16. Bölüm>>"Operasyon"

302 16 12
                                    

Oy verip satır arası yorum yaparsanız çoğk mutlu olurum🙏🏻🧚🏻‍♀️

İyi okumalar!

"Hassiktir ya! Kimden geldi o zaman bu?"

Çatılı kaşlarıyla eline aldığı buketi incelerken beni pek duymuyor gibiydi. Daha çok kendi kendine mantıklı bir cevap arıyordu.

"Benden başka A harfli tanıdığın yok mu?"

A harfiyle başlayan pek çok tanıdığım vardı. Ama burası Türkiye değildi nihayetinde. Burada tanıdığım Alaz vardı. Ayşen ve Adnan Bey de bana çiçek göndermeyeceğine göre aklıma direkt gelen isim o olmuştu.

"Bana çiçek gönderebilecek bir tek sen varsın."

"Belki de yanlış odaya gelmiştir," dedi sonunda bakışları bana çevrilirken. Şu durumda en mantıklı cevap benim için de bu olduğundan "Öyledir büyük ihtimalle," dedim. Elindeki buketi aldım ve hızla odanın kapısına koşturdum. Çiçekleri hızla koridorda bir yere bırakıp geri içeri girdim. Boşu boşuna kafa patlatıp telaşlanmıştım. Bu çiçekler kesinlikle benim için değildi. Ama olsaydı ve Alaz gönderseydi güzel olurdu. Çok beğenmiştim.

Neyse. Hayal kurmayalım şimdi.

Koltukta Alaz'ın yanına oturup sağ bacağımı sol bacağımın üstüne attım. "Nasıl geçti günün?"

Siyah kazağının kollarını yukarı sıvarken "Sıradandı," diye mırıldandı. "Son zamanlarda sürekli yaptığımız gibi o büyük günü tasarlayıp durduk."

"Büyük gün?" diye sordum kaşlarımın çatılmasına engel olamayarak. Öyle bir demişti ki sesindeki ciddiyet tüylerimi ürpertmişti. Parmaklarıyla kaşlarımın ortasına bastırıp düz bir hale getirdi. Ardından sağ kolunu sırtımın arkasından geçirip beni kendine yasladı. Burnu saçlarımın arasından derin bir nefes çekerken "Boşver," dedi. "Bilmemen gerekiyor."

Her şeyi bilmemem gerekiyordu zaten. Mesleğinin adını bilmem dışında yaptığı hiçbir şeyden haberdar olamıyordum. Sürekli bir şeylerin gizli olduğunu söylüyordu. Tamam anlayabiliyordum, işinin bir kuralıydı bu. Bana söylemesi kesinlikle yasaktı ama lanet olası merakım bir türlü yakamı bırakmıyordu. Göreve gittiği zaman her gece ne yaptığını deli gibi düşünüp durmuştum. Nereye gittiğini, kimlerle uğraştığını bilememek bir yerde ruhumu daraltıyordu. Bunu ona hissettirirsem sıkıntıya gireceğini bildiğimden defalarca yaptığım gibi duygularımı gizledim ve sırtımı yasladığı geniş göğsüne sarıldım.

Buraya geleli bir buçuk ay olmuştu neredeyse. Gün geçtikçe daha fazla alıştığımı hissediyordum. Hem bu ülkeye, hem de şu an tavana bakarak derin düşüncelere dalan adama. Okuduğum kitapları baz aldığım zaman alışmak hiç güzel sonuçlara varmıyordu. Her alışkanlığın sonunda tiryaki oluyordun ve bağımlısı olduğun şey ellerinin arasından kayıp gidiyordu. Bu yüzden yaşadığım anları kitap cümlelerinde sentezlemeyi bırakmıştım. Anı yaşarsam, o kadar üzülmezdim belki.

Kim bilir?

"Ne düşünüyorsun?"

Uykulu, kadifemsi sesi kulaklarımı doldurduğunda başımı göğsüne iyice yaslayıp esnedim. "Hiç."

Başını yüzüme doğru eğmeye çalışarak "Burdan bakınca pek 'hiç' gibi görünmüyor küçük hanım," dedi.

"Alaz burdan bakınca senin gözlerin bir taneymiş gibi duruyor. Bence başını geriye çek."

Homurdanıp başını koltuğa geri yasladı.

"Ayrıca sensin küçük hanım."

"Elvin bak ayıp oluyor ha."

Ya Sonra?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin