O günden sadece iki gün geçmişti ama Güney'i düşünmeden edemiyorum. Neden böyle düşünüyorsam. Her şey o kadar güzel gidiyordu ki bu aralar.Filistin'de bir belgesel çekecektim ve onun için izin gelmişti bir ay içinde tüm grubu toplayıp oraya gidecektim. Her ne olursa olsun orada bir insanlık dramı vardı ve ben bunu herkese duyurmak istiyordum.
Aşağıya annemin yanına indim. Amacım Güney'i sormaktı ama o benden önce davranıp söze girmişti.
"Hayatım akşama Güney ve ailesi yemeğe gelecekler istersen hazırlan sen iki saate falan gelirler." dedi o kadar mutlu olmuştum ki Güney bana gerçekten samimi geliyor du ve beni varlığıyla rahatlatıyor du.
"Tamam anne.''deyip sırıta sırıta odama döndüm anem bu hareketimi fark etmiş olacak ki arkamdan bir şeyler söylendi ama ben çok takılmadım.
Odama geldiğimde kısa bir duş alıp üzerime ne giysem diye dolabın önünde durdum. Ama hala ne giyeceğimi bilmiyordum. Resmen dolabın önünde kök saldım. En son gerginliğimi bir yana bırakıp lila kat kat bir elbiseyi elime aldım. Boyu bacağımın biraz üzerindeydi. Altına da ev için olan gri parlak bir stiletto giydim. Saçımı da arkaya doğru yatırınca hafif bir makyaj yapıp hazır olduğumu hissettim.
Aşağıya inip annem ve babamın yanına oturdum. Onlara Filistin olayını söylemem lazımdı en doğru zamanda karşı çıkmayacakalarını biliyordum ama yine de benim için endişelenirlerdi. Çünkü gideceğim yer öyle hafife alıncak bir yer değildi orada zaten bizim gibi gazetecilere sıçak bakmadıkları kesindi.
"Size bir şey söylemem lazım" deyip söze girdim ama lafımı kapını zili çalmıştı. Nedense annem çok fazla heyecanlıyıdı bu aileyi özel kılan şey ne diye düşünmeden edemedim.
Birlikte kapıya yürüyüp onları karşıladık. Partideki aileye ek olarak bir de Burwk yaşlarında bir erkek girdi içeriye. Hepsinin elini sıkıp salona geçtik.
Güney'in annesi beni baştan aşağı süzüp gülümsedi.
"Ecmel çok güzel gözüküyorsun hayatım." deyip iyice gülümsemesini büyüttü. Utanarak yüzümü yere eğdim oldum olalı hep böyle iltifatlara karşı utanmışımdır. Biraz kendi araların da sohbet ettiler ben uzaktan onları dinledim ama Güney'in kardeşi bana anlam veremediğim bir şekilde bakıyordu ve açıkcası bu beni rahatsız etmişti.
Sofraya geçip yemekleri yemeğe başladık. Ama Güney'in babası bana karşı sorular sormaya başladı.
"Ecmel gazeteci olduğunu duydum neler yapıyorsun peki." dedi adam biraz yaşlıydı ama çom tatlı bir suratı vardı.
"Efendim ben şuana kadar pek çok şey yapmadım aslında gazetecilik hayatım yeni başladı bile diyebilirim ama yakım zamanda Filistin'de bir belgesel çekimim var oraya gideceğim inşallah. '' dememle annem öküsürmeye başladı. Ah ben olsam bende böyle tepki verirdim.
"Bundan bizim niye haberimiz yok Ecmel''dedi babam kzıgın bir şekilde.
" Baba benimde yeni haberim oldu size söyleyecektim ama uygun bir zamanımız olmadı o yüzden söyleyemedim özür dilerim. "dedim.
" Peki neden Filistin yani Fransa var Amerika var İngiltere var o kadar güzel yer duruken zor olmaz mı orası "dedi Güney'in kardeşi olduğunu tahmin ettiğim kişi. Tam da sıfatına yakışır bir soruydu yani zengin çocuğu zaten nr beklersin ki.
" Çünkü orada insanlık dramı var aslında güzel olan yerler orası keşfedilmemiş ve ezilen bir kesim var orada bize o kadar çok ihtiyaçları var ki onların o halini dünyaya duyurmam lazım zaten sırf böyle projeler de yer alabilmek için gazeteci olmak istedim" deyip imalı bir şekilde gülümsedim. Hiç bir şey demeden kafasını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR RÜYA (DÜZENLENİYOR)
Genç Kurguİki çocuk Birbirine bu kadar güzel bakarken harelerinde parlayan o ateşti onları ayıran. O ateş ki onlara çocukluktan hatıra kalan. O ateş ki onlara birbirlerini bulduran . Bu Arel ile Ecmel'in hikayesi bir rüyayla başalayıp bir rüyayla biten... Kap...