on üçüncü bölüm: hiç kimse kusursuz değil

141 15 80
                                    

Esila Duman'dan

Güzel yorumlarınız ve eleştirileriniz benim için çok önemli

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Güzel yorumlarınız ve eleştirileriniz benim için çok önemli. Yorum yaparsanız çok mutlu olurum ❤

-

İnsanların hayatları hakkında kolayca yargı dağıtılan bir hayatta yaşıyorduk. Bu yalnızca tanımadığımız insanlar tarafından gerçekleşemiyordu. Tanıdığımız insanlar bile bizim hakkımızda o kadar çok yargılarda bulunuyordu ki o yargılardan dolayı bizi gerçekten tanımaları mümkün olmuyordu. Akıllarında oluşturdukları bizleri asla silemiyorduk. Bu yüzden de bir insanı asla tam olarak tanıyamazdık.

Rüzgara bağırsak bunun karşılığı yalnızca sert bir tokat olurdu. Ne kadar çabalarsan çabala bir insanın gözündeki seni değiştiremezdin. Bir hatayı yüzlerce iyiliğe seçen insanlardan ne beklenirdi ki? Hepimiz öyleydik. Hepimiz. Bende dahil. Hele ki ben... 

Aynanın karşısında büyük bir dikkatle kendimi incelerken yanaklarımdaki şişkoluk çarptı gözüme önce. Daha sonra ise istemsizce bir elimi diğer elimin bileğine sardım. İşaret parmağımın ve başparmağımın birbirine değdiğine tekrar tekrar emin olmak istedim. "Değiyor işte," dedim kendi kendime. "Sakin ol Esila." Yanaklarım dışında belimin inceliği, bacaklarım ve kalçam normal gözüküyordu.

Normal...

Kusursuza yakın olmak isteyen kendimin normalliği. 

Son günler o kadar stresliydi ki iki kilo almış olmam beni şaşırtmasa bile çabucak diyete girmeme sebep olmuştu. Dün annemin zoruyla yediğim yemeği banyoda isteyerek kusmuştum. Eğer kilo alırsam güzelliğimi kaybederdim. Güzelliğim, o tam olarak hangi güzellikti? Kızıl saçlarım çoğu zaman dalga konusu olmuştu, bembeyaz tenim, açık kahve gözlerim hiç istediğim bir güzellik değildi. Güzel değildim. Değildim işte. Bir tek fiziğimin kontrolü benim elimdeyken bundan da vazgeçmek istemiyordum.

Aynayı parçalama isteğim benliğimi ele geçirdiğinde zorda olsa bakışlarımı kaçırdım. Annemin kızıl saçları ve gözleri o kadar çok güzeldi ki... Onun kadar güzel olmayı bırak, yanından bile geçemezdim. O böylesine güzelken ben nasıl bu kadar çirkin olurdum? Bu kadar kusurlu. Gülümserken, ağlarken birçok kez aynada izlemiştim kendimi, her seferinde ise kendimden biraz daha soğumuştum. En büyük kusurumun kendime bu gözle bakıyor olduğunun farkındaydım. Karşındaki insana her zaman, "Saçmalama, sen çok güzelsin." Demek her zaman kolay olurdu ama işte en zor şeyde buydu. Kendimizi sevmek.

Dün Efken'in doğum günü olduğu için biraz fazla kaçırmıştım. Zaten onların yanındayken durumumu anlayacaklar diye ödüm kopuyordu. Geçtiğini sanıyorlardı, onun sayesinde. Gözlerimi sıkıca kapattım. Kalbimde yakıcı bir acı vardı. Nefes almamı zorlaştıran, aldığım nefesi bana zehir eden bir acıydı. Aşk acısı deyip geçmeli miydim? Ama hayır, bu yalnızca aşk acısı değildi. Bu ihanetin, ayrılığın, hayal kırıklığının... Birçok şeyin acısıydı. En büyüyü özlemdi. Ben onu çok özlemiştim. Ağlamaktan yıpranacak kadar. 

TAKINTISIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin