotoğrafı seçip paylaştım.
(Karakterler kıyafetler farklı. Poz temsili fotoğraf.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ya Sonra?
RomanceEn büyük aşklar nefretle başlar klişesi yok! Aileler şirket bağlamak için görücü usulü evlendirmiyor! Kızımız kötü, oğlanımız playboy değil! Hayatına uzun zamandır kimseyi almamış iki işkolik birbirini bulunca ne mi yapar? Ya gözdeki perdeler kalkar...