Altıncı gün

154 42 1
                                    

Sevgili okurlarım, umarım evlerinizden çıkmıyorsunuzdur.
Bölüm şarkısı Taylor Swift- So it goes...

Saat gece yarısını geçti ve ben koşuyorum. Kimseye haber vermedim, bu yüzden güzel bir azar işiteceğim ama şu an buna değer. Eğer o Hiçkimse haklıysa şu an onu kurtarabileceğim. Ama neden numaramı kullanmadıki? Belki yoktur? Herneyse şu an bunu düşünmemeliyim. Önüme bakıp yolu şaşırmamalıyım. Yazılı yere vardığımda depoya benzeyen yapıta doğru ilerledim. Kapıya vardığımda aralık olduğunu ve içeriden ışık süzüldüğünü gördüm.

Etrafıma bakındım ve kimsenin beni izlemediğinden emin olduktan sonra iyice yaklaştım. Kalbim küt küt atıyor ve ben heyecan ve korkudan bayılacağım. İçeri bakmaya çalıştığımda Güneş'i gördüm. Ağzı ve gözleri bir kumaşla elleri ve bacaklarıysa yatağa bir iple bağlı duruyordu, kolundaysa serum vardı. Bir an içim burkuldu. Ne yapacağımı düşünürken arkadan bir el ağzımı kapattı ve ben ne olduğunu anlayamadan içeri doğru sürüklenmeye başladım. Bir yandan çırpınıyorum bir yandan bağırmaya çalışıyorum ama bu herkimse çok iyi tutuyor.

İçeri girdiğimizde gördüğüm kişiyle donakaldım. Sonra daha çok çırpınmaya başladım. İçimden saydırıyorum. Sonra adam beni dizlerimin üstüne çöktürdü. Burak işaret verince ağzımı açtı. "Seni adi pislik! Amacın ney? Beni daha fazla batırmak mı? Biliyorum benimle bir derdin var ama Güneş'i neden dahil ediyorsun? Ayrıca benimle ne derdin var? Ne istiyorsun benden? Bırak on..." adama işaret verince tekrar ağzımı kapattı. Ben yine saydırmaya devam ediyorum ama. "Çok konuştun, geveze. İşte lanetli kızımız ve büyücümüz burda. Ama bilin bakalım kim eksik? Bedeli ödeyen ölü kardeşim! Sizin yüzünüzden öldü benim kardeşim! Büşra sizin bu salak büyünüzün bedelini ödeyen oldu. Bu yüzden sizde burdasınız. Bu sebeple ikinizide onun yanına göndereceğim" dedikten sonra kafama inen sert bir şeyle heryer karardı.

**********

Gözümü açtım. Soğuk betonda ellerim bağlı bir şekilde yatarken buldum kendimi. Etrafıma göz gezdiğimde Güneş'i gördüm. Fısıldayarak adını seslendim. "Güneş. Güneş beni dinle. Şimdi ellerimi çözeceğim bu sayede polisi arayacağım ve ikimizde burdan gideceğiz tamam mı?" Başını salladı. Elimin iple bağlı olması yakabileceğim anlamına geliyor, parmaklarımı kullanarak küçük bir ateş çıkartıp ipi yaktım. Ellerim çözüldüğünde elimi cebime attım ama telefonumu bulamadım. Sakin kalmaya çalışarak başka bir şey yapmayı düşündüm.

Dış kapıya yürüdüm. İltmeye çalışınca elektriklenmiş olduğunu canım acıyınca anladım. Ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde karanlıkta odaya göz gezdirmeye çalıştım. Bir şey göremeyince Güneş'in yanına gidip ağzını açtım. "Başka ne güçlerim var? 4 elementi biliyorum" "doğayla temasa geçebiliyorsun, ağaçlar ve her türlü bitkiyle konuşabiliyorsun" anladım der gibi başımı salladım. Sonra ellerimi duvarlarda gezdirmeye başladım. Sonra bir farklılık keşfettim. Burda bir kapı var. Delikten baktığımda iki adam ve aşağı doğru giden uzun bir koridor. Dışarıdan burası gözükmüyor, galiba yerin altından ilerlediği için.

Kapıyı kırabilirim, ama bu çok fazla ses çıkartır. Delikten tekrar baktığımda oradaki akvaryumu gördüm. Aklıma bir şey geldi. Akvaryumun içindeki suyu kaldırıp yere dökeceğim bu sayede içeride yanlış bir şeyler döndüğünü düşünecekler, odaya girecekleri sırada bende açık kapıdan kaçacağım. Harika. İlk defa deneyeceğim. İşe yaramalı yoksa burda benim suçum olmayan bir bedelin intikamını ödeyeceğim.

Yağmurlu Geceler /Tamamlandı/Wattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin