Bugün sisliyim, öteki gün yağmurlu, bulutlu, güneşli. Ama ilkbahardayız Miona. Marttayız kâh soğuk, kâh güneşli. Biz ilkbaharın mart ayına takılı kalmışız. Bir zaman güz oluyoruz belirsizliklerle ki hiç de hoşlanmayız belirsizliklerden. Kafa dağıtmak için sislerin içine dalıyoruz sonra da toparlanamıyoruz. Günün ilk cümleleri buna gidiyor çoğu zaman, ilerlemelerinden biz sorumlu değiliz. Sürekli konum değiştiriyoruz konumlarla beraber konuları, konularla beraber kendimizi. Sonra falanca şarkının filanca yerinde marta denk geliyoruz.
Martlar hiçbir zaman toprağa sağlam basmazlar Miona. Cemrelerini yutarlar. Son cemre toprak, karışıp kül olacağımız yer. Çoğu zaman bu ayda karışıp kül oluyoruz zaten. Öyle bağdaştırıyorum seni yangınlı soğuklarla.
Bir kuş gibisin Miona. Soğuyan yerleri terk edip ilkbaharlarla birlikte mart ülkelerine göç ediyorsun. Burada mart soğuğuyla karşılaşıp göçtüğüne pişman oluyorsun. Yangındır soğuk, topraktır kül, insandır aldanış ve kuşlardır aldanan.
Hep seni bir şeylere benzetip duruyorum ama sen en çok mart kuşlarına benziyorsun. Kanatların toprak olmasın. Sırtındaki en güzel yük onlar. Kanatların cemre olmasın. Havaya aldanırsın, suya aldanırsın ama toprağa aldanamazsın Miona.
Kanatlarınız toprak olmasın, hoş kalın.