Unutulmaya yüz tutmuş dostluklar ve sendeleyerek ayakta kalan sabahlar gecelerin dostu olmaya devam ederler. Bi paranoyanın içinde paradoks yaşıyoruz her ay, her gün, her saat. Aynı şeyleri tekrar edip farklı şeyleri ezberlemek. Farklı şeylerde yaşam bulup aynı şeylere dönmek olsa gerek. Bir geliş bin gidiş, bin geliş binbir gidiş. Her zaman gidişler gelişlerden fazla olur Miona.
Binlerce kararsızlığın içinde son kararı almak ne kadar zorsa kalan olmak da o kadar zor. Kalanı bir tek kalan anlar Miona. Gideni anlamak... Zaten mümkün değil.
Sabır taşını sulara atıp üstünü de serin bulutlarla kapamak için ne bekliyoruz. Sessiz sedasız uzaklara çünkü bu sabıra daha çok ihtiyacımız olacak.
Birçok çivi tahtasız ellerde. Birçok çivi duvarsız evlerde. Tabanı su tavanı gök bir deniz olmuşuz gidenimiz çok. Çivilerimiz ço... Şşş söyleme vurma yüzüne daha çok unutmak varken neyin nesidir daha da kurcalamak. Taban su, balıkların haberi yok. Tavan gök, kuşların haberi yok ne fayda?
Bir sebep birçok düşünce doğurur devamında ne olur? Yok mu olursun? Yoksa, yoksa var oldukça var olmanın değerini mi anlarsın? Belki de kısmi bir felç yaşarsın düşünceler içinde bu düşünememe durumu olur. Var oldukça yok olursun Miona.
Dost hayatının yüz karası olabilir. Hatta hayatının özeti bile olabilir. Onun adını söyle ve kendini özet geç. Hatalarını yan cebinde taşı her zaman Miona. Ne kadar hata o kadar öğrenmişlik. Öğretmenin adı hata öğrenci biz daima. Kaldıklarıyla bir şey öğretmeyenler gidişleriyle çok şey öğretirler. Yani aynı kapıya mı çıkıyor gidişler de bir hataya mı kurban?
Bir soruya binlerce yanıt aranır Miona ve bazen hiçbir şey bulamazsın ya da dilin varmaz söylemeye. Tabanın su tavanın mavi etrafta çiviler ve ortada sen. Giden olma Miona. Mavileri çalma parmak uçlarından.
Güzel geceler.