4.1

6.5K 307 42
                                    

Beyaz seramikleri izlerken soğuktan buz tutarak uyuşmuş vücudumun Gök'ün vücudundan daha sıcak olduğuna emindim...

Ambulans gelene kadar o kadar çok kan kaybetmişti ki eline dokunduğumda hissettiğim soğukluk tüylerimi ürpertmişti...

Her tarafı onun kanıydı ve ambulans gelene kadar ona dokunamamıştık bile! Götürememiştik... Onu kaldırırlarken vücudunu çoktan kendi kanı bir perde gibi bürümüştü...

Nasıl olduğunu sorduğumuzda hiç kimsenin bilmemesi ayrı bir trajikomikti! Ambulans o kadar geç gelmişti ki umutsuzluğa düşmeden edemiyordum. Hastaneye geldiğimizde çok kan kaybettikleri ve kan istediklerinde sadece benim kanımın uyması bile sıkıntı yaratmıştı. Kanımı vermeye başladığımda iğneden korktuğum için Burak yanımda kalmış, ardından benden aldıkları kanın yeterli olmayacağını söyleyerek tekrar sormuşlar, kendileri takviye yapmıştı.

Derin bir iç çekerken ağlamaktan sızlayan gözlerimi kapattım. Bir iki damla gözyaşı yanaklarımdan süzülürken birisi omuzlarımdan tuttu.

Başımı kaldırdığımda Burak'ı görmüştüm. Burak burukça gülümseyerek "Hadi gel kahve içelim. Vücudun buz gibi olmuş, zaten kan da verdin bayılmaman için bir şeyler yemelisin"

Başımı iki yana sallayarak "Olmaz... Gitmeyeceğim, burada kalacağım..."
Burak"Masal, gitmiyoruz zaten... Kantine ineceğiz" dediğinde bakışlarımı yerden çevirerek yüzüne baktım.

"İstemiyorum, o uyanana kadar burada kalacağım" kelimelerin üzerine tek tek vurgu yaparken telefonum çaldı. Annemin aradığını gördüğümde açarak kulağıma götürdüm. Annem"Bir haber var mı?" dediğinde" Yok... Aynı, bilinci kapalı"

Annem hastaneye gelmek istediğinde izin vermemiş, burada olacağımı söylemiştim. Bana ses çıkarmayarak onaylamıştı.

Annem derin bir nefes alarak "Tamam... Bir gelişme olursa haber ver tamam mı? Yemek yedin mi?" dediğinde "Yerim sonra" annem"Masal lütfen eğer oraya gelmemi istemiyorsan, aklım ikinizde kalmasın." "Tamam anne..."

Annem kısa bir konuşmadan sonra telefonu kapatmış, Burak"Kantine iniyorum, sana tost alacağım. Başka bir şey istiyor musun?" "Hiç bir şey istemiyorum Burak..."

Burak homurdanarak yanımdan geçip gittiğinde gözlerimi kapatmıştım. Zihnimi dolan kanlı görüntüsüyle titreyerek gözlerimi açtım. Ayağa kalkarak hastane koridorunda yürümeye başladığımda Gök'ün annesi adımı seslenmişti.

Başımı ona çevirdiğimde kızarmış gözleri ile gülümseyerek bana sarılmıştı. "İyileşecek... Artık üzülmeyelim, yoksa uyandığında kızacak " dediğinde sesindeki titremeden ağladığını anlamıştım, şoku atlatarak ona sarıldım. "Biliyorum..." böyle durumlarda ne söylenirdi bilmiyorum, ben normalde pek konuşkan biri değilken nasıl teselli edilir bilmiyordum...

Ondan ayrıldığımda koridorda yürümeye devam etmiş, kısa bir süre sonra da Burak gelmişti. Tek elinde içecek ve tostu tutarak diğer eli ile bileğimi tutmuş beni dışarı sürüklemişti. Bu sefer karşı çıkmayarak ona izin verirken bir banka oturmuş, Burak'ın kucağıma koyduğu tosta bakmıştım.

"Hadi ye, şu kahveyi de iç. Vücudun buz gibi, ısınırsın" dediğinde tostu ona uzatarak "Midem bulanıyor" kahveyi ellerimin arasına aldığımda "Bu yeter, gerçekten... Teşekkürler" derin bir iç çekerken gözlerim hastaneye sedye ile getirelen birine takıldı.

Gök'ü getiriş şeklimiz aklıma kazınırken irkilerek bakışlarımı oradan çektim. Burak"O iyileşecek" yutkunarak "Kimin yaptığını biliyor musun?" dedim soğuk bir sesle, Gök'ün düştüğü yerde biri ile konuştuğu görülmüş ardından Gök birden fenalaşarak duvara yaslanmasıyla biri bunu kullanarak onu yakasından tutarak yere savurmuş ve kaldırım taşına gelen başında ezik oluşmuştu...

Lanet Bilinmeyen /Yarı Texting/TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin