"Bunu yaptığına inanamıyorum Marshall."dedim kendi kendime sayıklayarak. Kitabın içinden çıkan küçük kağıdı ve haritayı aldım ve bilgisayarı açtım. Kağıtta yazan adresi girdiğimde şu an bulunduğum yerden yarım saat uzaklıkta bir yer olduğunu gördüm. Hemen arabanın anahtarını alıp arabayı çalıştırdım ve yavaşça sürmeye başladım.
Bir taraftan da düşünüyordum. Marshall bunu nasıl yapabilmişti? Bu düşüncesi beni o kadar derinden etkilemişti ki... Kitabın ilk sayfasından kalbimi bir kez daha fethetmiş ve bu ufacık yüreğimi sonsuz mutluluğa boğmuştu.
"Bu kitabı bana yeni bir hayat bahşeden Allah (cc)'a ve biricik eşime adıyorum."
Bu kadar ince düşünen bir insanı hak ettiğim için o kadar şanslıydım ki... Hangi erkek ilk yıldönümlerinde karısına bir kitap yazarak bir kez daha ilan-ı aşk ederdi ki? İş yerindeki arkadaşlarımın, çevremdeki insanların bu kitabı okuduklarını düşündükçe daha da gururlandım arabanın içinde.
Kitap başka bir ülkeye Türkiye'den okumak için gelen bir kız ile o ülkede bulunan umutsuz bir genç adamın karşılaştıkları zorlukları, birbirleriyle olan kaderlerini anlatıyordu. Yani bizim hayatımızı anlatıyordu. Marshall'ın hiç bilmediğim düşüncelerini, hiç bilmediğim yönlerini biraz da kitap sayesinde daha iyi öğrenmiştim.
"Sensiz bir hayata son veriyorum ve senli bir hayata merhaba diyorum. Benimle kalman ve yeni hayatımın yeni gününde beni yalnız bırakmaman dileğiyle.
Seni seven ve hep de sevecek olan mecnunvari bir kul..."Yol sanki hiç bitmiyormuş gibi geliyordu bana. Hızlı sürmek istiyordum ama Marshall onu bile düşünmüş, kitabın arasına bıraktığı kağıtta "Heyecandan hızlı falan sürer, kaza yapabilirsin. Sakın hızlı sürme birtanem. Sürprizin bir yere kaçmıyor. Hala buradayız."yazmıştı.
O kadar heyecanlı ve canlı hissediyordum ki kendimi.. Sürpriz her ne olursa olsun, benim için Marshall'ın beni sevmesinden daha güzel bir hediye olamaz. 'Allah benden babamı aldı ve bana acı çektirmek istedi.' diye düşünürdüm babam ilk öldüğünde. Sürekli acı çekeceğimi düşündüğüm için yapmıştım zaten bileğimdeki dikiş izini. Ama Allah o kadar merhametliydi ki.. Benden bir almış, bin veriyordu şu an. Marshall benim hem korunağım, hem koruyucum, hem de sevdiğim adamdı.
Sonunda adrese geldiğimde güzel ve elit bir yerde olduğumu fark ettim. Neredeyse her yerde ağaç vardı ve yolun iki tarafını yeşilin büyüsüyle büyülüyorlardı. Arabadan yavaşça indim ve elimdeki adrese tekrar baktım. Buraya gelmeden önce Marshall'a kitabı bitirdiğime dair bir mesaj atmıştım. Aradım ancak açmadığı için mesaj yazmıştım. Şu an iyi ki açmadığını düşünüyordum. Eğer açsaydı sevinç çığlıklarım yüzünden biricik kocamı sağır edebilirdim.
Verilen adresteki eve doğru ilerlerken eve hayranlıkla baktım. Büyük bir bahçesi-filmlerde şezlong kurulup oturacak, köpeklerin koşabileceği kadar büyük bir bahçe- vardı ve ben eve daha düzgün bakamadan bahçeye gözüm dalmıştı bile. Biraz etrafımı izledikten sonra yavaşça eve ilerledim. Ev bana yurt dışında kaldığım dedemin evini hatırlatıyordu. Ne çok küçük ne çok büyük. Ama kocaman bir bahçesi var. 'Burada oturanlar çok şanslı.'diye düşündüm içimden ve giriş kapısına doğru ilerledim. Her tarafta balonların olduğu kapının önüne geldiğimde hayret ettim. Kapıya balon asmaları tuhafıma gitmişti. Doğum günü partisi falan mı vardı ve asıl önemli soru, Marshall ve benim bununla ne alakamız vardı?
Kapıyı yavaşça tıklattığımda bir iki gürültü çıktı ama sonra ses kesildi. Kapıyı birkaç kere daha çaldığımda tanımadığım bir kız sesi bana seslendi. " Lütfen bahçenin arka tarafına gelin. Kapıyı açamayacak kadar meşgulüm."dedi. Bir şey anlamamıştım. Ben buraya neden gelmiştim ve Marshall neredeydi? Bana sadece bir adres bırakıp gitmiş ve ortadan kaybolmuştu sevgili kocacağım. 'Bakalım bunun altından ne çıkacak?'diye düşünüp bahçeye ilerlerken bu sefer evin balkonlarına asılan balonları ve birkaç insanı gördüm ve ne olduğunu anlayamadan herkes "Sürpriiiiiiz!!!" diye bağırdı. Anlamaz gözlerle etrafa bakarken topluluğun arasından Marshall çıktı ve yanıma geldi. Ah onu birkaç gündür görmemiştim ve o kadar özlemiştim ki... Bir gün bu duygulardan dolayı kanser olursam hiç şaşırmazdım.
Marshall yavaşça bana sarıldı ve sarılması bittiğinde konuşmaya başladı. "Yıldönümü hediyen."dediğinde şaka yapıyor sandım. Eliyle evi gösterdiğinde büyük bir şok geçirdim ve ne zamandır atamadığım ve içimde biriken sevinç çığlığını o zaman attım. Marahall ben çığlık atınca kahkahalara boğuldu. Diğer topluluk da gülmeye başladığında onların burada olduğunu o zaman fark ettim. Marshall'a soran gözlerle bakarken topluluktan birkaç kız öne doğru ilerledi ve "Beyza?"diye seslendi. Ben onları tanıyor muydum bilmiyordum. Biraz daha dikkatli bakıp hatırlamaya çalıştığımda şaşkınlığım beş altı kat arttı.
" Emily?"diye sorduğumda gülerek yanıt verdi ve birkaç kızla birlikte yanıma koştular. "Aman Allahım!!" dedim çok büyük bir şaşkınlık içinde. "Ne kadar da büyümüşsünüz, yetimhanedeyken o kadar cılız ve zayıftınız ki."dedim ve Emily'ye, Victoria'ya ve Eva' ya sarıldım. Marshall'ın yetimhanede kaldığını, çocukları ziyaretim sırasında öğrenmiştim. Aklıma gelmişti çocukları görünce bu düşünce. Arkadaki birkaç erkeği fark etmemle boyumun neredeyse iki katı kadar uzunluktaki çocuklara bakıp onları da anımsamıştım. "Arthur, Thomas ve Jake."dedim büyük bir gülümsemeyle. Mahçup mahçup gülümsemeye başladıklarında yanıma gelmişlerdi bile. "İnanmıyorum, ne kadar da büyümüşsünüz böyle."dedim büyük bir heyecanla. Onları gördüğüm için o kadar mutluydum ki.
"Eh biraz değiştik işte. " dedi Arthur ellerini saçlarının arasında gezdirerek. Eskiden onlarla konuşmalarım aklıma geldi. En hınzırları Arthur'du ancak ben hikaye anlatacağım zaman gelirdi ve sessizce ama büyük bir merakla dinlerdi beni.
Hala inanamadığım yeni bahçemizde yemeğimizi yerken bir taraftan da laflıyorduk.
" Marshall bize rica etti ve biz de kıramayıp geldik, iyi ki de gelmişiz. Senin böyle mutlu olduğunu görmek bizi daha da mutlu etti. "Dedi Emily gülümseyerek. Bense yemeğimi bitirmiş, başımı Marshall'ın göğsüne yaslamış çocukları dinliyordum.
" Çocukluğumuzun güzel zamanlarından biri de seninle olan zamanlarımızdı Beyza." dedi Thomas gülümseyerek. Diğerleri de ona katıldığında artık gülümsemekten ağzımın yırtılacağını hissediyordum. Bu kadar mutlu olmak mümkün değilmiş gibi ağzım neredeyse uzaya kadar uzayacaktı gülümsemekten.
Akşam olduğunda çocuklarla vedalaşmış ve yarın buluşmak için plan yapmıştık. Onlar gittiğinde Marshall ile başbaşa kalmıştık. Bahçedeki ışıkları açtığında tıpkı o videoyu izlediğimiz gün gibiydi. Ama daha güzeliydi bu an. Sarı lambalar yanarken bir yandam da ateş böcekleri eşlik ediyordu bizlere. Müzik sesi duyulduğunda Marshall'ın radyoyu açmış olduğunu anladım. Yanıma geldiğindenellerini belime koydu ve yavaşça dans etmeye başladık. Alınlarımız birbirine değerken yavaşça konuşmaya başladı.
" Beğendiğin mi?"diye sorduğunda dudaklarına öpücük kondurduktan sonra cevap verdim. "Bu kadarına jiç gerek yoktu biliyorsun. Ama çok beğendim."dediğinde halinden memnunuş gibi en güzel gülümsemelerinden birini bahşetti bana. "Sadece yanımda olsaydın bile yeterdi." dediğimde bana sarıldı ve öyle dans etmeye başladık. " Senin için emin ol her şey değer... Seni seviyorum."deyip birden geri çekildi ve hınzırca gülümseyip birden beni kucağına aldığı. Kahkahalar arasında çığlık atarken evin diğer evlere göre daha uzakta olmasına sevinmiştim. Yoksa pek hoş karşılanamayabilirdi bu yaptığım. Ama o kadar mutluydum ki şu an, gülmekten kıpkırmızı olmuştum.
" İlk olarak evin içinde nereyi göstersem acaba?"diye yapmacıktan gülümsediğinde bütün kan yanaklarımda toplanmış ve sanki mümkün olabilirmiş gibi daha da kızartmıştım. Bir yıldır evliydik ancak yine böyle durumlarda heyecanlanıp kızarıyordum.
" Sanırım ben biliyorum."dedi kendi sorusunu yanıtlayıp ve eve doğru ilerleyip kapıyı açtı ve beni kendi ellerinde yukarı kata taşıdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Şimdi Başlıyor
Novela JuvenilHayatta bazı anlar vardır ki , hayatınızın dönüm noktası o anlardır. Daha ne olduğunu anlayamadan yaşanır tüm o hayatınızı değiştirecek, iyileştirecek olan anlar. Bir bakarsınız ki hayatınız kökten değişmiş. Belki bir insan, belki de bir olay aracıl...