Zaman kavramı anlamı yitireli çok olmuştu bende. Nerde ne kadar zaman geçirdiğimi umursamaz olmuştum. Hayatım da mutlu olmak istiyordum artık birilerinin bana gerçekten değer vermesini sevmesini kirpiklerime kadar sevilmek istiyordum. Bu sevgiye aşka karşı olan açlığımın hiç bir anlamı yoktu aslında ama işte artık yaşamak istiyorum.
Arel'le konuşmamızın ardından bir hafta geçmişti ama o günden bu zamana kadar hiç konulmamıştık bende zaten günlerimi araştırmama adamıştım.
Evde çalıştığım zamanlar yosun başlamıştım resmen. Altımda tayt üzerimde salaş kazak ve bir mont kulağımda kulaklıkla markete abur cubur almaya gidiyorum. Ama içimde bir heyecan vardı sanki yıllardır çocuğunu görmemiş sevmemiş bir anne gibi heyecenla yürüyordum.
Market zaten evimize yakındı hemen girip baya yani bildiğiniz reyonları boşalacak derece de abur cubur almıştım kasadaki kadın benim bu halime alışmış olacak ki sıcak bir gülümseme bahşetti bana. Marketten çıkıp eve giderken poşetleri taşımakta biraz zorlanmıştım aslında ama bür anda omzumda hissettiğim bir elle kulaklığımı çıkarıp arkama baktım.
"Yardım edebilir miyim?"
Bu sahne bana bir yerden tanıdık geldi ama karşımda arsızca duran kişinin haddini bildirmeden bana daha fazla düşünce yasaktı.
"Sen ne yüzsüz ne arsız ne şerefsiz bir adamsın ya daha ne diye benim karşıma çıkıyorsun"
"Ecmel beni dinlemeden şuradan şuraya gitmem"
"Seni be dinleyeceğim Güney ben elimden bir kaza çıkmadan defol yoksa avazım çıktığı kadar bağırırım" deyip elimi yüzüne vurmak için kaldırdım ama havada tutup sıkmaya başlamıştı.
"Ona bir kere izin veririm Ecmel hem bakıyorum da beni terk edip kucağına koştuğun adam yok buralarda."
"Ne kucağı ne saçmalıyorsun ben senin aksine kendimi millete açmıyorum ben şerefli bir insanım ama pardon şimdi sana şerefi anlatsam anlamazsın o yüzden bırak kolumu" deyip çekmeye çalıştım ama o daha da zevk almış gibi iğrenç bir sırıtış koydu yüzüne.
"Hayır Ecmel bırakmayacağım ve şuan benimle geliyorsun" deyip kolumdan çektirmeye başladı ben tam bağıracakken ağzımı kapatıp arbaya fırlattı beni. Ah tamda şuan Arel burda olsa keşke. Allahım ne Arel'i iyice saçmalamaya başladı içimdeki Ecmelcikler. Güney de hemen öne binip arabayı çalıştırdı. Benim sinirle yere attığım poşetleri de almıştı iyi bari onları yeyim bana bir şey yapamaz babam zaten akşam olmadan bulur beni.
Ön koltuğa uzanıp poşetleri karıştırdım. İçinden bir paket cips ve kolayı alıp yemeye başladım Güney arada aynadan bana bakıp kendince bir şeyler saydırıyor du anlaşılan benim bu rahatlığım sinirine dokunmuş olmalı. Tam ben cipsile aşk yaşarken varlığını unuttuğum telefonumun sesi arabanın içini doldur du ah ben ne malım keşke başta babamı arasaydım. Hızlıca telefonu alıp açtım
"Alo Arel."
"Ecmel ben size geldim ama evde yoksun nerdesin sen gideli de baya olmuş" dedi tam cevap verecekken Güney ne yaptığımı fark etmiş olcak ki birden bağırdı.
"Ne yapıyorsun sen ve şunu" deyip telefona uzandı.
"Ver telefonumu" diye bağırmamın ardından telefonu camdan attı.
"Kusura bakma kahramanınla konuşamazsın bakalım seni bulabilecek mi o çok büyük kahramanın."
"Aptalsın Güney şimdi sana burda düz gelir ters giderdim ama canım senle uğraşmak istemiyor ne halin varsa gör nede olsa akşama cansız bedeninin üstünde tepinirim." deyip cipsle yaşadığım aşka geri döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR RÜYA (DÜZENLENİYOR)
Teen Fictionİki çocuk Birbirine bu kadar güzel bakarken harelerinde parlayan o ateşti onları ayıran. O ateş ki onlara çocukluktan hatıra kalan. O ateş ki onlara birbirlerini bulduran . Bu Arel ile Ecmel'in hikayesi bir rüyayla başalayıp bir rüyayla biten... Kap...