Bölüm 17: Adam Kaçırma

60 3 0
                                    

Bölüm 17:
Adam Kaçırma

Evin bahçesi çok büyüktü. Eğilerek koşmaya devam ettim. Duvar dibine saklandım ve etrafı gözetlemeye başladım. Duvar dibinden kapıya ilerlemeye devam ettim. Pencereye rastladığımda kafamı uzatıp içeriye baktım. Temizdi. Temkinli bir şekilde ilerlemeye devam ettim.

Kapıya vardığımda, çift taraflı kapı vardı. Birkaç kez yokladım fakat kapalıydı. Açık bir pencere aramaya karar verdim. Adımlarım hızlıydı. Evin arkasından dolaşıp pencereleri kontrol ettim. Bir açık pencere bile yoktu.

Virandanın sağlam çatısına baktım. Onun üzerindeki bir balkon vardı. Silahımı zıplayarak virandanın çatısına attım. Dikkatli olmaya çalışıyordum. Aynı şekilde zıplayıp virandanın tahtasına asıldım. Kendimi yukarı çekip, bacaklarımı çatıya attım.

Dizlerimin üzerinde durdum ve bir kez daha beni gören var mı diye kontrol ettim. Dikkatle ilerleyip geniş balkona baktım. Korkulukları beyaz taştı. Camları da balkona göreydi. Geniş ve boydan.

Çatıda ilerlemeye devam ettim. Balkona yavaşça atladım. Camdan içeri baktığımda beş kişi vardı. İkisi rehine gibi duruyordu. Üçünün elinde silah vardı. Kapısı kapalı olduğu için içeri sessizce giremezdim. Silahımı arkama sakladım. Camın önüne geçip hafifçe tıkladım. Aynı anda hepsi bana döndü. Elimi kaldırıp, "Selam çocuklar." dediğimde hepsi şaşkındı.

Biri kapıya yönelirken biri hızlıca silahını bana doğrulttu. Fakat ben ondan önce davranıp silahımı hızlıca çevirip ona doğru ateşledim. Büyük cam gürültüyle parçalandı. Ardından diğerine ateşledim.

Diğerine de ateş etmeye hazırdım. "Ateş etmeyi aklından bile geçirme!" Silahı kendinden emin bir şekilde bana doğrultmaya devam etti. "Jonathan nerde?"

Beni cevaplamadı. İkimizin de adımları yerinde sayıyordu. Ona doğru bir adım attım. Korkuyor gibi görünmüyordu. Rehine olduğunu tahmin ettiğim adamlar duvar dibine sessizce ilerledi. Korkmuyorlardı. Olayları sessizce izlemeyi seçmişler gibi görünüyordu.

Odanın kapısı gürültüyle açılırken karşımdaki adam kendini masanın arkasına attı. Bende kapıya ateş edip kendimi girdiğim balkon duvarına sakladım.

Arka arkaya ateş ettiklerinde duvardan beton parçaları önüme sıçrıyordu. Eğilip bir kez daha ateş ettim. Saklanmayı sürdürdüm. Biri yaklaştığında onu vurmayı başardım. Yere düşerken önüme silahı fırladı. Hızlıca silahı alıp ateş etmeye devam ettim.

Uzun çabam sonucu hepsini öldürmeyi başardım. İçeri geniş bir adım atıp girdim. Duvar dibine sinen iki adam şaşırmış bir halde bana bakıyordu.

"Beyler? Jonathan nerede acaba?" derin bir nefes alıp verip gülümsedim ve pompalımın mermilerini doldurdum.

"Az önce buradaydı." İkisi birden ayağa kalktı. "Çalışıyorduk, birden içeri adamlar girdi. İkisi onu götürdü, diğerleri de bizi tuttu."

"Hay aksi!" Muhtemelen kıl payı kaçırmıştım. Umudumu kesmek üzereydim. Bir ses daha duydum. Yerden bir silah alırken diğerlerin şarjörlerini topladım.

Hızlıca odadan ayrılırken temkinli bir şekilde ilerlemeye devam ediyordum. Evde kaç kişi oldukları hakkında tahmin etmek zordu. Bir koridordan önüme adam çıktığında refleksle silahımı doğrultup ateşledim. Arkasından gelen var mı diye kafamı uzatıp bakmak istedim.

İki kişi daha geliyordu. Arka arkaya ateş ederek onları da halletmiştim. Koridordan ilerledim. Bu ev çok karmaşıktı. Her yerde koridor ve oda vardı. Diğer tarafımda korkuluklar vardı. Merdivenler ise uzaktaydı. Kafamı uzatıp aşağı baktım. Kimse yoktu, fakat aşağıdan sesler duymaya devam ediyordum.

İlerlemeye devam ettim. O sırada nereden geldiğini anlamadığım bir tekme ellerime geldi. Silâhımın korkuluklardan aşağı düştüğünü kısa bir an gördüm. Bu kez gelen yumruğu anlamıştım. Hızlıca eğildim ve ona karşılık verdim. Sağ yumruk ve dirsek.

Belime sarılıp ve havalandırdı. Korkuluklara sert bir şekilde sırtımı çarptım. Biraz daha geriye eğilsem düşecektim. Dirseklerimle boynuna sertçe vurdum. Beni bırakmayı başardı.

Onu hızlı bir hareketle ensesinden tutup kaldırdım. Doğruca korkuluklara fırlattım. Fırlatmaktan çok aşağı atmaktı. Onunla işimi kısa görmüştüm. Yere düşen pompalımı alıp merdivenlere hızla ilerlemeye başladım. Ateş sesleri geliyordu, ama merdivenlerde kimse yoktu.

Koridoru takip etmeye karar verdim. Şimdi sesler netti. Diğer merdivenlerin basamaklarından inen iki adam ve ortalarında duran sarışın bir adam vardı. Bu Jonathan'dı.

Silahımı onlara doğrulttum. Onlara ateş açansa Atalay'ın adamlarıydı. Kapana kısılmışlardı. Arkalarında ben vardım, önlerindeyse Atalay'ın adamları. Yavaş adımlarla ilerlemeye devam ettim.

"O adamı hemen bırakmazsanız kollarınızı kesip götünüze sokarım."

Adamlar silahlarını hem bana hem karşılarındaki adamlara doğrultuyordu. Hesaplarında biz yoktuk. Muhtemelen bu işin, yağdan kıl çeker gibi halledeceklerini düşünmüşlerdi. Ancak evdeki hesap hiç bir zaman çarşıya uymazdı. Jonathan'ın ise kafası karışmış gibiydi. İkiye ayrılmış grup vardı. İkisi de onu istiyordu.

Yavaşça bir adım daha attım. Basamaklara basmak üzereydim. "Adamı bana yolla, hemen!"

Bu kez sağ tarafımdan bir ateş geldi ve omuzumun arkasını sıyırıp geçti. İkinciyi ateş etmeden ben ona ateş etmiştim. Hızla aşağı döndüğümde Jonathan arkasındaki adama tersten bir yumruk salladı ve koşmaya başladı. O sıra da aşağıda da silahlar patlamaya başlamıştı.

Jonathan'ın peşinden diğer adamda gitmek istedi. Fakat buna izin veremezdim. Korkuluklardan atlayıp adamın üzerine zıpladım. Kafasına pompalımı dayayıp işini bitirdim.

Hızla kalkıp Jonathan'ın peşinden gittim. Ama hemen gözden kaybolmayı başarabilmişti. Hızlı adımlarla ilerlemeye devam ettim. Sol tarafımdaki kapıyı ittirdim. Bir mutfak ve kocaman bir tezgah vardı. "Janothan!"

Mutfağa girip bakmaya başladım. Ve bir ses duydum. Hızla arkamı döndüm Jonathan ateş etmeye başladı. Kendimi tezgahın öbür tarafına sakladım. Saklanarak ona yaklaşmayı denedim ama hızla ayaklanıp koşmaya başladı.

"Siktir!" diye söylenip arkasından koştum. Ona ateş etmek istemiyordum. Ona canlı ihtiyacım vardı. Başına bir şey gelsin istemezdim.

Başka bir kapıdan çıkmıştı. Onu takip ettim. Dar koridordan temkinli bir şekilde ilerlemeye başladım. "Jonathan!" İleride merdiven korkuluklarını gördüm.

İlerlerken bu kez adını melodik bir sesle bağırdım. "Jonathan!" Onu yakalamaktan başka çarem yoktu. Belki de ilk kez korumasız geziyordu. Benim için çocuk oyuncağı olacaktı. Fakat ilk önce onu bulmalıydım.

Aynı melodik sesle, "Jonathan! Hadi şu oyunu bırakalım." diye seslendim. İlerlerken karşımdaki beton direkten bir ses duydum. Tıpkı silahın ağzına mermiyi verirken o ufacık 'çıt' sesi gibiydi. Bana ateş edeceğini tahmin edebiliyordum. Bende hazırlıklıydım. Eteğimi sıyırıp çömeldim.

Kana Bulanan Bedenler ♠️ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin