Umarım gününüz güzel geçiyordur~
***
Korkuyordum. Çok ama çok korkuyordum. Demir, bana baktığında kaçıp saklanasım geliyordu. Bana dokunduğunda kapana kısılmış bir hayvan gibi hissediyordum. Nefesini tenimde hissedince benim nefesim çığlığa dönüyordu. Burada, köşeye sıkışmış, sindirilmiş olmak canımı yakıyordu. Güçsüz, kırılgan hissetmek hoş değildi. Bu, ben değildim. Bir bireydim ben. Bir kadındım. İstediği gibi çalıp çırpabileceği bir eşya değil.
Gözlerimi yumdum ve acıyı hissetmeyi bekledim. Aksine, Demir yüzünü boynuma gömdü. Kendimi geri çekmeye çalıştım ama imkansızdı. Üzerime çoktan oturmuş bir kayadan kaçmaya çalışıyordum sanki. Dudaklarını boynumda hissedince sıkıştığım köşede büzüştüm.
"Delirtiyorsun beni." diye fısıldadı. Kusmak istiyordum galiba. Korkudan, ağlamaktan ve gerilmekten tüm bedenim kasılmıştı. Midemde hissettiğim acılığın boğazıma kadar yükseldiğini hissedebiliyordum.
"Bırak..." diyebildim sadece. Gücüm kalmamıştı artık. "Lütfen dur!" Son bir gayretle çırpınmaya çalıştım. Bileklerimdeki tutuşu daha da güçlendi. Kan dolaşımımı kestiğini hissedebiliyordum resmen. Ağırlığını üzerime daha çok verdi. "Dur!"
Ben onu engellemeye çalıştıkça daha da şevkleniyordu. Boynumdan omzuma inmeye başladı. Daha fazla çekilemiyordum bile. Artık sadece içinde bulunduğum pozisyona acımaya başlamıştım. "Yapma! Lütfen! Yapma!" Bana yapmak üzere olabileceği o şeyin düşüncesi dahi ayakta kalp krizi geçirmeme sebep olabilecek gibi duruyordu.
"Çok güzelsin."
"Yapma, ne olur yapma! Ne olur!" Durmayınca içgüdüsel olarak çığlık atmaya başladım. "Yardım edin! Biri yardım etsin, ne olur!" Hala daha, bir aptal gibi, Emir'in yardımını umuyordum belki de...
Ellerimle onu itmeye çalıştım. Demir, bir anda kollarımı aşağı indirdi ve beni ters çevirerek kapıya yapıştırdı. Ne olduğunu bile anlayamadan bileklerimi arkamda birleştirmişti. Kilitlenmiş vücudumdan hareket edemiyordum. Eklemlerim acıyordu.
Ağır ağır soluyarak gücümü korumaya çalıştım. Çırpındıkça canım daha çok yanıyordu. Demir, sağ yanağıma yapışan saçlarımı çekti ve ensemden aşırarak sol omzumun üzerine attı.
"Sana çok güzel şeyler verebilirim. Kıyafetler, mücevherler, para, güç..." Kulağıma yaklaştı. "Aşk..." Son söylediği ile utanç ve tiksinti karışımı bir his omurgam boyunca ilerledi ve karın boşluğumda adeta bir kazan gibi kaynadı. Vücudum artık istemsizce direniyordu. Bu da hissettiğim dayanılmaz acıyı artırmıştı. "Seni zevkin doruklarına çıkartabilirim." dedi daha da dibime girerek. Son kelimesiyle boynuma başka bir öpücük kondurmuştu. Bu, beni sadece daha çok korkutuyordu. Onun söylediklerine boyun eğip, her şeye 'evet' desem dahi, karşı çıktığım ilk şeyde buraya ve bu ana geri döneceğim hissine kapıldım birden. "Fakat bana karşı gelmeye devam edersen..." dedi Demir, düşüncelerime onay verir gibi. Çakısını sağ yanağımda gezdirmeye başladı.
Gözlerim fal taşı gibi büyüdü. Yavaş yavaş, bıçağın keskin ucunu boynuma indirdi. Beni öldürecek miydi? "Lütfen..." diye fısıldadım. "...yapma..." Alnını başımın arkasına yasladı. "Lütfen! Ölmek istemiyorum! Lütfen!" Ve öpücükler bırakarak kürek kemiklerimin ortasına kadar indi. "Beni zorlama." diye fısıldadı öpücükleri arasından. Bıçağın ucu hafifçe boynuma battı. Hissettiğim delici acıyla çenemi sıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ
Ficción General"Ondan nefret ettim. Bana yaptıkları yüzünden, benden aldıkları yüzünden ondan nefret ettim. Ama o beni sevdi. Ve ben ondan daha çok nefret ettim. Çünkü bu, bir aşk hikayesi değildi." On yedi yaşındaki Hilal Sancar kendisinden yaşça büyük ve ona tak...