Bölüm 1: Mezuniyet

40.2K 518 167
                                    

İlk defa böyle bir şey yazıyorum ^^ Lütfen nazik olun, ağlarım.

***

Güllerin neden dikenleri olduğunu hiç merak etmiş miydiniz? Ben etmiştim. Babam da bana gül dikeninin hikayesini anlatmıştı. Hikayeye göre bundan çok ama çok uzun yıllar önce, zümrüt yeşili bir ormanın kalbinde beyaz güllerle kaplı, kocaman bir gül ağacı varmış. Bu gül ağacının en tepesinde de bir Gül Prensesi yaşarmış.

Bir gün genç bir prens ormanda kaybolmuş. Yolunu bulmaya çalışırken Gül Prensesi'nin gül ağacından şatosuna kadar gitmiş. Yorgun prensi gören prenses, iyi kalpliliğinden ötürü prensi bir süre konaklaması için şatosuna almış. Önüne çeşit çeşit yemekler sunmuş, en güzel güllerinden yataklar hazırlatmış.

Prensesin hoş misafirperverliğinden haz eden prens, birkaç gün şatoda kaldıktan ve prensesle dostluğunu pekiştirdikten sonra istemeyerek de olsa evine doğru yola koyulmuş. Ancak çok geçmemiş, prens sarayına vardıktan sonra hasta olmuş. Ormandaki o güzel prensesi düşünmeden duramıyormuş. Günlerce tek yaptığı onu ve ağacındaki güllerini hayal etmekmiş, öyle ki, yemekten, içmekten dahi kesilmiş. Prensese daha yakın olmak istiyormuş. Bunun üzerine prens, özlemini giderebilmek için, geceleri rüyalarında, gün zamanı aklında olan prensesin güllerine benzer beyaz güller getirtmiş ülkenin dört bir yanından. Kısa sürede saray güllerle dolup taşmış. Yiyeceklerden kıyafetlere, saray bahçelerinden duvar süslerine kadar her yer güllerle kaplanmış. Fakat hiçbiri prensesin sarayındakilere yaklaşamıyormuş bile.

Tabii bu sıralar hasta olan bir tek prens değilmiş. Bu gül karmaşasına karışamayacak kadar hasta olan Kral uzun bir süredir yatağında yatmaktaymış. Ömrünün son demlerinde olduğunu hisseden yaşlı adam, oğlu prensi yanına çağırtmış ve ona fazla vaktinin kalmadığını, yakında evlenip tahta geçmesi gerektiğini söylemiş.

Babasından onay alan prens, kiminle evlenmesi gerektiğini son derece iyi biliyormuş. Prensese evlenme teklif edebilmek için alelacele yola koyulmuş. Tekrar prensesin şatosuna döner dönmez prensese aşkını ilan etmiş. Onunla evlenmek ve onu sarayına götürmek istediğini söylemiş. Fakat prenses bu isteği hoş karşılamamış.

Evinin bu orman olduğunu, kendisini götürmesinin tek yolunun ise onu gül ağacından koparmasından geçtiğini söylemiş. Fakat bunu yaparsa, prenses ölecekmiş. "Benimle kal..." demiş prenses "...benimle kal ki sonsuza dek mutlu olalım. Eğer beni götürürsen, ölürüm."

Prens kahrolmuş. Geleceğini düşünmesi gerektiği koca bir krallık varmış ardında. Fakat prenses olmadan da yaşayamazmış. Şimdiye kadar her istediğini elde eden prens, prensesi de elde etmeyi kafasına koymuş. Bir plan yapmış ve o gece prensesin şatosunda kalmak istediğini söylemiş. Prenses, prensin şatoda yeniden konaklamasına izin vermiş. Tıpkı bir önceki sefer gibi önüne bin bir çeşit yemek ve en güzel güllerinden yapılmış bir yatak sunmuş. Derken güneş batmış, gece çökmüş. Prenses uykuya daldığında gökyüzüne yükselen ay gibi prens de onun odasına sızmış. Prensesin ayak bileğinden bağlı olduğu dala yaklaşmış, kılıcını havaya kaldırmış ve daha sonra tek hamlede kılıcıyla dalı kesivermiş. Böylece artık prensesi evine götürebilecekmiş. Fakat prenses, prensin dalı kesmesiyle acı içinde uyanmış. Fazla sürmemiş, prenses beyaz bir güle dönüşerek oracıkta can vermiş.

Tam bu sırada gül ağacı ortasından çatırdamış. Gövdesinden ve dallarından prensin kılıcı gibi binlerce kılıç çıkarmış. Böylece bir daha kimse Gül Prensesi'ne erişemeyecekmiş. Gül ağacından şatonun içinde sıkışıp kalan prens ve adamları ise vücuduna geçen binlerce diken yüzünden ölmüş. Prensin kahrı ve hasta takıntısından sarı, kör sevgisinden pembe, kibrinden ise siyah güller açmış gül ağacında. Kanıyla tekrar canlanan prenses ise kıpkırmızı bir gül olarak yeniden doğmuş ve bugüne kadar ağacının kalbinde yaşamaya devam etmiş.

BUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin