2

6.3K 252 204
                                    

Sinirden anlamsızca gülümsemiştim.

Ne saçmalıyordu bu aptal?

Buna aşık olacağıma kendimi uçurumdan atmak daha mantıklıydı!

Kore'nin en tehlikeli ailesiydi Jeon ailesi.

Onunla şu an burada olmak bile beni korkutuyordu.
Duyduğum kadarıyla çok acımasız sert ve soğuk biri.

Yani bizim kızlardan öyle duymuştum.

Zaten tipinden de belliydi.
Çok sert ve ciddi biri olduğu.

-Odana git.

Dediğinde üst dudağımı kemirerek ona bakmıştım.

-Odama?
-Evet. Artık burası senin de evin.

Gözlerimi kapatarak derin bir nefes alırken beni kolumdan tutarak odanın olduğu yöne sürüklemeye başlamıştı.

-Babam seni öldürecek! Sen bana böyle davranamazsın! Kime diyorum ben aptal!

Diye bağırdığımda beni sertçe yatağa itmiş ve yatağa yaklaşarak ciddi bir ifade ile bana bakmıştı.

-Çok konuşuyorsun. Otur ve sakinleş.

Yataktan kalkmış ve önümde durduğu için onu göğsünden iterek kendimden uzaklaştırmış ve konuşmuştum.

-Ne yaptığını zannediyorsun sen? Bizi burada bulamayacaklarını mı düşündün cidden?

Kafasını yana yatırarak dudaklarını yalamış ve gözlerime bakmıştı.

-Sen nerede olduğumuzu biliyor musun?
-Hayır.

Demiştim bahçeye ve etrafa bakarak.

Hiç tanıdık gelmiyordu.

-Tam tahmin ettiğim gibi. O küçük beyninle bana hesap mı soruyorsun sen?

Diyerek yüzüme yaklaşarak soluduğunda bakışlarımı kaçırmıştım.

Tanrı'm çok korkutucuydu!

-Hakkımda ne kadar bilgiye sahipsin bilmem ama senin gibi ailesi tarafından şımartılmış kızları hiç sevmem.

Hala yüzüme yakın bir şekilde konuşmaya devam ediyordu ve ben koskoca Park Eun ona korkudan konuşamıyordum bile!

Rezillik!

-Böyle uslu ve sakin kalmaya devam edersen sana zarar vermem güzelim bu kadar korkma.

Diyerek yanağımı okşadığında kafamı diğer yana çevirerek yanağımı silmiştim.

Gülüyordu.
Bir de dalga geçiyordu benimle!

Adım sesleri uzaklaştığında önüme dönmüş ve onun arkasından saydırmaya başlamıştım.

-Hah! Seni küçük beyinli! Babam bizi bulduğunda senin-

Birden tekrar içeriye girmesi ile ağzımı kapatmış ve sessizce ona bakmıştım.

-Bir şey mi dedin Eun?

Kafamı olumsuz anlamda sallamıştım hızla.

Sırıtarak tekrar çıktığında yatağın ucuna oturarak bıkkınca bir nefes vermiştim.

Benim burada ne işim vardı?!

Düşünmekten çıldıracaktım!

....

Başımın üzerindeki saate bakarak iç çekmiştim.

Yaklaşık 6 saatir burada böyle tek başıma konuşmadan geçirmiştim.

Saat 12'ye geliyordu ve ondan bir ses gelmemişti.

Kapıyı çıktığında kilitlediği için kaçacak hiç bir yerim de kalmamıştı.
Mecburen burada oturup bekleyecektim.

Birden kapının karılırcasına açılması ile yerimden sıçramıştım.
Hayvan gibi dalmıştı çünkü kapıya.

-Kalk.

Dediğinde yutkunarak ona bakmıştım.

-Kalksana kızım sana konuşuyorum!

Diye bağırdığında ayağa kalkmış ve ona doğru ilerlemiştim küçük adımlarla.

Beni kapıya doğru itmiş ve odadan çıkmamı sağlamıştı.

-İlerle.

Dediğini yapmış ve ilerlemiştim.

Burası nasıl bir yer'di böyle sanki yer altı gibiydi.

Bu odalar da neyin nesiydi..

Ve neden bu kadar karanlıktı.

-Dur.

Durmuş ve çenemi sıkarak bakışlarımı yere sabitlemiştim.

-Birazdan çok eğleneceğiz.

Demişti kulağıma yaklaşarak.

Önüme geçmiş ve cebinden bir anahtar çıkartarak kapıyı açmıştı.

Işıklar yanmıyordu.

Önümü bile görmüyordum sadece onu görebiliyordum giydiği beyaz bir gömlek sayesinde.

-İlerle Eun orada mı dikileceksin?
-Hiç bir şey göremiyorum nereye ilerlememi istiyorsun?!
-Elini ver.

Dediğini yapmış ve elimi uzatmıştım çekinerek.

Elimi kavrayıp yürümeye başladığında beni yönlendirmesine izin vermiştim.

Elimi bırakıp ilerlemiş ve küçük bir ışık açmıştı.

-Soyun.

Dediğini idrak edememiştim.

Ona gözlerimi büyüterek baktığımda dudaklarını iyice yalamış ve üzerindeki gömleğin düğmelerini açmıştı seri bir şekilde.

-Sana soyun dedim. Hemen.

...

'𝘿𝙖𝙣𝙜𝙚𝙧𝙤𝙪𝙨 𝘽𝙤𝙨𝙨'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin