Pek meraklı olmasam da onun peşinden gitmek zorundaydım.
Neredeyse 20 basamak çıktıktan sonra salona çıkmıştık.
Labirent gibi bir şeydi burası.
Nerenin nereye çıktığı belli değildi.
-Acıkmışsındır.
Hadi canım!
Ne kadar da düşünceli bir adam!Mutfak diye tahmin ettiğim yere ilerlediğinde duraksayıp bıkınca bir nefes vermiştim.
Ben burada ne yapıyordum?!
Mutfağa girdiğimde tezgaha yaslanarak onun arkasında durmuştum.
Gerçekten böyle davranmaya devam mı edecekti?
Daha ismini bile bilmiyordum ve şu an bana yemek hazırlıyordu sanki ondan istemişim gibi!?Birden bana doğru dönmesi ile gerekenden fazla yakınlaşmıştık.
Hızla ondan uzaklaşmış ve üzerimdeki gömleği düzeltmiştim.
Dizimden neredeyse 4-5 parmak yukarıdaydı.
Bana doğru döndüğünde ellerini beline yerleştirerek bana bakmıştı.
Üzerinde bir şey olmadığı için gözüm vücuduna kaymıştı.
Hemen toparlamama rağmen bunu farketmişti.
-Neden gülüyorsun?!
Demiştim ellerimi göğsümde birleştirerek.
Bana doğru birkaç adım atarak tam karşımda durduğunda sertçe alt dudağını dişleyerek üzerimdeki gömleği işaret etmişti gözleriyle.
-Üzerinde benim gömleğim olan bir kıza nasıl bakmalıyım?
-Bakma.Diyerek ondan uzaklaşmış ve tezgahın arkasına geçmiştim bacaklarım görünmesin diye.
-Çok komiksin. Buraya gel.
Diyerek masaya ilerlemişti.
Ama ben kımıldamamıştım bile.Gözüm pencereden gözüken siyahlı adamlara kaydığında kolumdan sertçe çekilmem ile kendimi ona çarpmıştım.
Kalp atışlarım gittikçe hızlanırken göz göze gelmiştik.
Stresten dudaklarım kurumuştu.
Dudaklarımı yaladığımda bakışları dudaklarıma inmiş ve kendikilerini aralamıştı.
Ondan ayrılmaya çalıştığımda beni yine çekerek tekrar kendisine yapıştırmıştı.
-Sözümden çıkmamaya özen gösterirsen canın yanmaz.
Hala gözleri dudaklarımdaydı ve açıkçası rahatsız olmuştum.
-Peki. Şimdi yiyebilir miyim?
Benden ayrılmış ve kafasını onaylarcasına sallamıştı.
İlerlemiş ve bir sandalye çekerek masaya oturmuştum.
Kendisi de karşıma oturduğunda uzatmış olduğu çubukları almıştım.
-Teşekkür ederim.
Demiştim sessizce.
Ona böyle davrandığımda zor kullanmıyordu.
Ve nedense göz göze geldiğimizde ilk gözlerini kaçıran o oluyordu.Amacını pek anlamamış olsamda sanırım beni korkutmaya çalışıyordu.
Ve eminim ki amacı çok başka bir şeydi.Beni neredeyse çıplak görmüş ve hiç bir şey yapmamıştı.
Başka biri olsa eminim ki zorla bile olsa yapardı.-Bir kişiyi arasam?
Dediğimde ağzındakileri bitirmiş ve kafasını olumsuz anlamda sallamıştı.
-Ailemi değil. Erkek arkadaşımı.. Sadece ona iyi olduğumu söylemek istiyorum merak-
-Yeter.Diyerek çubukları kutuya atmış ve hızla ayağa kalkmıştı.
-Bitirdiysen odana git.
Mutfaktan çıkmış ve yukarki kata çıkmıştı hızla.
Seri adımlarla kapıya ilerlemiş ve açık mı diye kontrol etmiştim.
Bahçe kapılarını da denemiştim fakat onlar da kilitliydi.
Çok güzel!
Kaçacak hiç bir yer yoktu.
-Boşuna hayaller kurma. Burada sadece ben istediğim zaman çıkabilirsin.
Bana doğru ilerleyerek üzerine salaş beyaz bir tshort geçirmişti.
-Kucağıma mı alayım? İlerlesene.
Kafamı eğerek sinirden gülümsemiştim.
Bunları ona ödetecektim.
Ama ilk önce önümü görmem gerekiyordu çünkü birazdan yeri öpecektim.
Anlamsızca çok karanlıktı.
Biraz önce buraya çıktığımız basamakları tekrar iniyorduk.
Az da olsa ışık vardı.
-Yarın biraz işimiz var.
Dediğinde ona bakmıştım.
Keşke bakmaz olsaydım.Ayağım kaymıştı ve neredeyse son basamaktaydık.
-Önüne baksana!
Diyerek beni belimden sıkıca kavradığında derin nefesler alarak onu izlemiştim.
Başka şartlar dolayısıyla tanışmış olsaydık ona aşık olacağımdan emindim.
Çünkü bir çok erkekten daha yakışıklı ve kusursuzdu.Kaç saniyedir böyle bakışıyorduk bilmiyordum fakat o da ben de ayrılmıyorduk.
Birkaç kez hızla gözlerini kapatıp açtıktan sonra dudaklarını yalamış ve ..
-Gözlerime bu kadar uzun süre bakabilen tek kızsın.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'𝘿𝙖𝙣𝙜𝙚𝙧𝙤𝙪𝙨 𝘽𝙤𝙨𝙨'
Fanfiction+𝟭𝟴 𝘀𝗮𝗵𝗻𝗲𝗹𝗲𝗿 𝗶ç𝗲𝗿𝗶𝗿 rahatsız olan okumasın! (Yazar : Cansel)