20. BÖLÜM

72 29 15
                                    

Umutsuz olmayı 1 ay önce babamla konuştuğum günden  sonra bir kenara bırakmaya karar vermiştim. Mutsuz olup hem kendimi yıpratıyordum hem de Arel'i ne gerek vardı buna her şey gelip geçmişti mutlu olmak hepimizin hakkıydı. O yüzden erkenden kalkıp hepsine eskisi gibi güzel bir kahvaltı sofrası hazırladım.

Evin içindeki ses sisteminden son ses müzik açıp hepsinin uyanmasını bekledim şimdi odalarına girersem kokudan ölme ihtimalim vardı ve ben canımı seviyorum.

Bulut eliyle gözünü ova ova yanıma geldi pislik insan elini yüzünü yıkar.

"Bulut sakın sofraya oturma git elini yüzünü yıka" diye bağırdım hayvan herif ya. Ağzının içinde bir şeyler homurdandı ama anlamdım Buğra mutlu mutlu gelip sofraya oturdu yanağıma sulu bir öpücük bırakmayı da ihmal etmedi tabi elini zeytine atıp alacaktı ki hızla eline vurdum.

"Daha kimse gelmedi bekle"

"Ama aşkiletam çok açım"

"Sus da bekle ya da git Arel'i kaldır."

"Aaaa ayıp ben niye kaldırıyorum senin sevgilin git sen kaldır."

"Uf amaan Buğra kaldırsan ölürsün" deyip masadan kalktım

"Tabi ölürüm" diye arkamdan bağırdı Bulut ben mutfaktan çıkınca girdi pis sanki beni bekliyor du.

Odaya girip yatakta yastığın altına kafasını sokmuş Arel'i görünce yüzümde istemeden de olsa bir gülümseme belirdi yanına kapından bağırdım.

"Areeel kalk hadi seni bekliyoruz" deyince bir dakka daha falan diye saçmaladı bende de onu bekleyecek sabır olmadığı için koşarak üstüne zıpladım. Ah ne kadar acımasızım demi uyuyan adamın üstüne öyle zıplanır mı. Napıyım o da kalsaydı.

"Ecmel nefes alamıyorum tamam kalk üstümden geliyorum." demesiyle üzerinden kalkıp yanına geçtim o da üzerinden kalkınca hemen yatakta oturur pozisyona geçti evet bir saatte böyle oturur beklerdik. Kolundan zorla tutup banyoya itekledim.

"Arel 2 dakkan var elini yüzünü yıka bekliyorum" deyip banyonun kapısını kapattım. Arel'in uykusu yorgun olduğu zamanlar ağır olurdu ve katlanılması zor bir durum bu.

Arel banyodan çıkınca mutfağa geçtik hala ayılamamıştı sanırım.

"Ooo Ecmel hanım biz sizi Arel'i kaldır diye gönderelim sen işi pişir"

"Ne diyon lan sen" deyip kafasına vurdu Arel Buğra bazen çok katlanılmaz oluyor du.

Kahvaltımızı yapınca Arel bir yere gideceğimizi hazırlanmam gerektiğini söyleyince odaya geçip üzerime rahat bir pantolon beyaz gömlek kırmızı siyah da ceket gibi gömlek giydim saçımı da yukarıdan sıkı at kuyruğu yapınca hazırdım. Bulut ile Buğra zaten mutfağı toplarlar dı acaba nereye gideceğiz diye de düşünmeden edemiyorum tabi ki de. Hazır olduğum için siya bir çanta ve spor ayakkabı alıp aşağı indim Arel kapının önünde beni bekliyor du.

"Arel nereye gideceğiz söyle bari ya bilmediğim için böyle bir şey giydim eğer süpriz falan yaparsan ben bu haldeyken seni döverim" evet döverdim düşünsenize çok güzel bir yere gidiyoruz ve ben bu halimle çok sporun ay Allah korusun.

"Güzelim hadi gidelim" deyip beni geçiştirdi hain adam.

Arabaya bindiğimiz de nereye gideceğimizi bilmediğim için bir süre dışarıyı izlemeye başladım ama tık yoktu hala gideceğimizi yere gelmemiştik ve Arel'de söylememekte kararlıydı.

"Uff Arel çok mu daha?"

"Hayatım var daha sen uyu ben gelince kaldırırım seni"

Ona bakıp gözümü devirdim ve oturduğum koltuğu arkaya yatırıp uykunun kollarına kendimi teslim ettim.

"Ecmelim güzelim hadi uyan" diye seslenen Arel'i duyduğum halde uykudan uyanmak istemedim ama az daha uyanmazsam yapacağı şeyleri kestirmiyordum gözlerimi açıp etrafı inceledim ve gördüğüm şeylerle buraya hayran kaldım heryer bembeyaz çiçeklerle kapalıydı o yüzden bahar mevsimine aşıktım ya zaten.

"Güzelim hadi kalk ya" diye mızmızlanmaay başlayınca koltuğu düzeltip arabadan indim Arel sıkıca elimi tutup bena yön vermeye başladı nereye gideceğimizi bilmesem de etrafı incelerken bunun pek bir önemi olmadığını fark ettim. 10 dakikalık yürüyüşün ardından ormanın içine iyice girmiştik ve karşımda hazırlanan masayla bir kez daha şok geçirdim.

"Areeel?"

"Efendim güzelim"

"Bu bu çok güzel"

"Evet ömrüm hadi gel oturalım sonra daha da gezeriz" deyip beni masaya oturttu nr kadar süre uyduğumu bilmiyorum ama yavaştsn acımaya başladığımı hisettim o yüzden masadaki yemeklere göz gezdirip önüme servis edilmiş etten bir parça kesip ağzıma attım tadı baya iyiydi etin. Yanına da kırmızı şarap koymuştu Arel ama pek içesim yoktu sadece bir iki yudum alıp masaya bıraktım.

"Ecmel hadi sana göstermem gerekn bir yer daha var yediysen kalkalım"

"Yedim" deyip ayağa kalktım yanıma gelip elimi tuttu elimiz sanki hep bizim içinmiş gibiydi. Biraz daha yürüdükten sonra bir ağacın yanına geldik yaprakları yerlere kadar uzanmış ve içini hiç bir şekilde göremiyorum Arel beni o ağacın içine soktu ve gördüğüm şeylerle yanımdaki adama bir kez daha hatta milyonlarca kez daha aşık oldum. Küçüklüğümüzden bu günü kadar olan tüm fotoğraflarımızı ağacın içinden iplerle asmıştı ve içerisi aydınlansın diye beyaz led ışıklarla aydınlatmıştı etrafı. Arel'in elini bırakıp fotoğrafları incelemeye başladım hep beraberdik hep mutluyduk sanki. Elimdeki liseden mezun olduğumuz da çekindiğimiz fotoğrafı Arel'e göstermek için arkamı dönmüştüm ama Arel yerde elinde tuttuğu yüzükle gözlerimin içine bakıyordu ne diyeceğimi ne yapmam gerektiğini bilmeden onu kollarından tutup ayağa kaldırdım.

"Her ne olursa olsun Arel aşağıda ya da yukarda olma hep yanımda benimle ol sana çom ihtiyacım olacak." deyince gülümseyip boğazını temizleyip konuşmaya başladı.

"Sen Ecmel Kaya her ne olursa olsun hayatımız bize ne getirirse getirsin mutlu olmaya ve benimle evlenmeye ne dersin" diye bir soru attı ortaya ne diyebilirdim ki sadece tek bir cevap hakkım vardı ve bunu bola harcamak istemiyordum.

"Varım" deyip ona sıkıca sarıldım beni kendinden ayırıp alnıma küçük bir öpücük bıraktı ve dudaklarını alnımdan ayırmadan konuştu.

"Seni Seviyorum"

BÖLÜM SONU :)

BİR RÜYA  (DÜZENLENİYOR) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin