24.BÖLÜM

35 11 7
                                    

Hep kendimi bir yere ait olarak görmek istiyordum. Ama hayat bana öyle güzel oynuyor du ki bulunduğum her yer beni kabul etmiyordu. Asılın da onlar da haklıydı ben bile kendimden kaybolmuşken kim beni kabul eder ki?

Hayatta mutlu olmayı hak edip mutlu olamayan insalar sınıftaydım sanırım. Ama aldığım bir kararla bu mutsuzluk sendromundan çıkacaktım. Bunun başında ise Arel'in yakınında olmak vardı. Çünkü bu akşam ailesi ile o kadar multu duruyorlar dı ki. Hatta arabadan inince şahit olmuştum mutluluklarına. Kız kardeşi olduğu öğrendiğim Afra koşarak Arel'e sarılmıştı hatta Arel bile alışık olduğum asık suratını kenara bırakıp Afra'ya gülüp şaklaşmıştı. Kardeş olduklarını öğrenene kadar içimde ki kıskançlık duygusunu bastıramamıştım. Kardeş olduğunu öğrendim anda içim o kadar rahatlamıştı ki sıktığım kaslarım gevşemişti. Aslında görüntüleri bile benim onlara dahil olamayacağımın kanıtıydı resmen. Kardeşinin üzerinde siyah uzun bir elbise ve kafasını örten bir şal varsı annesi ise çok tatlı bir kadındı. Yanlarında biraz oturup onları izlemiştim. Hiç hissetmediğim aile mutluluğu vardı onlarda. Yanlarında daha fazla duramadım müsaade isteyip odama çıktım.

Bir aile için uygun bir dağ eviydi burası. Yarın ki toplantı için bir kaç hazırlık yapıp yatağıma uzandım. Arel'in beni evden almaya geldiğinde yarım bıraktığım uykuma devam etmekti planım. Gözlerim kapanmaya zorluyor du, ama düşüncelerden kendimi sıyırıp uyumam zor olacak gibiydi. Lakin daha fazla dayanamayıp gözlerimi uykuya teslim ettim. Uyurken ki tek dileğim rüyamda Arel'i görmekti.

Susuzluktan dilim damağıma yapışmış bir şekilde açtım gözlerimi. Üzerimden yorganı atıp ayağımı sürüye sürüye mutfak olduğunu öğrendiğim yere bir bardak su içtim. Tam odaya geçeceken salondan duyduğum sesle oldıpu merhaba yerde kaldım. Okunan şey Arel'in arabada açtığı şeye benziyordu ve dinlerken içimi yine bir huzur kapladı. İçeri girip girmemek arasında kararsız kalırken meraklı ve sorgulayın yanım ağır basınça içeri girdim. Kanepe de Afra kitaba benzeyen şeyi okuyordu ama içindeki yazılar Arapçaydı bir an nasıl okuduğunu sorgulasamda Afra nın sesinin kesilmesiyle göz göze gelmemiz bir oldu ama o bama o kadar güzel güldü ki içim ısındı. Sonra kitabı kapatıp kitaplığı koydu. Benim sorgulayacı bakışlarımı anlayınca konuştu.

"Yanıma gelsene" deyince çekinme çekine yanına oturdum sanki benim burda olmam doğru değilmiş gibi hissetmiştim bir an. Çünkü beni görünce susup kapatması bir değişik di işte.

"Seni böldüysem kusura bakma" deyince yüzüne çok yakışan gülümsemesini yerleştirip konuşmaya başladı.

"Hayır bitirmiştim zaten seninle alakalı değil" nasıl bittiğini meral etmişti merhaba açıkcası baya kalın bir kitapdı ve ben geldiğimde daha ortada bir yerler okuyordu. Onun ne olduğunu öğrenmem gerektiğini söylüyordu bir yanım bende sorularıma cevap verir umuduyla konuştum.

"O okuduğun neydi acaba?"ama yine öyle güzel güldü ki bana, yüzünde hiç küçümseme yoktu tam tersi yardımcı olmak istercesine konuştu.

" Kuran' Kerim bizi yaratan Allah'ın bizlere armağanı bir nevi mektup "deyince ismi bana tanıdık gelmişti adı.

" Anladım bir kaç kere duymuştum ismini ama çevremde kimsenin böyle şeylerle alakası olmadığı için çok bilmiyorum doğru "deyince sanki bir anlık gözlerinde ki hüznü gördüm ama hemen gözlerini ifadesizleştirip konuşmasına devam etti.

" Anlıyorum ve çok üzülüyorum biliyor musun? Toplumun bir kısmı dinine çok düşkünken bir kısmı hiç haberdar değil. Çoğu insan hayatını Allah'ı tanımadan yaşıyor ve içinde büyük bir boşluklar ölüyor. Hep mutlu olmak istiyorlar ama hiç bir zaman gerçekt mutluluğu tadamıyorlar hatta Kuran'ı Kerim de bir ayet var ki çok severim "Kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." (Rad Suresi 21 ayet) dedi ve sustu zaten. Dışarıdan gelen ezan sesiyle o da konuşmasına devam etmeden ezanı dinledi.Anlattığı şeyler çok farklıydı ve hiç duymamıştım. Açıkcası merak bile etmemiştim. Hayatımda ki boşluk bundan mı diye sorgulamaya başlamıştım bile.Söylediği şeyleri araştırmayı beynimin bir köşesine yazdım.Ezan bitince Afra ayağa kalkıp yere örtü serdi ve bana dönüp konuştu.

"Ben namaz kılacağım istersen bekle konuşalım." dedi ama benim sabah uykumu almış bir şekilde kalkamam gerektiği için teklifini reddedip salondan çıktım.

Ama nasıl namaz kılacağını merek ettiğim için kapının pervezına yaslanıp onu izlemeyi başladım. Yaptığı hareket çok farklıydı bzi bu dünya da kimsenin önünde yere kapanmazken onlar yaratıcı için tüm uzuvlarını yere seriyorlardı. Onu biraz izleyip utanıp gitmek için arkamı döndüm aöa arkama dönmemle bir bedene çarpmam bir oldu. Kafamı kaldırıp bedenin sahibine baktım ama yüzüne bakmadan kokusundan bile kim olduğunu anlamıştım zaten.Toprak kokuyordu kendine özgü o kadar güzel bir kokusu var ki tarif etmek çok zordu. Yüzünde ki uyku mahmurlğu bşle farklıydı. Çok tatlı gözükmüştü gözüme dağınık saçları uykulu gözleri bir an içimdeki onu sevme duygusunu bastırmam zor oldu. Şaşkınlığı üstünden atıp konuşmaya başladı.

"Ne yapıyorsun bu saatte burda?"

"Su içmek için kalkmıştım ve Afra hanımın bir şeyler okuduğunu duyunca mersk edip ona ne okuduğunu sordum" dedim. Gözlerinde ki merak gitmiş her zaman ki boş hareler yerini almıştı.

"Anladım" deyip gözlerime bakamaya başladı.

"Üzgünüm Arel bey bu saatte buralarda dolanmamam gerekirdi" deyip sustum. O da hipnozdan çıkmış gibi gözlerini kırpıp kafasını yana salladı ve önümden çekildi. Bende hiç bir şey söylemesine fırsat vermeden yanından geçip odama geçtim.

Telefonumdan saate baktığımda 6 olduğunu gördüm uykum zaten gitmişti o yüzden getirdiğim eşyalardan bir parça alıp odama ki banyoda duşa girdim. Kısa bir duş alıp hazırlandım.Yattığım yatağı düzeltip tekrar saate baktım ve 7 30 olduğunu görünce tabletini alıp bahçeye çıktım. Üzerime bir şey alsam iyi olurdu ama hiç hırka almadığım için getirmediğim için bahçede ki salıncağa oturdum. Toplantı için bir kaç doya düzenleyip etrafı izledim. Yeşilliklerin içinde harika bir yerdi burası.

Ben etrafı izlerken Afra'nın sesiyle daldığım yerden çıkıp ona baktım.

"Ecmel kahvaltı hazı seni bekliyoruz" deyince yerimden kalkıp oldıpu tarafa doğru yürüdüm.Arel Levent bey Betül hanım masada oturmuş bizi bekliyor du. Hızlıca yanlarına gidip bana ayırdıkları yere oturup konuştum.

"Beklettim için kusura bakmayın.Ama keşke bana da söyleseydiniz yardım ederdim " deyip Betul hanıma baktım.

"Yok kızım sen yorumluyorsundur zaten biz hazırladık" deyip güldü.

Sonra Afra ellerini havaya kaldırıp anlamadığım bir şeyler söyledi bende aynı onlar gibi yapıp sonunda elimi yüzümü sürdüm. Sonunda amin dediklerinde okudukları şeyin dua olduğunu anladım.

Sessiz sakin geçen bir kahvaltının sonunda. Kapı da gelecek ortaklarımızı bekldim. Arel ve Levent bey odada bir kaç ayarlama yapıyorlardı. İleride gelen siya arabayı görünce geldiklerini anlayıp. Levent beye geldiklerini bildiren bir mesaj atıp arabanın durmasını bekledim. Araba durunca içinden levent bey yaşlarında yaşlı bir adam indi ve soför koltuğundan inen tanıdık yüzle olduğum yere çakılmam bir olmuştu.

Karşımda gördüğüm kişi Güney'den başkası değil di.

BÖLÜM SONU..

EVET UZUN BİR ARADAN SONRA ÇOK ZOR ŞARTLAR DA BÖLÜM ATMIYORUM. MEDYADA OLAN DEFTERE KURSTA YAZIYORUM VE CUMARTESİ 2 SAATTE GEÇİRMEYE ÇALIŞIYORUM AZ ÇOK DEMEDEN LÜTFEN BEĞENİN....❤️🎈

❤️🎈

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
BİR RÜYA  (DÜZENLENİYOR) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin