Selam Canlarım👋🏻
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Yeni bölüm!!
Bölüm şarkısı: Taylor Swift- Enchanted
İthaf isteyenler yoruma
İyi okumalar!Sabah uyandım, bu haftanın çok normal bir hafta olacağı düşüncesiyle. Belki güçlerim üzerinde biraz deneme yapıp daha da geliştirebilirim. Evet bu güzel olur. Rutin işlerimi halledip mutfağa girdim. Kendime kahvaltı hazırlamak için içeri adımımı attığım anda gördüğüm masa bana 'hey, senin yapmana gerek yok, ben zaten hazırım' der gibi parladı. Anneme içimden teşekkür ederek yemeğimi yedim. Odama geri dönüp üstümü giyindim. Çantamı aldım ama dışarı çıkmaya hazır değilmişim, sanki bir şeyi unutmuşum gibi geldi. Düşündüm. Ne unutmuş olabilirim? Aklı bir karış havada olan Yıldız, telefonuyla anahtarını unuttu, şok şok şok! dedi iç ses. Odama girip onları da aldım.
Evden çıktım, kapıyı kilitledim ve kulaklığımı takıp yürümeye başladım. Birkaç gündür dinlediğim tek şarkı olan Taylor Swift- Enchanted'ı açtım ve bir yandan mırıldanarak bir yandan yürüyerek okula doğru ilerledim. "Your eyes whispered 'have we met?'(gözlerin fısıldadı 'daha önce tanıştık mı'), across the room your silhouette, starts to make its way to me (odadaki silüetin bana doğru gelmeye başlıyor)" derken telefonuma bir mesaj geldi. Elime aldığımda farklı bir numaradan olduğunu fark ettim. "Çok güzel şarkı söylüyorsun". Etrafıma baktım. Bir titreme daha. "Beni bulamazsın, bakınma". Doğayla iletişime geçtim. Kim o? 'Sana söylememem gerektiği söylendi' ."Kimsin!" diye bağırdım. Kendimi hazırda tuttum ve yürümeye devam ettim. Müziği tekrar başlattım ama bu sefer söylemeden ilerledim.
Varana kadar canım çıktı ama vardım. Etrafıma bakınmaktan 10 dakika geç geldim. Artık burada güvendeyim. Ama her gün bu şekilde gelemem. Aklıma gelen şeyle telefonumu elim alıp Hiçkimse'ye yazdım.
Yıldız: bizim okulda mı okuyorsun? -Yıldız
Hiçkimse: niye ki?
Yıldız: söyle
Hiçkimse: evet, aynı okuldayız
Yıldız: benimle gelir gider misin okula. Takip ediliyorum
Hiçkimse: olur
Yıldız: sağol
Hiçkimse: ne demek, vazifemiz
Gülümseyerek telefonu kapattım. Kim olduğunu bana açıklamasını beklemek araştırmaktan daha kolay geliyor. Açıklayacağını söyledi. Açıklar bence, değil mi? Şimdi benim güçlerimden kim haberdar? Kim beni takip eder? Neden takip eder? Sadece 3 kişi biliyor; Güneş, Hiçkimse ve Burak. Yani bunlardan birisi olmalı. Güneş hastanede, ayrıca neden takip etsin ki beni? İstese yanımdan hiç ayrılmaz. Hiçkimse olabilir, ama sebep göremiyorum. Burak olma ihtimali çok yüksek, beni kölesi olarak istiyor. Ama doğa ile iletişime kim geçebilir? Aklımda bu saçma salak sorular dönerken adımın seslendiğini duydum. Meryem bana "benimle gelir misin bir dakika" dediğinde kaşlarımı çatarak elimde telefonumla arkasından yürümeye başladım.
Beni hiç konuşmadan dışarı, bahçeye çıkarınca ilk konuşan ben oldum "ne oldu?". "İlla bir şey mi olması gerek? Yalnız başına oturuyordun sıkılma diye seni aşağı indirdim. Güneş gelene kadar beraber takılmaya ne dersin?". Öğrenmeye çalıştığı şeyler olabilir. Ama olmayada bilir. Ama Güneş dönene kadar evet, Meryem'le arkadaşlık bağımızı güçlendirebilirim. Gülümsedim ve "olur" dedim. Çok sevinmiş bir ifadeyle elimden tutup merdivenleri indirmeye başladı. Kumral rengi, uzun, ince telli saçları her adım atışında koştuğu için zıplıyordu. Bir yandan gülümserken bir yandan beni okulun arka bahçesine götürdü. Güneş'ten sonra gördüğüm en neşe saçan insan olduğunu söyleyebilirim. Hiç arkadaşı yok galiba, yanında oturan Hazal'la hiç konuştuğunu ya da beraber gezdiklerini görmedim. Hep kitap okuyor.
"Sana kanka demem rahatsız eder mi?" dediğinde şaşırdım. Kim rahatsız olurki? Şaşkınlığımı saklayamayarak "tabiki etmez, kimi ederki?" diye sordum. "Şey, doğrusu Hazal'a kanka dediğimde beni terslemişti" Hazal'a karşı bir nefret büyüdü içimde, bu nasıl bir insan? "Gerçekten mi? Onu bırakıp benim yanıma otursana, şu an yanım boş" gülümseyerek başını olumlu anlamda salladı. Konu açmak için konuştum "okulda en sevdiğin yer neresi?". "Hmm... galiba kütüphane. Senin?" "Galiba benimde sen sevdiğim yer kütüphane" dedim. Zil çaldığında sınıfa geri döndük. Eşyalarını alıp yanıma geldi. Sonra ders, ders, ders...
Öğle arasında Meryem'le iyice anlaşmıştık. Kantine gidip yemeğimizi aldık ve geri döndük. Sınıfa girdik, tabi pişman olduk. "Ne o, Güneş'in gitmesini mi bekliyordun? Hemen satmışsın" deyip güldü Gece. "Ha ha ha, çok komik. Bu konu seni hiç ilgilendirmez, bir daha benimle konuşma bence daha iyi" dedim öfkeyle göz devirirken. "Niye? N'aparsın? Büyü mü yaparsın yoksa? Arkadaşın gibi" deyip güldüğünde sinirlendim. Meryem "gel bunlarla uğraşmayalım, tekrar çıkalım sınıftan" dediğinde başımı sallayıp çıktım. Yoksa gerçekten yakında ateşi görecektim. Ona son bir bakış atıp kapıyı kapattım.
********
Okul çıkışı telefonumu elime aldım ve Hiçkimse'ye yazdım.
Yıldız: nerdesin?
Hiçkimse: arkana bak
Arkamı döndüğümde onu gördüm. Yine yüzünün yarısını kapatmış bir şekilde yanıma geliyordu. Hava yağmurlu duruyor. Eve doğru ilerlemeye başladığımız sırada arkadan bir ses daha duyuldu "Yıldız!". Meryem'in bana seslendiğini anladığımda arkamı döndüm. "Bu taraftan mı gidiyorsunuz?". "Evet, evet bu taraftan gidiyoruz. Neden?" "Bende sizinle gelebilir miyim?". "Tabikide, gel hadi" dedim ve yanımıza varmak için koştu. "Bu kim?" diye sorduğunda Hiçkimse'ye baktım ve cevap verdim "o Hiçkimse, yani kim olduğunu bilmiyorum. Ama umarım yakında bana kim olduğunu söyler. Eninde sonunda söyleyeceksin, değil mi?". "Evet, sana yüzümü göstereceğim ve ismimi söyleyeceğim. Ama bunu daha sonra yapsam daha iyi olacak, herkes için" artık benim yanımda konuşuyor ama asla yüzünü göstermiyordu.
Evlere dağıldığımızda yatağıma kendimi attım. Meryem'in numarasını daha önceden kaydetmiş olduğum için sormaya gerek duymadım. Ama onda numaram olmayabilir. Bu yüzden ona mesaj atma gereği duydum. Elime telefonumu aldım ve ben olduğumu belirten bir mesaj bıraktım. Karşılık beklemeden mutfağa gittim. Ağzıma bir şeyler tıkıştırıp televizyonu açtım. Acaba daha da güçlenebilir miyim diye düşündüm. Elimle bir ateş yaktım ve onu izledim biraz. Ateşe şekil vermeye çalıştım. Onu bir gül şekline sokmayı denedim. Ve başarılı oldum. Elimdeki ateş ne canımı yakıyor ne de büyüyordu. Ve çok güzel bir şekilde yanmaya devam ediyordu. Sonra bir insan düşündüm, ateşi insan şekline soktum. Biraz daha ateşle oynarsam evi yakacağımdan korktum ve kestim. Onun yerine suyu denemeyi düşündüm. Yanımdaki bir bardak suyu bardağı ve ellerimi kullanmadan kaldırdım. Sadece düşünerek yapabilir miyim acaba?
Suyla oynarken kapı açılma sesi duydum. Bir anlık korkuyla su yere döküldü. Halıdan kaldırıp bardağa geri doldurduğumda halının kupkuru olduğunu fark ettim. Vay be.
Akşam yemeğimi yedim ve odama çıktım. Ödev kontrolü, kitap okuma derken uyudum.
Yürüyorum. Sırtımda okul çantam var. Birden yükseliyorum. Arkamdan birisi adımı sesleniyor, neler olduğunu soruyor. Havalandığımda bir yanımdan ateşler yükseliyor bir yanımda sular damlıyor. Rüzgar etrafımda çok hızlı bir şekilde dönüyor ve yerden fışkıran sarmaşıklar rüzgarın etkisine kapılmış bir şekilde dönüyor. Kontrolden çıkmış gibiyim. Nasıl yaptığımı bilemezken birden her şey kesiliyor. Ben yere düşerken arkamdaki kişi beni tutuyor. Geriye koşuyor. Elini cebime atıp anahtarları çıkarıyor. Kapıyı açıp beni yatağıma götürüyor. Telefonum cebimde yok...
Ve kan ter içinde uyandım. Alnımda biriken ter damlacıklarını silip kendime gelmeye çalıştım. Mutfağa girip bir bardak su içtim ve odama döndüm. Saat 23.58'i gösteriyordu, bende tekrar uyumak için gözlerimi kapattım...
Aman Allah'ım neler oluyor?!
Cevaplar bir sonraki bölümde!
Unutmayın ithaf isteyenler yoruma.
Şimdilik 👋🏻

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağmurlu Geceler /Tamamlandı/Wattys2020
FantasiaAilesiyle birlikte yaşayan Yıldız, bir gün arkadaşı Güneş ile gezintiye çıkar. İkisi beraber yürürken Güneş kaçırılır ve onu kurtarmaya giden Yıldız içinde gizli olan bir farklılığı ortaya çıkarır... Çalınma ve ya kopyalanma durumunda yasal işlem ba...