William
Yeni bir ülke , yeni bir şehir , yeni insanlar... Eski zihniyetler ve olaylar. Yanımızda getirdiklerimiz ve getirmediklerimizle işte buradayız. Türkiye'de. Hala bana bir hayalmiş gibi geliyor tüm bu olanlar. Sanki birisi beni uyandıracak ve yine o yetimhanede uyanacak gibiyim. Umarım bu olmaz. Bugünlere gelene kadar gerçekten çok fazla sıkıntı atlattım , atlattık. Marshall ve ben 5 yaşından beri birlikteyiz ve çoğu sıkıntıyı birlikte göğüsledik. Sıkıntı çekmeye ve problemlerle yüzleşmeye o kadar alışmıştık ki , rahat etmek bize tuhaf geliyordu. Ferahlamış hissi veriyordu.
" Günaydın William. " dedi Marshall gözlerini ovuşturarak. " İyi uyudun mu ?"diye sordum ona dönerek. Gerçekten rahatlamış görünüyordu. Hadi ama buraya geldi geleli kaşlarını çatmamıştı bile. "Hala bana bu durum tuhaf geliyor."dedi gülerek. Şu sıralar daha sık gülmeye başlamıştı. Günde iki kere falan. " Bugün Osman Amcayla birlikte gideceğimiz okullara gidip son işlemleri halledeceğiz. Unutma sakın."dedim ve yazdığım defteri kapatarak giyeceğim şeyleri hazırlamaya başladım. " William , sana sormak istediğim bir şey var."dedi Marshall. Kafamı devam etmesi için salladım. "Bir insanın kalp atışları birdenbire hızlanıp sonra da yavaşlıyorsa bu ne demek oluyor ?"diye sorduğunda şaşırmıştım. Niye böyle bir şey sormuştu ki şimdi ? "Ya kalbinde ritim bozukluğu vardır , ya da..." devam etmemi istercesine bana baktı. "Aşıktır."dedim ve yine kıyafet seçmeye döndüm. Nasıl bir tepki verdiğini arkam dönük olduğu için göremiyordum ancak Marshall'ın homurdandığını duydum. "Bence sen saçmalıyorsun."dedi , belli ki istediği cevap bu değildi. "Yoksa aşık mı oldun ?"dediğimde boş boş bana baktı ve kafasını hayır anlamında salladı. Üstümü giyindikten sonra dışarı çıktım ve Marshall'ın hazırlanmasını beklemeye başladım. Aradan dakikalar geçti ancak Marshall hala çıkmamıştı. Kapı aralığından ne yaptığına baktığımda şaşırmıştım. Üstünü giyinmişti ancak hala aynanın karşısında dikiliyordu. Elini kalbine götürdü ve bir süre öyle kaldı. Aynada kendine baktı yine ve "Galiba kalp hastası oluyorum."diye mırıldandı. Telefonunu da alıp odadan çıkmaya yeltendiğinde hemen kapıdan çekildim ve eski beklediğim yere döndüm.
Aşağı kata inip Lily ile buluştuk. O kadar güzel , o kadar narindi ki. Üstündeki nar çiçeği elbisesiyle adeta bir periye benziyordu. O kadar... muhteşemdi ki. Onunla arkadaş olmayı bile haketmiyorken tutmuş onu seviyordum. Olacak iş değildi doğrusu. Ama kalbim bir tek onun yanında huzur buluyordu ve evinde gibi hissediyordu. Burada okumak için bizi ikna etmeye çalıştığında hemen o anda kabul etmiştim. Çünkü onun olmadığı bir yerde ben de olmazdım. O bir çiçek ben de arı gibiydim adeta. O nerede açarsa oraya uçardım. Lily bu ülkede açmaya karar vermişti. Bense onun olduğu yere gitmeliydim. Öyle de yapmıştım. Gelirken tek zorluk çıkaran Marshall olmuştu.
Osman Amca (Beyza'nın dedesi) ile buluşmak üzere yurttan çıktık. Yeni bir hayat bizi bekliyor.
←←←←←←←←→→→→→→→→
"Geç kalıyorum anne sonra toplarım odayı !"diye bağırdığımda elim ayağım birbirine dolanmıştı. Sırt çantam ayakkabımı giyerken eğilince başımdan aşağı düşmüştü. E doğal olarak çantayla birlikte ben de yere yapışmıştım. Gürültü çıkmış olacak ki annem kapıda şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. Bu şaşırma çok uzun sürmedi ve yerini dalga geçer bir şekilde kahkahalara bıraktı. "Sana gerçekten inanamıyorum anne. Normalde anneler kızları için endişelenir sense bir şeyin var mı diye sormak yerine şu zavallı kızına gülüyorsun."dedim ayağa kalkarken. "Böyle sakar bir kızın olunca sen de anlarsın halimi."dedi gülerek. " Dedemi bekletmek istemiyorum ama geç kaldım işte."dedim oflayarak. Normalde her zaman dakik olan ben ilk defa bir şeye geç kalıyordum. Geç kalmaktan da bekletilmekten de nefret ederdim. O yüzden elimi çabuk tutarak bir an önce dedemin olduğu yere gitmeliydim. Bugün üniversite kayıtları vardı çünkü.
"Özür dilerim dede çok geç kaldım."dedim soluklanırken. " Merak etme seni beklemek yerine diğer kayıt işlemlerini hallettik. Zaten bir tek Marshall'ın ve senin kayıtların kaldı. Fakülteleriniz yan yana."dediğinde dedeme belli etmesem de şaşırmıştım. Gerçekten de Sevde'nin teorisi tutmuşa benziyordu. Takıntı yapnayacağım dedikçe daha da yaklaşıyorduk birbirimize. Ama şunu unutmamalıyım ki bu iş çocuk oyuncağı değil. Bir takıntıyla başlayıp sonu kötü yerlere gidebilir. O yüzden ben sadece arkadaş çizgisimden öteye geçmeyeceğim.
Edebiyat Fakültesinin içine girdiğimizde hayretler içerisinde çevreye baktım. O kadar büyük ve güzeldi ki. Her koridorda edebiyat sokağı vardı. Sokak direklerine benzer direklerin üstüne sanki sokağı gösteriyormuşcasına o koridorda hangi yazar varsa onun adını yazmışlar ve o tarafa yönlendirmişlerdi. " Edebiyat okumak istediğini bilmiyordum."dedim yanımda yürüyen Marshall'a. Cevap vermedi , sadece gülümsedi. Altı ayda çok bir şey değişmemiş gibiydi. Ama sanki oradakinden daha huzurluydu burada. Yüzünden bile belli oluyordu bu durum.
Kaydı yaptıktan sonra sıra benim okuluma gelmişti. Sonunda hayalimdeki bölümü , tıpı kazanmıştım. Normalde her sayısal öğrencinin amacı tıptır. Ama çoğunun çok da önemli bir nedeni yoktur.' Tıpta çok para var ya da biyolojiyi sevdiğim için tıpı istedim.' tarzı cümleleri çok duyarsınız. Ama benim nedenim farklıydı. Tıp asil bir bölümdü. Onca sene okuyup doktor ya da başka bir şey olduğunuzda elinizdeki o gücü hissedersiniz. Bazen bir hastanın hayatı , önce Allah'ın elinde , sonra da sizin yapacağınız ameliyata bağlıdır. O yüzden doktorluk kutsaldır. Bir diğer isteme nedenimse Allah'ı hatırlamak. Lisede insan vücudunu incelerken hayretler içerisinde hocayı dinliyordum. Böyle muhteşem bir mekanizmayı ancak bir kişi yaratabilirdi çünkü. Üniversite derslerini göreceğim zaman da böyle heyecanlanmak , hayrete düşmek ve bir kez daha Allah'ın yüceliğini hatırlamak istiyordum. Bu alanlara da ilgim olduğu için tıpı istemiş ve kazanmıştım.
" Hanımefendi içeri girmek istiyorsanız başörtünüzü çıkarmak zorundasınız." Güvenlik görevlisi bunu dediğinde bir an daldığım düşüncelerden çıktım ve boş boş görevlinin suratına baktım. "Hanımefendi lütf..." sinirlenmiştim. "Tamam anladık bir daha tekrarlama."dedim sert bir şekilde. " Dede ben burada beklesem olur mu ?"dedim. Bütün tadım kaçmıştı birden. Anlayamadığım tek şey şuydu. Sadece başımızı örtmemiz eğitimi , sosyal hayatı , ekonomik hayatı nasıl etkileyebilirdi. Sadece onlara göre bir bez parçası olan başörtümüz , onlara ne gibi bir zarar verebilirdi ? Dışarıda bir banka çökmüş otururken Marshall,William ve Lily yanıma geldi. "İyi misin ?"diye sordu Lily şevkatle ve yanıma oturarak. "Zaten alışığım böyle saçmasapan şeylere. " dedim. Yine sinirlenmiştim. Lisede de burada da hep aynı olay. Yabancı ülkedeki okulumda bile bu kadar tepki görmemiştim. En azından her ne kadar laf yiyor olsam da en azından kapanma özgürlüğüm vardı orada. "Neden böyle bir şey yapıyorlar ki ? Bahçedeki diğer kızlar istedikleri gibi geziyorlar ama. Neden sadece size böyle yapıyorlar ?" Ah Lily bir bilsem neden yaptıklarını. "Bilmiyorum."dedim üzüntülü bir şekilde. Okulda başımı açmaktan nefret ediyordum. İnşallah ileriki zamanlarda bu sorun bir çözüme kavuşurdu. Marshall ve William aralarında sessizce bir şey tartışıyor gibiydi. Bizden biraz uzaklaşmışlardı. Marshall'ın yüzü hala sakindi ama. Ah Beyza saçmalamayı kes artık. Takıntı yapmayacağım diyorsun ama çocuğu inceliyorsun. Harama bakma!. Lily'den tarafa döndüm ve bir şeyler konuşmaya devam ettik. Dedem geldiğinde ayaklandık ve eve gitmek için yol aldık.
" Kapalı giremeyecek miyim şimdi ?"diye sordum dedeme üzüntülü bir şekilde. Kafasını olumsuz anlamda salladı. "Yapabileceğim bir şey yok , kayıt esnasında görevlilerle konuştum ama yapacak bir şeylerinin olmadığını söylediler."
İşte yine aynı durumla karşılamıştım. Lisede kapandığım zaman okulda da açılmak zorunluydu. Birçok eski arkadaşım bana " Madem açılıp kapanmak zorundasın kökten açıl , hem daha rahat olur. Üniversitede kapanırsın ne olacak ?"demişti. E üniversiteye geçtim yine aynı dert. Yine kapanma özgürlüğüm yok. O yüzden siz siz olun eğer kapanmak gibi bir niyetiniz varsa en erken sürede kapanın. Çünkü bu dünyadaki şeytanlar peşimizi hiçbir zaman bırakmıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Şimdi Başlıyor
Ficção AdolescenteHayatta bazı anlar vardır ki , hayatınızın dönüm noktası o anlardır. Daha ne olduğunu anlayamadan yaşanır tüm o hayatınızı değiştirecek, iyileştirecek olan anlar. Bir bakarsınız ki hayatınız kökten değişmiş. Belki bir insan, belki de bir olay aracıl...