"Bunların hiçbirini gerçekleştiremeyeceksin Marshall. Kendini çok önemi biri mi sanıyorsun. Hah! Sen sadece nereden geldiği bile bilinmeyen basit bir yetimhane çocuğusun. Seni kabul ederler mi sanmıştın? Bu kadar aptal olduğuna inanamıyorum. Sadece sana acıyorlar bunun farkında değil misin ? Sen bir hiçsin Marshall. Emin ol çevrendeki insanların hiçbiri sana katlanamıyor. Ne William ne de Lily. Beyza da sana katlanamıyor. Hepsi senin yanında sadece sana acıdıkları için duruyor. Sen arkanı döndüğünde sana iğrenerek bakıyor hepsi de. Öz annen baban bile seni kabullenmemişken kim seni kabullenir ki ? Sen değersiz bir ucubeden başka bir şey değilsin. Sevmiyor kimse seni anlasana! Beyza... En çok da o sevmiyor seni.En çok da o acıyor sana. Sırf sana acıdığından konuşuyor seninle. Ah ve o büyük yazar olma hayallerin yok mu? Güldürüyor beni. Çok büyük bir yazar olacakmış da herkes okuduklarına hayran kalacakmış. İyi bir insan olacakmış peh peh. Unut bunları... Sen asla iyi bir insan olamazsın. Sen kötü olmak için doğmuşsun.Geçmişte insanlara ve özellikle kendine nasıl da zarar verdiğini hatırla. Umutsuz vakasın sen. Hiçbir işe yaramayan, varlığı herkese batan zararlı bir mahlukatsın sen.Unut bütün hayallerini... Sen ,kendi cehenneminde yanmaya mahkum bir hiçsin......."
Nefes nefese uyandığımda gözlerimi dehşet içerisinde açtım. Gözlerim karanlığa alıştığında ve kendime geldiğimde William'ın omuzlarımdan tutmuş olduğunu gördüm ve hissettim. Hala beni uyandırmak için sarsıyordu. "Marshall? Marshall iyisin değil mi?"dedi ve ayağa kalkıp ışığı açtı. Bunlar gerçek miydi? Duyduklarım, bana söylenen bu sarsıcı ve aşağılayıcı sözler... Derin derin nefes almaya başladım. Bu duyduklarım... acıtmıştı zaten yaralı olan kalbimi. Biliyordum kötü olduğumu en başından beri. Ama bunları bir kez daha duymak, bir kez daha bunların bana hatırlatılması beni kül etmişti. İlk defa.. Hayatımda ilk defa bir amacım vardı ve bunun için çabalıyordum. Ancak bu duyduklarım bütün umudumu kırmıştı. Umutsuzdum artık.
" Yüzün bembeyaz olmuş, al iç şu suyu."dedi William elinde su bardağıyla gelerek. Ben suyumdan yudumlarken William konuşmaya başladı. "Kabus gördün galiba. Birkaç kere sayıklayıp sonra bağırmaya başladın. Ödümü kopardın Marshall."dedi omzumdan tutarak. Anlatamazdım. Bu gördüğüm rüya mıdır kabus mudur neyse bunu William'a anlatamazdım. Kimseye anlatamazdım ki.
"Sen yat bir şeyim yok. Başımın çaresine bakarım. Dinlen biraz."dedim William'a ayağa kalktıktan sonra. "Sen uyu biraz, balkona çıkıp hava alacağım."dedim ve balkona doğru yürüdüm. "İyi olduğuna eminsin değil mi?"diye soran William'a kafamı evet anlamında sallayarak cevap verdim.
Ne kadar süre balkonda oturdum bilmiyorum ama bildiğim tek şey kendi cehennemimi kuruyor olmamdı. Ben kimdim, neydim, neden bu dünyada vardım? Neden bu kadar işe yaramaz ve aptaldım? Rüyamda duyduğum ses zaman geçtikçe haklılığını daha da kanıtlıyordu bana. Sanki okyanusta boğuluyordum ve okyanustan çıkmak için anlamsızca debeleniyordum. Ama biliyordum ki bu debelenme boşunaydı. Okyanusun boğuculuğuna mahkumdum ben. Dibe batmaya ve okyanusun keşfedilmeyen yerlerinde zarar vermeye ve batmaya mahkum bir varlıktım. Hayatımda gözümden yaş damladığını nadir hatırlardım. Ve o nadir anlardan biri şimdi yaşanıyordu. Yanağıma sıcak bir damla geldiğinde gözlerimi sildim ve elimle yüzümü kapattım. Bu kadar mutsuzluk, umutsuzluk fazlaydı şu yaralı gönlüme. Ben bile kaldıramazdım artık bu ağırlığı. Yalnızdım bu dünyada, çevremde ne kadar insan olursa olsun. Yalnızdım kendi yalnızlığımla aynı hapishanede. Yalnızlığımı gideren en yakınlarım bile uzak geliyordu bana. Geçmiyordu bu umutsuzluk dalgası. Her geçen gün daha da yalnızlaşabilir miydi insan? Sildim gözümdeki bir damla daha akan yaşı. Bunca hayatım boyunca yalnız büyümüş olan ve hiçbir zaman ağlamamış olan benin şimdi ağlaması saçmaydı. Sildim gözyaşlarımı. Dışarıdan ağlamak hiçbir şeyi düzeltmiyordu. İçime akıttım gözyaşlarımı. İçimi yakacak bir şeyler lazımdı bana. İçeriye girip yedekte bulundurduğum ve rafa koyduğum sigaramı almaya gittiğimde rafta duran ve üzerinde "Kuran'ı Kerim Meali" yazan kitabı gördüm. Oğuzhan vermişti bunu bana. Kitabı gördüğümde Beyza ve Oğuzhan'ın, Lily ya da William'ın nasıl mutlu oldukları geldi aklıma. Onlarda olup bende olmayan ne vardı ? Ya da onların bu kadar mutlu olmalarının nedeni neydi? Müslüman olmaları mıydı? Bir insan din sayesinde nasıl mutlu olabilirdi ki ? Din, insanların hayatını sınırlayan ve kısıtlayan bir kavramdı. Kurallar yığınından başka bir şey değildi.İnsanları nasıl mutlu edebilirdi ki? Elime kitabı aldım. İçinde bu kadar değerli ve belki de mutluluğun sırrını verecek ne olabilirdi? Artık bu sırrı keşfetmek istiyordum. Kendimi bu sırra hazır hissediyor ve bu durumdan kurtulmak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Şimdi Başlıyor
Teen FictionHayatta bazı anlar vardır ki , hayatınızın dönüm noktası o anlardır. Daha ne olduğunu anlayamadan yaşanır tüm o hayatınızı değiştirecek, iyileştirecek olan anlar. Bir bakarsınız ki hayatınız kökten değişmiş. Belki bir insan, belki de bir olay aracıl...